Bilmeyenler için söyleyelim; Mehmet Nuri Yılmaz, Süleyman Demirel liderliğindeki DYP-SHP koalisyon hükümeti sırasında Çankaya ilçe Müftüsü iken, 1990 yılında önce Din İşleri Yüksek Kurulu’na üye olarak atanmış, arkasından 11 Aralık 1991 tarihinde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, 03.01.1992 tarihinde vekâleten, 17.09.1992 tarihinde de asaleten Diyanet İşleri Başkanı yapılmıştır. Başkanlık görevi, 19 Mart 2003 tarihine kadar sürmüştür. 04.04.1924 tarihinde başlayıp 05.03.1941 tarihinde ölene kadar yaklaşık 17 sene bu görevde kalan Rıfat Börekçi’den sonra, 11 sene ile en uzun süre görevde kalan ikinci Diyanet İşleri Başkanı olmuştur.
Yaygın kabule göre; hemşerisi de olan Ekrem Ceyhun sayesinde Süleyman Demirel ile yakın ilişki içinde olan Mehmet Nuri Yılmaz, görev süresi boyunca bu ikilinin yakın himayelerini görmüş, bu sayede 28 Şubat’ın fırtınalı günlerinde bile herhangi bir sıkıntı yaşamamıştır. AKP iktidarına gelinceye kadar, dönemin iktidarları ile son derece uyumlu halde çalışan Mehmet Nuri Yılmaz’a, en büyük sıkıntıyı, başkanlığı döneminde Türkiye Diyanet Vakfı yöneticiliği yapan kişiler vermiştir. Vakfın yönetimini ellerinde bulunduran Dr. Tayyar Altıkulaç ve onun yönlendirdiği bazı kişiler, hep bir çıban başı teşkil etmişlerdir onun için. O da kendilerine, ilgili mevzuatı değiştirmek suretiyle, Türkiye Diyanet Vakfı’nın Hac ve Umre gelirleri üzerindeki tasarrufunu bertaraf ederek cevap vermiştir. Bu sebeple adı geçen vakfın büyük maddi sıkıntılar ve mali krizler yaşadığını yakından biliyorum.
Benim tanıdığım Mehmet Nuri Yılmaz, kendisinden sonrakilere kıyasla temsil kabiliyeti çok yüksek, bilgili, personeline karşı da oldukça müşfik bir Diyanet İşleri Başkanı idi. Diyanet İşleri Başkanlığını, resmi ve özel kurum ve kişiler nezdinde saygın bir yere oturttuğunda şüphe yoktur. Gelin görün ki; hemen her başarılı bürokrat gibi, onun etrafında da bazı türediler ve yanaşmalar peyda olmuş ve bu kişiler, sürekli olarak kendi aleyhinde kimi gizli çalışmaların, kumpasların, tezgâhların ve gammazlıkların içine girmişlerdir. Bazıları da sırf onun isminden istifade ile kendi anlayışları istikametinde kimi tasarruflarda bulunmuşlar, daha doğrusu kendisini bu türlü tasarruflarda bulunmaya ikna etmişlerdir.
İkbal zamanlarında onun has adamı olarak gözüken bazıları ise, irtifa kaybetmeye başlayınca kendisinin aleyhine davranışlar sergilemeye başlamışlardır. Elbette kişi olarak, hemen herkes gibi onun da bazı hataları ve zayıf yanları olmuştur. Görev yaptığı dönem, Diyanet’in yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere en parlak ve en şaşalı dönemini yaşadığı bir zaman dilimine rastlar ki; bu kadar yoğun faaliyet içinde hata yapılmaması herhalde mümkün değildi.
Mehmet Nuri Yılmaz Neden Siyah Cübbe Giydi?
Bilindiği gibi; Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için iki kere cenaze namazı kılındı. Bunlardan birisi 19 Haziran 2015 Cuma günü Ankara Kocatepe Camii’nde, diğeri de ertesi gün Isparta’nın İslamköy Kasabası’ndaki Şehriban Hatun Camii’nde kılındı. Her iki cenaze namazını da Diyanet İşleri Eski Başkanlarından ve yukarıda da kısaca izah edildiği üzere; Süleyman Demirel’in yakın dostu Mehmet Nuri Yılmaz kıldırdı.
Kocatepe Camii’nde kılınan Cenaze namazı sırasında siyah cübbe giyen Mehmet Nuri Yılmaz’ın, İslamköy’deki Cenaze Namazını kıldırırken beyaz cübbe giymesi, o günden itibaren benim kafamı kurcalayıp durmuştur. Hele hele, Ankara’daki Cenaze namazı sırasında, namazı kıldıran siyah cübbeli Mehmet Nuri Yılmaz’ın yanında beyaz renkli ve sırmalı kaftanıyla yeni Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in de bulunmuş olması, benim bu konudaki merakımı iyiden iyiye arttırmış, “Mehmet Nuri Yılmaz neden böyle ikircikli davrandı?” sorusu, o günden itibaren zihnimi hep meşgul edip durmuştur(*).
Bizim kulağımıza çalınan bilgiye göre; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, “Benim bulunduğum ortamlarda benden başka hiç kimse beyaz cübbe giyemez! Mehmet Nuri Yılmaz’a kesinlikle siyah cübbe vereceksiniz” şeklinde personeline talimat verdiği için, Mehmet Nuri Yılmaz Ankara Kocatepe Camii’ndeki cenaze namazını siyah cübbe ile kıldırmak zorunda kalmış bulunuyor!
Elbette biz böyle bir iddiaya asla inanmıyoruz! Çünkü olmaz böyle bir şey! İnsan bu kadar basitleşemez, bu kadar kibir ve gurur sahibi olamaz. Hele de söz konusu olan kişiler, halef-selef Diyanet İşleri Başkanları ise. Üstelik; zaman zaman beyaz renkli sırmalı kaftanıyla cenaze namazı kıldıran Mehmet Görmez’in yanında, cenaze namazı kılınan cami imamlarının da beyaz cübbeleriyle hazır bulundukları yansır TV ekranlarına ve gazete sayfalarına. Eğer konu ile ilgili iddia doğruysa; bu muamele, Mehmet Nuri Yılmaz’a yapılan özel bir muamele anlamına gelir ki; biz buna asla ihtimal vermiyoruz!
“Belki Mehmet Nuri Yılmaz’ın yanında o sırada sadece siyah cübbe vardı, o sebeple de namazı siyah cübbesiyle kıldırmak zorunda kalmıştır” diyeceğim ama yer Kocatepe Camii’nin avlusu olunca böyle bir düşünce da bana fazla makul gelmiyor. Zira o sırada hem camide, hem de yakınlardaki Ankara İl Müftülüğü ile Çankaya İlçe Müftülüğünde bol miktarda beyaz cübbe bulunuyor olmalıdır. Dolayısıyla; eğer istenilseydi, kendisi için beyaz bir cübbe her an temin edilebilirdi. Şu halde, Mehmet Nuri Yılmaz özellikle istedi Kocatepe Camii’nde siyah cübbeyle namaz kıldırmayı!
Araştırmacı gazeteciniz olarak, bu konudaki gerçeğe ulaşmak için ortak bir dostumuz vasıtasıyla Mehmet Nuri Yılmaz’a haber gönderdim ve kendisiyle görüşme talebinde bulundum. Ancak görüşme konusunu söylemedim kendilerine.
Ancak Sayın Mehmet Nuri Yılmaz’ın aynı kişiyle bana göndermiş olduğu cevap olumsuz oldu. Neden mi? Vasıta olan kişinin aktardığına göre; bunun nedeni benim kendisi aleyhinde yazılar yazmam imiş! Allah Allah; oysa ben Mehmet Nuri Yılmaz aleyhinde bir satır bile yazı yazmadım. Sadece zaman zaman Diyanet konusunda yazmış olduğum yazılarda, özellikle 1990’lı yıllardan ve 2000’li yılların başından bahsederken ister istemez onun ismini de zikretmek zorunda kalmışımdır, hepsi bu. Bu ülkede Rıfat Börekçi’den sonra 11 yıl ile en uzun süre Diyanet İşleri Başkanlığı yapan ikinci kişi olan birisinin ismini zikretmeyip de “x” veya “y” diyerek mi geçiştirecektim kendisini? Böyle bir şey yapsaydım, ayıp yapmış olmaz mıydım Sayın Yılmaz’a karşı?
Sayın Yılmaz, muhtemelen benim 28 Şubat sürecinin Diyanet’teki yansımaları konusundaki yazımdan alınmış bulunuyor. Oysa yazdıklarımın hepsi delilli ve ispatlıdır ve bunların tamamı 78 milyon insan tarafından da bilinen şeylerdir. Kimden neyi saklıyoruz ki? Üstelik ben, bütün bunların istemeden ve 28 Şubat döneminin ceberrut yönetim anlayışıyla yapılmak zorunda kalındığını da anlattım o yazılarda ki; ben o dönemde başlayan merkezi ezan, merkezi vaaz ve merkezi hutbe uygulamalarına, ezanı güzel okuma kursları düzenlenmesine destek veren bir vatandaşım.
Şu halde buyurun ortaya sorduğumuz şu sorularımızın cevabını verin hocam;
1-Süleyman Demirel’in cenaze namazlarını kıldırırken Kocatepe Camii’nde siyah cübbe giymenize karşılık, İslamköy Şehriban Hatun Camii’nde neden beyaz cübbe giydiniz?
2- Aynı kişinin cenaze namazını neden iki kere kaldırdınız?
3- Cenaze Namazı denilen şey, sizin için toplumsal bir gösteri ve siyasi şov aracı mıdır?
4- Cenaze namazlarının sayısı, musalladaki kişinin şöhretine bağlı olarak değişiyor mu?
___________
(*) Mehmet Nuri Yılmaz’ın başkanlığı döneminde siyah cübbe ve kırmızı fes üzerine beyaz sarık giyen din görevlileri Ali Bardakoğlu’nun Diyanet İşleri Başkanı olmasıysa birlikte, beyaz cübbe ve kırmızı fes üzerine beyaz sarık giymeye başlamışlardır. Hatta bazı cübbelerin kenarı sarı sırma şeritlerle süslenmiş, Diyanet İşleri Başkanları’nın cübbeleri ise Papa’yı bile kıskandıracak şekilde oldukça süslü ve sırmalı hale getirilmiş bulunmaktadır. Mehmet Nuri Yılmaz’ın siyah cübbesinin yaka kısmı ile başlayan süslemeli cübbe giyme sevdası, Ali Bardakoğlu ve Mehmet Görmez döneminde tavan yapmıştır.
Bir yanıt yazın