Site icon Turkish Forum

ERDOĞAN’IN YENİ TÜRKİYE’Sİ VE 1 KASIM

 
  ABD, dünyadaki güvenlik ve istikrarın tek garantörü ve küresel ilişkilerin gidişatını kökten değiştirecek enformasyon ve askeri kuvvete, diplomatik nüfuza sahip tek küresel güçtür.
Ne ki  enformasyon ve askeri teknolojinin giderek yüksek teknolojiye dayanan alt sistemlerinin çokluğu ve karmaşıklığıyla çok pahalı olan sistemlere ihtiyacı, gücünü tam anlamıyla kullanamamasına neden oluyor...
 
*
Ama SSCB'nin çöküşünden sonra kendi lehine oluşan düzenin korunması için Rusya ve Çin gibi kendisine rakip olabilecek devletlerin statükoyu delecek davranışlarını da istemiyor.
Rus ve Çin liderlerinin dünyanın artık çok kutuplu olduğu söylemlerinden rahatsız oluyor.
 
*
Dolayısıyla ABD ile Çin arasında ya da Rusya'nın Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgeden giderek Orta Doğu'da da manevra alanını genişletmeye çalışmasıyla,
İlgili taraflar arasında sıcak bir çatışma çıkması olasılığında geri dönüşü olmayan noktaya  yaklaşılıyor.
 
*
İşte, hem de büyük bir anlaşmazlık Suriye ve Irak'ta  yaşanıyor.
Devlet Başkanı B. Esad, Suriye İç Savaşı'nın siyasi çözümünde ABD ve Rusya arasında bir belirteç gibidir.
BM statüsünün değişmemesini isteyenler "Esad'sız", statünün değişmesini isteyenler  "Esad'lı" siyasi çözümü zorluyor.
 
*
Esad'çı Rusya, işlenen hukuk ihlallerinden rejim kadar muhalif tarafların, teröristlerin, bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmesini sağlayacak bir mekanizma öngörüyor. 
Elde edilecek sonucun BM merkezinde uluslararası hukuka işlenerek yeni bir küresel statü oluşturulmasını talep ediyor.
 
*
Ne ki, ABD ve müttefikleri öyle kolay kolay BM üzerinden sağladıkları üstünlüklerden vazgeçecek değildir. 
O yüzden BM statüsünü değiştirme çabasına yeltenenlere çeşitli senaryolar geliştiriliyor.
 
*
Mesela,BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2015'de 700 bini aşkın sığınmacının Avrupa ülkelerine ulaştığını açıklıyor.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Türkiye'nin 3 milyar euro karşılığında "Sığınmacıları Türkiye topraklarında tutma, Avrupa'ya yeni göç akımlarını önleme, sığınmacılara sosyal yardımda bulunma ve çocuklarının eğitimi için fırsat yaratmaya hazır olduğunu" söylüyor.
Türkiye ile en kısa sürede bağlayıcı anlaşmaya varılamaması halinde sığınmacılarla ilgili durumun "bugünkünden daha zor hale geleceği" uyarısında bulunuyor.
 
*
Ya da ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Senato Silahlı Hizmetler Komitesi'nde, Suriye ve Irak'ta  IŞİD ile mücadelede sahadaki ortakları daha fazla destekleyeceklerini,  saldırıları artıracaklarını, bazen de bu tür görevleri karada eylem yoluyla  doğrudan kendilerinin yapabileceğini açıklıyor. 
IŞİD'e karşı yapacağı saldırıların daha da  şiddetleneceğinin altını çizen Carter, özellikle Rakka, Enbar ve Ramadi  şehirlerinde saldırıların arttırılacağını belirtiyor...
ABD; Suriye ve Irak'ta teröristlerle savaşan ve "teröristin ılımlısı olmaz" diyen  Rusya'ya karşı, desteklediği ılımlı İslamcı teröristlerle birlikte savaşa katılacağını bildiriyor!  
 
*
Bu hengamede Türkiye, dünyanın her yerindeki İslamcı  örgütler üzerindeki etkisiyle özgür dünyaya karşı zor oluşturan,
Üstelik Suriye'deki fiillerinden dolayı  "insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak" suçlarıyla itham edilen Recep Tayyip Erdoğan'ın,
7 Haziran seçimleri sonucu olarak "tek başına iktidarını değil, koalisyonu öngören koreografiyi" elinin tersiyle reddetmesiyle,
Yeniden 1 Kasım'da Genel Seçim'e gidiyor ve herkes "Seçim Güvenliğinden" söz ediyor.
 
*
Erdoğan ile Türkiye'nin dış politikasında manevra kabiliyeti kalmamıştır.
Ülkenin Erdoğan karşıtı güçlü dinamikleri de Suriye sınırında güvenlikli bir bölge oluşturulmasının, Erdoğan'ın Türk sınırlarını kalbura çevirip ihtaren Avrupa'yı sığınmacılarla abluka altına almasının, sonra  3 milyar euro karşılığında sığınmacıların güvenlikli bölgede iskan edilmesinin ve bir şekilde TSK'nın yurt dışında macera aramasının ya da kısaca Türkiye'nin Suriye-Irak maceralarının karşısındadır.
 
*
O yüzden Kemalist ideolojiyi partisinden tasfiye edip, Türkiye'yi ABD emperyalizmine doludizgin açan YCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, " Dış politikayı 180 derece değiştireceğiz" derken,
Aslında "bu partinin seçmenleri ne yaparsak yapalım,dış politikamızla ilgili taleplerinizin yerine getirilmesinin karşıtlarıdır" demeye getiriyor.
Bir kez daha konjonktüründe ivmesiyle, ABD taleplerini yerine getirmede kendini ispatlamış ve kişisel direnci çok yüksek  Erdoğan, seçimlerin rakipsizi durumuna geliyor...
 
*
Peki ama nasıl?
Bu noktada, ABD'nin, II.Dünya Savaşı'ndan sonra aşama aşama, "Özgür Enformasyon Akışı", "Özgür ve Dengeli Enformasyon Akışı" ardından, küreselleşme süreci ile belirginlik kazanan alternatif nitelikli "Karşı-Akışlar" sürecini geliştirdiği ve bu oluşum üzerinden "Kültürel Emperyalizm" kavramına dayalı "Enformasyonel Emperyalizm"i inşa ettiği şu modern zaman devreye giriyor.
 
*
Yazık ki, Türkiye modern zamanın "Karşı-Akışlar" sürecinde tek yönlü enformasyonel akışın sahibidir.
Bu "kiminin sattığı, kiminin ise alıp-baktığı bir dünya" ya da  "sömürü,kontrol, baskı karşılığı arz etmek"  anlamına geliyor. 
 
*
O nedenle, Türkiye'de seçim güvenliği denildiğinde temel olarak eşit oy ilkesini korumak, seçmenin baskıya maruz kalmasını engellemek ve oy sayımının gerçekleşmesi için gerekli olan önlemleri almak,
Ya da nüfus idareleri tarafından seçmen listelerinin düzenlenmesinden, sonuçların YSK'nın kullandığı SEÇSİS adlı programa aktarılması noktasına kadar olan süreç algılanıyor.
Devlet bu süreçle ilgili gerekli her tertibatı elinden geldiğince alıyor.
 
*
Ancak SEÇSİS sistemine yüklenen seçim sonuçlarının eş zamanlı olarak siyasi partilerin genel merkezlerinde görüntülenmesi ve Adalet Bakanlığının UYAP sisteminde yayımlanması süreci enformasyonel dünyada "Satan'ın" hükmünün geçtiği evredir ki, bu bambaşka bir işlemdir. 
O yüzden 1 Kasım Seçim Güvenliği, Türkiye'den ziyade ABD emperyalizmini ilgilendiriyor...
 
*
Bu yüzden BM statüsünü değiştirme çabasına yeltenenlere karşı Recep Tayyip Erdoğan,1 Kasım'da kıl payı tek başına iktidara yürüyor...
 
*
Bugün Yeni Türkiye'de Ekim'in yirmidokuzudur.
Yaşasın Atatürk Cumhuriyeti...
 
29.10.2015 - 95665342 433e0fd8 59d4 4dfb 9c10 6b314b43f886 1
 
 
ABD, dünyadaki güvenlik ve istikrarın tek garantörü ve küresel ilişkilerin gidişatını kökten değiştirecek enformasyon ve askeri kuvvete, diplomatik nüfuza sahip tek küresel güçtür.
Ne ki  enformasyon ve askeri teknolojinin giderek yüksek teknolojiye dayanan alt sistemlerinin çokluğu ve karmaşıklığıyla çok pahalı olan sistemlere ihtiyacı, gücünü tam anlamıyla kullanamamasına neden oluyor…
 
*
Ama SSCB’nin çöküşünden sonra kendi lehine oluşan düzenin korunması için Rusya ve Çin gibi kendisine rakip olabilecek devletlerin statükoyu delecek davranışlarını da istemiyor.
Rus ve Çin liderlerinin dünyanın artık çok kutuplu olduğu söylemlerinden rahatsız oluyor.
 
*
Dolayısıyla ABD ile Çin arasında ya da Rusya’nın Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgeden giderek Orta Doğu’da da manevra alanını genişletmeye çalışmasıyla,
İlgili taraflar arasında sıcak bir çatışma çıkması olasılığında geri dönüşü olmayan noktaya  yaklaşılıyor.
 
*
İşte, hem de büyük bir anlaşmazlık Suriye ve Irak’ta  yaşanıyor.
Devlet Başkanı B. Esad, Suriye İç Savaşı’nın siyasi çözümünde ABD ve Rusya arasında bir belirteç gibidir.
BM statüsünün değişmemesini isteyenler “Esad’sız”, statünün değişmesini isteyenler  “Esad’lı” siyasi çözümü zorluyor.
 
*
Esad’çı Rusya, işlenen hukuk ihlallerinden rejim kadar muhalif tarafların, teröristlerin, bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmesini sağlayacak bir mekanizma öngörüyor. 
Elde edilecek sonucun BM merkezinde uluslararası hukuka işlenerek yeni bir küresel statü oluşturulmasını talep ediyor.
 
*
Ne ki, ABD ve müttefikleri öyle kolay kolay BM üzerinden sağladıkları üstünlüklerden vazgeçecek değildir. 
O yüzden BM statüsünü değiştirme çabasına yeltenenlere çeşitli senaryolar geliştiriliyor.
 
*
Mesela,BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2015’de 700 bini aşkın sığınmacının Avrupa ülkelerine ulaştığını açıklıyor.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Türkiye’nin 3 milyar euro karşılığında “Sığınmacıları Türkiye topraklarında tutma, Avrupa’ya yeni göç akımlarını önleme, sığınmacılara sosyal yardımda bulunma ve çocuklarının eğitimi için fırsat yaratmaya hazır olduğunu” söylüyor.
Türkiye ile en kısa sürede bağlayıcı anlaşmaya varılamaması halinde sığınmacılarla ilgili durumun “bugünkünden daha zor hale geleceği” uyarısında bulunuyor.
 
*
Ya da ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nde, Suriye ve Irak’ta  IŞİD ile mücadelede sahadaki ortakları daha fazla destekleyeceklerini,  saldırıları artıracaklarını, bazen de bu tür görevleri karada eylem yoluyla  doğrudan kendilerinin yapabileceğini açıklıyor. 
IŞİD’e karşı yapacağı saldırıların daha da  şiddetleneceğinin altını çizen Carter, özellikle Rakka, Enbar ve Ramadi  şehirlerinde saldırıların arttırılacağını belirtiyor…
ABD; Suriye ve Irak’ta teröristlerle savaşan ve “teröristin ılımlısı olmaz” diyen  Rusya’ya karşı, desteklediği ılımlı İslamcı teröristlerle birlikte savaşa katılacağını bildiriyor!  
 
*
Bu hengamede Türkiye, dünyanın her yerindeki İslamcı  örgütler üzerindeki etkisiyle özgür dünyaya karşı zor oluşturan,
Üstelik Suriye’deki fiillerinden dolayı  “insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak” suçlarıyla itham edilen Recep Tayyip Erdoğan’ın,
7 Haziran seçimleri sonucu olarak “tek başına iktidarını değil, koalisyonu öngören koreografiyi” elinin tersiyle reddetmesiyle,
Yeniden 1 Kasım’da Genel Seçim’e gidiyor ve herkes “Seçim Güvenliğinden” söz ediyor.
 
*
Erdoğan ile Türkiye’nin dış politikasında manevra kabiliyeti kalmamıştır.
Ülkenin Erdoğan karşıtı güçlü dinamikleri de Suriye sınırında güvenlikli bir bölge oluşturulmasının, Erdoğan’ın Türk sınırlarını kalbura çevirip ihtaren Avrupa’yı sığınmacılarla abluka altına almasının, sonra  3 milyar euro karşılığında sığınmacıların güvenlikli bölgede iskan edilmesinin ve bir şekilde TSK’nın yurt dışında macera aramasının ya da kısaca Türkiye’nin Suriye-Irak maceralarının karşısındadır.
 
*
O yüzden Kemalist ideolojiyi partisinden tasfiye edip, Türkiye’yi ABD emperyalizmine doludizgin açan YCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ” Dış politikayı 180 derece değiştireceğiz” derken,
Aslında “bu partinin seçmenleri ne yaparsak yapalım,dış politikamızla ilgili taleplerinizin yerine getirilmesinin karşıtlarıdır” demeye getiriyor.
Bir kez daha konjonktüründe ivmesiyle, ABD taleplerini yerine getirmede kendini ispatlamış ve kişisel direnci çok yüksek  Erdoğan, seçimlerin rakipsizi durumuna geliyor…
 
*
Peki ama nasıl?
Bu noktada, ABD’nin, II.Dünya Savaşı’ndan sonra aşama aşama, “Özgür Enformasyon Akışı”, “Özgür ve Dengeli Enformasyon Akışı” ardından, küreselleşme süreci ile belirginlik kazanan alternatif nitelikli “Karşı-Akışlar” sürecini geliştirdiği ve bu oluşum üzerinden “Kültürel Emperyalizm” kavramına dayalı “Enformasyonel Emperyalizm”i inşa ettiği şu modern zaman devreye giriyor.
 
*
Yazık ki, Türkiye modern zamanın “Karşı-Akışlar” sürecinde tek yönlü enformasyonel akışın sahibidir.
Bu “kiminin sattığı, kiminin ise alıp-baktığı bir dünya” ya da  “sömürü,kontrol, baskı karşılığı arz etmek”  anlamına geliyor. 
 
*
O nedenle, Türkiye’de seçim güvenliği denildiğinde temel olarak eşit oy ilkesini korumak, seçmenin baskıya maruz kalmasını engellemek ve oy sayımının gerçekleşmesi için gerekli olan önlemleri almak,
Ya da nüfus idareleri tarafından seçmen listelerinin düzenlenmesinden, sonuçların YSK’nın kullandığı SEÇSİS adlı programa aktarılması noktasına kadar olan süreç algılanıyor.
Devlet bu süreçle ilgili gerekli her tertibatı elinden geldiğince alıyor.
 
*
Ancak SEÇSİS sistemine yüklenen seçim sonuçlarının eş zamanlı olarak siyasi partilerin genel merkezlerinde görüntülenmesi ve Adalet Bakanlığının UYAP sisteminde yayımlanması süreci enformasyonel dünyada “Satan’ın” hükmünün geçtiği evredir ki, bu bambaşka bir işlemdir. 
O yüzden 1 Kasım Seçim Güvenliği, Türkiye’den ziyade ABD emperyalizmini ilgilendiriyor…
 
*
Bu yüzden BM statüsünü değiştirme çabasına yeltenenlere karşı Recep Tayyip Erdoğan,1 Kasım’da kıl payı tek başına iktidara yürüyor…
 
*
Bugün Yeni Türkiye’de Ekim’in yirmidokuzudur.
Yaşasın Atatürk Cumhuriyeti…
 
29.10.2015
Exit mobile version