NECDET BULUZ
Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse Başbakan Davutoğlu, Kuzey Irak’taki PKK’nın uzantısı PYD için “ PKK nasıl bir terör örgütü ise, PYD’ de de bizim için aynısıdır” diyorlar. Bu örgüte karşı da “Kırmızı çizgilerimizi sakın ihlal etme” diye uyarıyorlar.
Biz de PYD’nin giderek daha da tehlikeli olduğunu görmekteyiz. Bu konuda bizi yönetenlerin açıklamalarını da olumlu buluyoruz.
Ancak, keşke bizimkiler PYD’nin bizim için bu kadar tehlikeli olabileceğini daha önce görebilselerdi. Kobani’de palazlanan PYD’ye IŞİD karşıtı mücadelede Kuzey Irak’tan Türkiye üzerinden giden Peşmergelere kapılarımızı açarak bu örgüte adeta destek vermedik mi? Güçlenmesinde rol oynamadık mı? PYD Lideri Salih Müslim’i Ankara’ya çağırıp görüşmelerde bulunan, destek veren başkaları değildi.
Kaldı ki, bugün PYD Amerika ve Rusya tarafından da destekleniyor. Kuzey Irak’taki peşmergebaşı Barzani tüm güçleri ile PYD’ ye yardım ediyor. PYD’liler içinde sayıları 2000’i aşan PKK’lı da bulunuyor.
Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen Amerika’nın PYD’yi silahlandırması, halen de silah yardımı ile güçlenmesinde rol oynaması Türkiye ile Amerika’yı bile karşı karşıya getirdi. Ancak, bunlar karşısında hiçbir şey yapamıyoruz.
Peki, PYD neden bugün Türkiye için çok daha tehlikeli bir duruma geldi? Kısaca buna göz atalım:
Dış güçlerin hedefinde Kuzey Suriye’de sözde bir Kürt Devleti’ni kurmak bulunuyor. Bu sözde devletin de Kuzey Irak’taki peşmergebaşı Barzani ile birleşip Akdeniz’e kadar koridor oluşturacağı artık açıkça görüldü. Bu koridorun açılması için de Amerika PYD’ ye görülmemiş ölçüde destek veriyor. Türkiye’nin tüm hassasiyetine ve itirazlarına rağmen bildiğini okuyor.
Hatta Uluslar arası Af Örgütü, PYD’yi “Savaş suçlusu” ilan etmesine karşılık, ne Amerika, ne de Rusya buna aldırış etmeden PYD’ ye olan desteklerini sürdürme kararı aldılar.
PYD’nin hem Amerika’da, hem de Rusya’da özerklik büro açma girişimleri dikkat edilecek olursa açıkça bir diplomatik açılım açılım olarak değerlendiriliyor. PYD’nin Paris ve Berlin’den sonra Ankara’da bile bir büro açma girişimin olduğunu biliyoruz. Bunların yansıması Türkiye açısında hem “kırmızı çizgilerin” ihlali, hem de resmen bir sözde Kürt Devleti’nin temellerinin atılması anlamına gelecektir.
Şu anda, Amerika ve Rusya Suriye’deki oyunları ile PYD’yi yanlarına çekmeye çalışıyor. Her iki ülke de PYD’ ye karşı bugüne kadar hiçbir operasyonda bulunmadı. Tam aksine bu örgüte silah desteği de veriyor. Bütün hedef bölgenin IŞİD dahil, diğer terörist gruplardan temizlenmesi, Kürt koridorunun Akdeniz’e kadar açılmasıdır.
PYD’nin başarılı olabilmesi ve özellikle IŞİD karşısında yenilgiye uğramaması için PYD’yi IŞİD’a karşı koordine edebilmek amacı ile 50 kişilik bir özel birliği Kuzey Suriye’ye gönderme kararı aldı. Bu birlik savaşmayacak, ancak PYD’lileri koordine edecek, strateji üretecek.
İstesek de istemesek de yanı başımızda olanlara sadece seyirci kalıyoruz. Oluşumlar dış güçlerin istediği şekilde sürüyor. Bizi yakından ilgilendiren, birlik ve bütünlüğümüzü tehdit eden bu oluşumlara yaptığımız itirazlar ve açıklamaları da hiç kimse ciddiye almıyor.
Daha ileriye gitme durumumuz olabilir mi? Olabilir. Bu durumda da hem Amerika’yı, hem Rusya’yı karşımıza almış oluruz. Ayrıca iç sorunlarımızın en önemlilerinden birisi olan PKK ile de daha yoğun sıkıntılar yaşarız.
Zaten bizi PKK ile sıkı mücadele içine sokanlar, Kuzey Suriye’de istedikleri gibi hareket ediyorlar. Bizi iç sorunlarla baş başa bırakarak bunaltıyorlar. Etrafımızı görmemizi engellemeye çalışıyorlar. Hiç dikkat etmiyor musunuz, sorun üzerine sorunlarla boğuşmak durumunda kalıyoruz.
Eğer, bugün karşımızda duran tehlikeyi iyi okuyabiliyorsak, bizim de yapmamız gerekenler vardır. Amerika göz göre göre PYD’ ye destek vererek Kürt Koridorunu oluşturuyor. Bunun karşısında neden tüm üslerimizi Amerika’ya açtık? Hadi, gücünüz varsa kapatın bu üsleri.
Amerika ve Rusya’yı karşımıza alıp, içinde bulunduğumuz durumu konuşmak, çözüm bulmak ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü konusunda hiçbir şeye izin vermeyeceğimizi söylemek durumundayız. Güçlü devlet olmanın koşulları neyse bunları da ortaya koymak, bizi yönetenlerin görevidir. Sadece konuşmakla sorunların çözüldüğünü hiç gördük mü?
Yanlış Suriye politikalarının bizi nasıl bu duruma getirdiğini artık görmemiz gerekiyor. Hala bu politikalarda neden ısrarcıyız?
Birlik ve bütünlüğümüzün tehlikede olduğu, “kırmızı çizgilerimizin” yok edilmeye çalışıldığı bugün böylesine bir atağı gerçekleştiremiyorsak yarın çok geç olacaktır bunu da iyi hesaplamamız gerekiyor.
Biz hala “Suriye’deki geçiş Esad’lı Esad’sız mı olsun?” tartışmaları yapıyoruz. Bu saatten sonra Suriye’deki geçiş Esad’lı olsa ne yazar, Esad’sız olsa ne yazar? Birlik ve bütünlüğümüzü koruyabilecek önlemleri almamız gerekirken, yanı başımızdaki tehlikeyi atmaya çalışmalıyken, artık bizim için anlamı kalmayan konularla uğraşmanın bize hiçbir şey kazandırmayacağını da görebilmeliyiz.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın