HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş BBC Türkçe’nin canlı yayınında
1 Kasım sonrası ve çözüm süreci ile ilgili soruları yanıtlamış
Kendilerinin her şeye açık olduklarını ve kendilerine bir adım yaklaşana 10 adım yaklaşacaklarını söylemiş.
Aynı sözleri burada da söylemişti.
Kendilerine bir adım yaklaşırlar saymış…
Bu sözlerle ne demek istiyor diye düşünürsek aslında bir gizli mesaj veriyor ve alttan tehdit ediyor gibi.
Siz kimsiniz, kimi temsil ediyorsunuz?
Hani Türkiye partisiydiniz?
Hadi canım sende…
Bal gibi PKK’yı temsil ediyorsunuz kardeşim.
Gerçekten Türkiye partisi olsanız ortalığı kan gölüne çeviren Kandil’deki adamların postacılığını yapmazsınız.
Ah! Bunu bir de size oy veren kitle içinde aydın geçinenler, aman oylar AKP’ye gitmesin diyenler anlayabilseler.
“Biz Sayın Öcalan’ı, KCK yönetimini yok sayılarak, dışlanarak, oluşturulacak bir çözümün, çözümsüzlük olduğunu biliyoruz.
O yüzden ısrarcıyız.
Onları dışlayan, onlar yokmuş gibi davranan, ‘onlarla görüşmeyelim, konuşmayalım, biz kendi kendimize parlamentoda bir şeyler yapalım’ dersek, yanılırız” sözleriyle de tarafını belli etmiyor mu?
Çözüm sürecinden “deneyimli !”olduklarını ve silahların betona gömülme çağrılarının hatırlatılmasına da Türkiye toplumu ve herkesin silahların tamamen devre dışı kalması beklentisi içerisinde olduğunu söylemiş!
Vay vay vay!
Açıkça TSK bırakmazsa PKK da bırakmaz diyor.
Bunca şehitten, bunca katliamlardan sonra, Türk ordusu aman diler gibi her şeyi görmezden gelerek silah bırakacak ha?
Yüzsüzlüğün bu kadarına da pes vallahi…
Nede olsa çözüm süreci denilen o 2,5 yılda deneyim kazandılar ya…
Bombaları gömerlerken, cephaneler istiflerlerken AKP Hükümeti bilerekten göz yummuştu ya!
Yollar kesip, adam kaçırmalar, bayrak yırtmalar, bu ülkenin kurucusu olan Atatürk’ün büstlerini yakmalar, kırmalar, otobüs ve özel araçları kundaklamalar, şehirleri talan etmeleri karşısında kimseden gık çıkmamasına alışmışlardı ya…
Ha, birde özerklik ilan etmişlerdi değil mi?
Be Allahsız, kitapsızlar!
(Böyle diyorum çünkü dini dinden çıkarttılar.)
Her şeyi siz yapmadınız mı?
Bu kirli savaşı siz başlatmadınız mı?
Şimdi kalkmışlar her iki taraf ta silah bırakmalıymış diye sıkılmadan konuşuyorlar.
Ya Türkiye Partisi olun gerçekten, ya da PKK uzantısı…
Unutmayın ki Türk’ü, Alevi’si, Kürt’ü, Laz’ı sizin sözlerinize güvenerek, AKP’den, PKK’dan kurtulmak için size oy verdiler.
Memlekette herkes özgürce, kardeşçe birlikte yaşamak için oy verdi.
Bunu aklınızdan çıkartmayın…
***
CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Haluk koç,
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a “terörle arana mesafe koymalısın”.
Eşit hukuk, eşit vatandaşlık, eşit haklar konusunda ne gerekiyorsa yapalım mesajı verdiğini söyledi.
Eşit hukuk elbette Türkiye’de yaşayan her vatandaşı için olmalıdır.
Eşit vatandaşlık dersek burada eski CHP İzmir Milletvekili Profesör Birgül Ayman’ın sözleri geldi aklıma.
“Eşit Vatandaşlık nedir”i şöyle anlatmıştı. “Türk vatandaşlığından vazgeçilmesi ve halkın etnik topluluklara bölünmesi isteğidir. Eşit vatandaşlık, bireyler arasında eşitlik, yurttaşların eşitliği demek değildir.
Bu taleple istenen, etnik toplulukların anayasada kimlik olarak tanınması, etnik anadillerin ulusal ve bölgesel resmi dil haline gelmesi, tüm devlet ve toplum hizmetlerinde çok-resmi dil olması, seçimlerde parlamentonun ve belediye meclislerinin etnik topluluk kotaları temelinde oluşturulmasıdır.
Bu, günümüzde Bosna-Hersek´te Dayton Anlaşması´yla kurulmuş olan “milliyetler sistemi”ne geçilsin demektir. Elbette olmazsa olmaz şartı, Anayasadan Türk vatandaşlığının silinmesidir. HDP bu amaca odaklı çalışır”…
Ne kadar doğru sözler değil mi?
Ne yazık ki doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış misali, CHP ‘de böyle değerli milletvekilleri ya ihraç edildiler ya da istifa etmek zorunda bırakıldılar.
Şimdi tanıdığımız, bildiğimiz ve CHP ile yakından uzaktan ilgisi olmayan, anayasayı bu yönde değiştirmek isteyenleri üst kademelerde görmek gerçekten içimizi acıtıyor.
Sanırım Kılıçdaroğlu mesajında eşit vatandaşlık derken iyimser düşünüyordu…
Mesela yine genel başkan yardımcılarından İst.Milletvekili Sezgin Tanrıkulu yeni bir açıklamasında hem de seçimlerin arifesi sayılan şu günlerde:
‘Toplumsal barış ve Kürt sorunu’ konusunda 30 yıldır çözüm konusunda gösterdiği çabayı anlatarak, bugün gelinen noktayı ‘berbat’ olarak niteliyor.
“İlk defa 2000’li yıllarda ‘duygusal kopuş’ kavramını ben kullanmıştım. Yine Kürtlerin aidiyet bağları zayıflıyor demiştim. Şimdi ise duygusal kopuş değil, kopuş yaşanıyor ”demiş.
Bu sözler birileri için güzel, hoş olsa da CHP’ye oy kaybettiriyor ve tepki çekiyor.
Acaba Tanrıkulu bu ülkede Kürt sorununun olmadığını PKK ve işbirlikçi ABD ‘nin Türkiye’yi parçalamak istediğini ne zaman anlayacak dersiniz?
Kopuş oluyor ama bu kopuş Kürt ile Türk arasında değil Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan halkımızın PKK’dan kaçışı ile yerinden, evinden başka kentlere gitmesi ile oluyor.
Sokaklarına, caddelerine bombalar döşeyen, çocuklarını zorla, tehditle örgüte katmaya çalışan, can güvenlikleri olmadığı için kopuyorlar.
Esnafa kepenk açtırmadıkları için kopuyorlar.
Emperyalizme hizmet edip kendi askerlerine, polislerine pusular kurulup, arkalarından kalleşçe vurulduklarına dayanamadıkları için kopuyorlar.
Neden doğrular söylenmiyor?
Neden PKK’nın yaptıkları söylenmiyor da bölünmeye çanak tutuluyor?
Neyse uzatmak istemiyorum, yazdıkça sinirler tepeme çıkıyor.
Bu içi boş konuşmaları yapanların ailelerinden, yakınlarından birisi uyurken başına kurşun sıkılarak şehit edildi mi acaba?
Uzaktan kumandalı bombalarla paramparça oldu mu acaba?
Fıtratında bu güzel vatana ihanet içinde olanlara bin kere lanet olsun.
Başka ne diyeyim?
Bir yanıt yazın