İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek İsviçre’de 2005 yılında katıldığı bir toplantıda 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilmesine karşı çıkmış, bu iddialar için ‘uluslararası yalan’ ifadesini kullanmıştı. Lozan’da yargılanan Perinçek, 9 Mart 2007 tarihinde ırkçı ayrımcılıktan suçlu bulunmuştu. Mahkeme Perinçek’i 90 gün hapis karşılığında her gün için 100 frank hesap edilerek 9.000 İsviçre frangına mahkum etmiş ve cezayı 2 yıl tecil etmişti. Perinçek’e ayrıca 3.000 frank para cezası verilmiş, ülkedeki Ermeni cemaatine sembolik olarak 1.000 ve davayı açan Sarkis Şahinyan isimli Ermeni’ye de 10.000 frank ödenmesi istenmişti.
Mahkeme kararında; “Pek çok tarihçinin, Avrupa Parlementosu’nun ve pek çok ülke Meclisinin Ermeni iddialarını kabul etmiş olmasını” gerekçe göstermişti. Perinçek bu karara 12 Mart 2007 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesine müracaat ederek itiraz etmişti. İsviçre Temyiz Mahkemesi 12 Aralık 2007 tarihinde Perinçek’in başvurusunu, “Ermeni soykırımı, Yahudi soykırımı gibi tarihsel bir gerçektir” yorumu yaparak reddetmişti. Federal Mahkeme’nin kararı onaylamasıyla Ermeniler lehinde verilen karar kesinlik kazanmıştı.
Bunun üzerine Perinçek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) 2008 yılında başvurmuştu. Perinçek, ”İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgili 10. maddesini ve yasa olmadan suçlama olamayacağına dair 7. maddeyi ihlal ettiğini” savunmuştu. AİHM 2. Dairesi 17 Aralık 2013’de açıklanan karar ile Ermeni Soykırımını İnkar Yasası’nı ihlal ettiği gerekçesiyle Perinçek’i mahkum eden İsviçre’nin insan haklarını ihlal ettiğine karar vermişti. Karar, 2’ye karşı 5 oyla alınmıştı. Ancak İsviçre 17 Mart 2014 tarihinde kararı temyize götürmüştü.
Strasburg’da 28 Ocak 2015 tarihinde AİHM Büyük Dairesi’nde temyiz duruşmasına katılabilmesi için Perinçek’in Ergenekon davası kapsamında yurt dışına çıkış yasağının kalkması gerekiyordu. Perinçek’in Büyük Daire oturumunda kendini savunmak için yaptığı itirazı değerlendiren İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi yasağı kaldırmıştı.
Büyük Daire’de yapılan duruşmada Perinçek Osmanlı Devleti’nin Ermenileri toptan yok etmek amacıyla hareket etmediğini belirterek, “Birinci Dünya Savaşı’nda karşılıklı olarak ölümler ve zorla göç olmuştur. Ermenilerin acılarını her zaman paylaştım. Ermenilerin kültürümüze katkılarını vurguladım. Ermeni probleminde büyük devletleri sorumlu tutuyorum” ifadelerini kullanmıştı.
Oturumda Perinçek adına konuşan avukat Mehmet Cengiz, davanın özünün düşünce ve ifade özgürlüğü olduğunu söylemişti. Cengiz, “Perinçek hakkında ırkçılık ve nefret suçu açısından açılmış bir dava yoktur. Irkçı söylem ve nefret suçu bu davanın konusu değildir” demiş, Perinçek’in trajik 1915 olaylarındaki katliamları ve sürgünleri reddetmediğine dikkat çekerek, müvekkilinin olayların hukuki bakımdan soykırım olarak kabul edilemeyeceğini savunduğunu ve kaynağının tamamen hukuki olduğunu belirtmişti.
Dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek İşçi Partisi Genel Başkanı Perinçek’in İsviçre aleyhine AİHM’de açtığı davada verilen kararın son derece önemli bir karar olduğunu bildirerek, “İsviçre bu karara itiraz etmeyeceğini söylemişti. Ama ne olduysa oldu, sonradan karara itiraz etti. Ben İsviçre’nin bu tutumunu protesto etmiştim. İsviçre’ye yapacağım ziyareti iptal ederek tepki göstermiştim. Şimdi İsviçre’nin yaptığı itiraz AİHM Büyük Daire’de görüşülecek. Burada verilecek karar çok çok önemli” demiş ve şunları eklemişti:
“28 Ocak’taki duruşma tarihi önemde. Büyük Daire’nin vereceği karar Ermeni soykırımı iddialarını tamamen bitirebilir. Ermeni diyasporası da bu nedenle telaş içinde. Biz TBMM olarak da gelişmeleri yakından takip ediyoruz. 28 Ocak’ta görülecek dava için 3 siyasi partinin temsilcilerinden oluşan bir heyeti Strazburg’a gönderme kararı aldık. TBMM heyeti orada gözlemci olacak.”
28 Ocak’taki davada Türk Yüksek öğretiminden Turgut Özal Üniversitesi adına ben ve Araştırma Görevlisi Dr. Yunus Akçalı dışında Osmangazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Metin Kale ile Anadolu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Can Ayday dışında kimse bulunmamıştı.
Strasbourg’da 15 Ekim 2015’de görülen duruşmada davaya müdahil olan Ermenistan’ı, Ermenistan Başsavcısı Gevorg Kostanyan ve Avustralyalı avukat Geoffrey Robertson temsil etmiş, ünlü avukat Amal Alamuddin Clooney duruşmaya katılmamıştır.
Dışişleri Bakanlığı AİHM Büyük Daire’nin verdiği kararı memnuniyetle karşılamıştır: “İsviçre’yi mahkum eden bu karar, 17 Aralık 2013 tarihli AİHM İkinci Daire kararının onanması anlamına gelen, kesin bir hükümdür. Devletimizin başından itibaren üçüncü taraf sıfatıyla katıldığı bu davanın, görüşlerimiz doğrultusunda sonuçlanması memnuniyetle karşılanmıştır. Kararı, ‘soykırım’ iddiasını tek ve mutlak gerçek olarak kabul ettirme gayretlerine, bu iddianın sorgulanmasını dahi yasaklayan girişim ve uygulamalara karşı demokrasi ve hukuk ilkelerine dayanan çok güçlü bir uyarı olarak görmekteyiz. Karar, demokrasi, ifade özgürlüğü ve insan hakları açısından, ayrıca, devletimizin 1915 olaylarına ilişkin son yıllarda sabır ve suhuletle sürdürdüğü politika bakımından önemli bir hukuki kazanımdır.
Karara göre, 1915 olayları meşru bir tartışma konusu olup, bu tarihte yaşananlara ilişkin farklı görüşler ifade özgürlüğünün koruması altındadır. Ayrıca, 1915’te yaşananların Holokost ile karşılaştırılması da asla mümkün değildir. Karar, parlamentoların ve liderlerin yetkilerini aşarak tarihi yeniden yazamayacaklarını ve mahkemelerin de ilgili hukuk normlarını göz ardı ederek tarihe hakemlik yapamayacaklarını kayıt altına almıştır. Karar, Avrupa insan hakları içtihadının önemli bir parçası olarak benzer vakalara emsal oluşturacaktır. Karar, tarihin ve hukukun siyasi amaçlarla istismarına gereken cevabı vermesi bakımından da önemli bir dönüm noktasıdır.”
Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin 1923 yılında Taşnaksütyun Partisi’nin Bükreş’te yapılan Kurultay’ına sunduğu raporda, “Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa, biz Ermenileri kandırdılar, ‘Size denizden denize devlet vereceğiz’ dediler ve bizi silahlandırıp ateşe sürdüler. Türkler, savunma amacıyla hareket ettiler. Karşılıklı kırımlar oldu. Müslüman nüfusu katlettik. Taşnak Partisi dışında suçlu aranmamalıdır. Bu durumda Taşnak Partisi’nin yapacağı bir şey kalmamıştır. Parti kendisini dağıtmalıdır” tespitini, AİHM böylece kabul etmiştir.
Eğer dava aleyhimize sonuçlansaydı, AİHM’nin kararı Türkiye’yi zor durumda bırakırdı. Ermeniler ve bütün Hıristiyan Batı dünyası Müslüman ve zalim Türklere karşı büyük bir hukuki zafer kazanır ve soykırım iddialarının cezalandırmasına yönelik yasalar birbirini izlerdi.
En önemlisi Türkler, tıpkı Alman Nazileri gibi bir insanlık suçu olan soykırım suçunu işlemiş bir ulus olarak tarihe geçerdi.
Büyük Daire, İsviçre’de ceza alması konusunda verilen ihlal kararıyla ilgili bu ülkenin yaptığı itiraz başvurusunu 7’ye karşı 10 oyla reddetmiştir. 17 yargıç şunlardır: Başkan Dean Spielmann (Lüksemburg), Josep Casadevall (Andora), Mark Villiger (Lihtenştayn), Isabelle Berro (Monako), Işıl Karakaş (Türkiye), Ján Šikuta (Slovakya), Päivi Hirvelä (Finlandiya), Vincent A. de Gaetano (Malta), Angelika Nußberger (Almanya), Linos-Alexandre Sicilianos ( Yunanistan), Helen Keller (İsviçre), André Potocki (Fransa), Helena Jäderblom (İsveç), Aleš Pejchal ( Cek Cumhuriyeti), Johannes Silvis (Hollanda), Faris Vehabović (Bosna Hersek), Egidijus Kūris (Litvanya).
Karar üzerine İsviçre Ermenistan Dernekleri Onursal Başkanı Sarkis Shahinian ile İsviçre Ermenistan Parlamentoları Dostluk Grubu Başkanı Ueli Leuenberger şiddetli tepki göstermişlerdir.
Sakarya’da 2 Şubat 2015 tarihinde yayınlanan yazımda, “AİHM büyük olasılıkla Ekim ayında kararının açıklayacak. Ben, Büyük Daire’nin İkinci Daire’nin kararını onaylayacağını ve sözde Ermeni soykırım yalanını ‘ifade özgürlüğü’ kapsamında tarihe gömeceğine inanmaktayım” öngörüsünde bulunmuştum. Bu öngörümün gerçekleşmesi beni ayrıca memnun etmiştir.
Bir yanıt yazın