Birkaç gün önce “seçimlere bir hafta on gün kala Almanya gibi AB’nin patronu ve aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi’nin gizli üyesi bir devletin Başbakanı, gücünü halktan değil, anayasadan aldığı için meşruiyeti tartışmalı bir hükümetle idare edilen Türkiye’ye neden geliyor” diye kafamı yoruyordum ki; birinci tur uykusundan uyanıp ikinci tur uykusuna dalma hazırlıkları yapan bizim hanım imdadıma yetişti. Bizim hanıma göre; “Angela Merkel; AKP’ye seçim desteği vermek ve AKP lehine algı yaratmak için geldi Türkiye’ye”. Doğrusu ya ben bunu hiç düşünememiştim.
Bizim hanım aslıda doğru söylüyordu. İşte o noktadan sonra benim kalın kafam da yavaş yavaş basmaya başladı. Öyle ya; Türkiye’de, verdikleri her görevi yapmaya teşne Ak Parti hükümetinden daha iyi bir hükümet mi bulacak batı dünyası. Çünkü iddialara göre (1); Ege’de statüsü tartışmalı irili ufaklı birçok ada ve bazı kayalıklar, AB üyesi Yunanistan tarafından resmen işgal edildiği halde bu hükümet gıkını bile çıkarmadı. Maazallah 1 Kasım’da Türkiye’de başka bir hükümet kurulur ve adalarımızı işgal eden Yunanistan’a rest çeker de AB yeni bir sorunla daha uğraşmak zorunda kalır!
Onun için de can havliyle Türkiye’ye bir seyahat tertipleyerek, 1 Kasım seçimleri için AKP’ye can suyu vermeye geldi bu çirkin Alman Şansölyesi. Yoksa, fasıl açmak, vize kolaylığı, ilerleme raporu, mülteciler için 3 milyar Euro’luk yardım filan, hikâye. Asıl amaç AKP lehine algı yaratmaktır. En azından bizim siyaset dehası hanıma göre durum böyle.
Gerçi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki günkü muhtarlar toplantısında bizim hanım gibi düşünenlere “Mankurt” dedi ama olsun; biz de bizim hanım gibi düşünüyoruz. Elbette mankurtluğu şiddetle reddetmek kaydıyla. Çünkü bize göre; ülke adına da verilmiş olsa maddi çıkar karşılığında AB’nin sınır bekçiliğini yapmak, harimi ismetimiz olan ülkemizi toplama kampına, sınırlarımızız da yol geçen hanına çevirmek mankurtluktur.
Umarım ve dilerim ki; bunların hiçbirisi gerçekleşmez ve mülteciler bir an önce güvenlik içinde ülkelerine dönerler ve ülkemiz de şöyle rahat bir nefes alır.
Kutsal vatan toprakları üzerinde at pazarlığı
Almanya Başbakanı Angela Merkel, çantasında 3 Milyar Euro’luk bir anlaşma metni ile AB adına bir günlüğüne Türkiye’ye geldi, gitti. Üstelik başkent Ankara’ya değil, İstanbul’a gelip gitti Merkel. Merkel’in görünürdeki amacı, Türkiye’den AB ülkelerine olan göçmen akınının engellenmesini sağlamak ve mümkünse şimdiye kadar gitmiş olanları ise Türkiye’ye geri kabul ettirmek. Bizim meşruiyeti tartışmalı hükümet ve etkili Cumhurbaşkanı ise bu işe dünden razı gözüküyorlar. Tayyip Erdoğan’ın ahaliyi mankurtlukla suçlayıp öfke kusmasının sebebi biraz da ahalinin bunu fark etmesinden dolayıdır.
Muhteremlerin fırsattan istifade, AB ülkelerinin Türk vatandaşlarına vize kolaylığı sağlamasını ve 2016 yılından itibaren AB ülkelerine vizesiz geçiş hakkı tanınmasını, AB ile müzakereler kapsamında bazı fasılların daha açılmasını, Türkiye hakkında hazırlanacak İlerleme Raporu’nun Türkiye’nin hassasiyetlerini biraz daha fazla gözeterek hazırlanmasını istemeleri ise hikayedir ve tamamıyla seçimlere giderken içe dönük propagandadır. AB’nin bunlara yanaşacağına kim inanır. Esasen Merkel’in, Türkiye’nin taleplerine destek sözü vermesine karşılık AB üyesi Kıbrıs Rum Kesimi Dışişleri Bakanı’nın buna onay vermeyeceklerini açıklamış olması da her şeyi açıkça gözler önüne sermektedir.
Bize göre de; yetkisiz AKP hükümeti ve etkili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, büyük ölçüde Angela Merkel ile tam bir at pazarlığı yapmak için masaya oturmuşlardır. Pazarlığın konusu kutsal vatan topraklarının mültecilere kullandırılması için AB’nin kaç milyar Euro vereceğidir. Zikredilen rakam şimdilik 3 milyar Euro. İyi de kardeşim, bakın elin siyasileri, ülkelerini mülteci akınından korumak için çabalarken, siz neden her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış olan ve sulanmaya devam eden bu aziz vatanı her önünüze gelene kullandırıyorsunuz? Neden her şeyi pazarlık konusu yapıyorsunuz? Vatan hiç pazarlık konusu yapılır mı? Gerçi siz alışkınsınız vatan toprakları üzerinde at pazarlığı yapmaya. 1 Mart 2003 tezkeresi öncesinde de ABD ile yapmıştınız aynı at pazarlığını.
“At pazarlığı” tabiri, dönemin ABD Başkanı Bush’a ait. Bu konuda yazılan en güzel yazılardan birisi ise Yurt Gazetesi yazarı Yılmaz Polat’a aittir. Okumayanlar, Yılmaz Polat’ın “Ali Babacan ve At Pazarlığı” başlıklı yazısını(2) lütfen okusunlar; okuyanlarsa bir kez daha okusunlar. Çünkü ibretlik bir yazıdır o yazı.
__________
1-http://www.sozcu.com.tr/2014/gundem/eyyy-dunya-lideri-yunan-adalarimiza-el-koydu-haberin-var-mi-573827/
2-
Yazıları posta kutunda oku