CHP ve MHP milletvekilleri tarafından öne sürülen ve Sözcü Gazetesinin gündeme taşıdığı Aksaray para dağıtıyor haberi Cumhurbaşkanlığı tarafından doğrulanmış.
Sözcü dağıtılan paranın belgesini sayfasında yayınladı.
5 ile 7 bin TL belirli altı yüz kişiye gönderilmiş.
Emekliye cimri davranan A-KA-PE seçim kazanabilmek için bu sefer kesenin ağzını iyice açmış.
Bunun adı rüşvettir.
Bunun adı rüşvetle oy satın almaktır.
A-KA-PE bunu hep yapıyordu ama böylesine aleni değildi.
Önce yoksullaştırıyor sonra köpeğin önüne kemik atar gibi para dağıtıyor.
Kimin parasıdır bu paralar acaba?
Aslında kaşıkla veriyor kepçe ile geri alıyor ama bizim zavallı diyeceğim, dünyadan habersiz ve beyinsiz, gurursuz bazı insanlarımız bu sadakaları kabul ediyorlar.
Onlar için cumhuriyet kaldırılmış, şeriat gelmiş, bir âdeme kul olmuşlar hiç önemli değil.
Çünkü onlar bu günlerini düşünüyorlar.
Onlar için yarınlar önemli değil.
Erdoğan diyor ya kuzu, kuzu gidip oy verecekler, aslında, koyun koyun oy verecekler demeliydi.
Verilen para emeklinin en aşağı beş ayda aldığı paradır.
Ama sorun iktidarı kaybetme korkusu olunca o kadar servetten verilen bu paralar ki, kendi cebinden
verdiğini var sayalım çerez parası gibi kalır.
Birde şu var, örtülü ödenek denen nereye savrulduğu bilinmeyen devlet parası ve KAÇ-AK sarayın aylık giderlerini de düşünürsek ihtişamın nereden geldiği belli olur.
Birileri iktidar tarafından beslenirlerken diğer kesimin vergilerden ve borçlardan beli bükülüyor.
***
Cumhuriyetin ilanının 92. yıl dönümünü dolayısı ile Anıtkabir’i ziyaret eden Erdoğan’ın Anıtkabir defterine yazmış olduğu satırlardan bir özetleme yapmak istiyorum.
1-Cumhuriyetimizin 92. yıl dönümüne ulaşmış olmanın mutluluğu içindeyiz(!)
2-Cumhuriyetimizi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkeleri çerçevesinde ilelebet yaşatmanın azim ve kararlılığı içinde olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha ifade ediyorum!
3-Ülkemizin TBMM tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan zatıâlinizin bizlere bıraktığı emanet olan Cumhuriyetimizi doğrudan halkın oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı sıfatıyla daha da yükseltmek, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz!
Bu sözleri yazan Recep Tayyip Erdoğan’a mı inanalım,
Yoksa ”Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Biz siyasetin içinde tırnaklarımızla bu toprağı eşeleye eşeleye 40 yıl bunun mücadelesini verdik ”
Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişilmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir” diyene mi?
Bu ne yaman çelişkidir Erdoğan?
Bu nasıl mutluluktur ki Geçmişte Cumhuriyet adına milletin tariz ve hatta taciz edildiğini, kılık-kıyafetiyle, diliyle, inancıyla, kültürüyle ve müziğiyle tanımladıkları bir ‘makbul vatandaş’ modelinin dışında yok sayılıp ‘cumhur’ olarak kabul edilmediğini, vurgulayarak “Biz, insanımızı istiskal eden bu tür dayatmalara son verdik “diyorsun.
Sonra da Atatürk’e onun kurmuş olduğu cumhuriyet için “Devlet ilkeleri çerçevesinde ilelebet yaşatmanın azim ve kararlılığı içinde olduğunu söylüyorsun.
Allah aşkına bir karar ver ya!
***
Eski başbakanımız bir konuşmasında “1940’lı yılların Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına değinerek, o kutlamaları,
“Bir yanda fraklı, valsli, şampanyalı Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yapılırken, kapının hemen dışında, ayağına giyecek ayakkabı, sırtına ceket bulamayan, yarı aç-yarı tok hayatını sürdürmeye çalışan bir millet, şaşkınlıkla bu manzarayı seyretmektedir “diyor.
Erdoğan tarihi iyi bilmiyor veyahut ta dini saptırdığı gibi tarihide saptırıyor.
Sonra balolu kutlamalar 1926 da başlamıştır.
Padişaha kulluktan kurtulunmuş modern bir Türkiye’ye adım atılmış, bunu kutlamayacaklar mı?
Burada erkeklerle kadınların dans etmeleri mi rahatsız etti acaba kendisini?
40 lı yıllarda 2.Cihan harbi başlamıştı.
Değil vals, balo İnönü Türkiye’yi bu harbe bulaştırmamak için elinden geleni yapıyordu.
İnönü’ye yatıp kalkıp teşekkür etmelidir.
Savaşa bulaşsaydık belki bu gün Türkiye olmayacaktı.
***
’Cumhuriyetin bir tarafta, Cumhur’un öteki tarafta olduğu’ manzarayı, uzun bir mücadelenin ardından ortadan kaldırdıklarını ve bugünlere gelmenin kolay olmadığını söylüyor.
Burada da çelişkiye düşüyor.
Atatürk ve İnönü halk ile aralarına mesafe koymuyorlar iki yüz metre geriden onlara hitap etmiyorlardı. (Saray balkonundan halka hitabı)
3 bin kişilik koruma ordusu ile gezmiyorlardı.
Atatürk kıyafet konusunda hiçbir vatandaşına “Tarafınızı seçin. Bitaraf olan, bertaraf olur “demedi.
Atatürk’ün meclis tarafından cumhurbaşkanı seçilmesine dil uzatmak, kendisini ondan üstünmüş gibi göstermek cehaletten başka bir şey olamaz.
Harpten yeni çıkmış bir ülkede bu günkü teknoloji yoktu, SEÇ-SİS yoktu.
Atatürk isteseydi kendisini diktatör veya sultan yapabilirdi ama o cumhuriyeti seçti.
Atatürk’e göre Cumhuriyetin sultanlıktan farkı;
“Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide (müstenid) dayanan olduğu için korkak, zelil, sefil insanlar yetiştirirdi.
Cumhuriyetin ilanı ile Türk ulusu yıllardan beri özlemini duyduğu özgürlüğüne kavuşmuştur.
Onun ne kadar haklı olduğunu şimdilerde daha iyi anlamaktayız.
Erdoğan bir yanda Atatürk demeye başlamışken diğer yanda onun kurmuş olduğu cumhuriyeti yıkmak için elinden geleni yapmaktadır.
Kadın ve erkeğin eşit, bağımsızlığın daimi, demokrasinin belirleyici, bilimin yol gösterici olduğu cumhuriyetten nefretini açıkça belli ediyor ve halkı gericiliğe yöneltmeye çalışıyor.
Aleni propaganda yapıyor ve ne yazık ki kendisini engelleyecek bir merci kalmamış gibidir.
Bir tek demokratik şekilde sandık ile yenilebilir.
Onun için bu seçim ve bir oy çok kıymetlidir.
1 Kasım 2015 Pazar günü (yarın), ya monarşi sistemi ile yönetilen tek bir kişinin, babadan oğula geçen bir ailenin buyruğuna gireceğiz ve 1. Sultan Tayyip’i seçip tekrar ortaçağ bataklığına bir daha çıkmamak üzere batacağız.
Ya da özgürlüğü seçeceğiz.
Tünay Süer
Bir yanıt yazın