GİRESUN’UN ADASI VARMIŞ

pontioi-syntagma_19-5-14

GİRESUN’UN ADASI VARMIŞ

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Bir varmış, bir yokmuş..

Pire berber, deve tellal iken Giresun’un güzel mi güzel bir adası varmış..

Bin yıllardır orada duruyormuş.

Balık tutanlar, hafta sonu ailesini gezdirenler, sınıfı geçip karne/takdir alanlar, mezun olup diploma alanlar, yeni evlenenler, hava almaya, kafa dinlemeye, kafa çekmeye gidenler “Hasiin’den” pat-pat 20 dakikada adaya çıkar; gezer, yorulunca yere örtü serer, evden getirilen börek-çörek, mangal yakılıp ızgara balık Allah ne verdiyse ailece oturup yermiş, kimse de kimseyi dönüp rahatsız etmez, tavuğuna “kışt” demezmiş.

Vakti gelince de, vakitlice, hava kararmadan dönülürmüş.. Olay olduğu, rahatsızlık çıktığı hiç duyulmazmış.

Şehir adadan bir başka güzel görünürmüş. Ada’nın kuzey kıyıları hep rüzgarlı, hep dalgalı imiş. Dalgalar kayalara çarpar, denizi seyredenleri ıslatırmış.

Sonra sabah olmuş..

Birileri Giresun’da “ada” olduğunu keşfetmiş.

Rüya da bitivermiş.

Her gün ulusal ve de uluslararası (ikinciyi ben uydurdum) basına büyük bir beceriyle düzenli olarak servis edilen ada haberlerinden öğrendiğimize göre yapılan kazılar sonucu adanın geçmişte sadece papazların yaşadığı bir dini yapılar bütünü ile dolu, çevresinin de duvarlarla örülü olduğu ortaya çıkmış. Haç şeklinde şapeller, papaz ve çocuk mezarları varmış.

Çocukların anneleri neredeymiş, onların mezarı neden yokmuş acaba?

Ada’yı keşfeden o birileri, haç şapelli-papaz ve çocuk mezarlı adaya Arap turistleri götürmeye pek heveslenmiş. Ada ve oraya akın akın gelecek Arap turistler sayesinde Giresun, Karadeniz’in turizm merkezi olacakmış.

Yazılan Yeşilçam senaryolarına göre Arap turistleri eteklikli erkek amazonlar kılıç/kalkan ile karşılıyormuş.

(Yahu Yunan Efsun askerlerinin etekleri sakın bizim adanın Amazon eteklilerinden mülhem olmasın? Bu duyulursa akın akın Yunanlılar da gelecek demektir.)

Neyse konuyu dağıtmayalım..

Haç şeklindeki şapellerin yanında toprak altından büyük küpler de çıkmış, Papazlar muhtemelen onlarda yiyeceklerini saklıyorlarmış.

Peki, Saint Demetrius tepesi eteklerinde yetişen meşhur İsabella siyah üzümünü derin fıçılarda bekleterek yapıp içtikleri ayranları, kolaları nerelerde saklıyorlardı acaba? Yoksa yanlarındaki çocuklar içip bitirmesin diye başka yerde derin dondurucuları mı vardı?

Neyse sayın seyirciler işte bu ada’ya, son havadislere göre artık öyle her ipini koparan, istediği zaman çıkamayacakmış.

Ada yasaklanmış.

Ada’ya “gelişi güzel” çıkılamayacakmış.

Giresun Adası’nın “turizme kazandırılmasıyla” birlikte adaya seyahat eden turların ve ziyaretçilerin uyması gereken kurallar talimatnameyle belirlenmiş.

Giresun Adası (Aretias), 2’nci Derece doğal ve arkeolojik sit alanı ilanı edilmiş olup, ilgili bakanlığa tahsisli bir adaymış. İl’deki sorumlu kurum ilgili müdürlük imiş.

Yani şimdiye kadar kuralsız gidilen ada, “doğal ve arkeolojik sit alanı” ilan edilip “turizme kazandırıldıktan sonra” tur ve ziyaretçilere “kural” gerekmiş, öyle olunca da sorumlusu müdürlük oluvermiş.

Yâni Ada şimdiye kadar “doğal ve arkeolojik sit alanı” değilmiş, “turizme kazandırılmamış”mış da biz öyle kendi başımıza gidip, gezip duruyormuşuz… Ada’nın “doğal ve arkeolojik sit alanı” olup “turizme kazandırılması” için İsa’dan sonra 2015 yıl geçmesi beklenmiş.

Filan yönetmeliğin falan maddeleri uyarınca ancak “gerekli belgelerini almış olan turizm amaçlı günü birlik gezi teknesi işletmeleri, yat işletmeleri veya özel deniz vasıtasıyla herhangi bir ticari amaç gözetmeyen şahıslar” ada’yı “yazılı izin” almak suretiyle gezebileceklermiş.

Ziyaretçilerin yoğun olduğu günlerde Adayı ziyaret azami 3 saat olacakmış. Ada’da ateş yakmak, tütün mamülleri ve içki kullanmak ve adaya alkollü çıkmak, Ada’da belirlenen alanlar dışında piknik yapmak kesinlikle yasakmış.

Adadan ağaç, toprak, kuş, kuş yumurtası vb. alınması kesinlikle yasakmış.

Ziyaretçilerin arkeolojik kazı alanlarına girmesi kesinlikle yasakmış.

Adayı ziyaret ücretsiz olup herhangi bir ücret talep edilmeyecekmiş.

(“Ücretsiz”liği biraz sonra göreceksiniz).

Ada’ya gelecek olan turların Kültür ve Turizm Bakanlığından kokartlı rehber bulundurmaları şartmış. Bunun dışında Ada’da rehber bulundurulması yasakmış.

Turlardaki yolcuların güvenliği tur şirketlerine aitmiş. (Hani sorumluluk ilgili müdürlüğün idi?)

Ada’ya gelen ziyaretçiler sadece güney tarafında yer alan iskeleden giriş yapacaklarmış. Adaya başka bir taraftan giriş kesinlikle yasakmış.

Yâni, sıkıysa gidin..

Aslında son derece doğru bir “kesinlikle yasaklar listesi”.

Tamamen katılıyorum.

Ada’yı başka türlü nasıl koruyacağız?

Büyükada, Heybeli, Kınalıada halt etmiş..

Gökçeada, Bozcaada da aslında ada filan değillerdir, hepsinin en önemlisi Aretias adasıdır.

Yalnız uygulama kolaylığı sağlaması bakımından bu yasaklar listesine eklenmesi gereken bazı önerilerim olacak.

Bu nadide, inci gibi kıymetli Ada’ya bir kıta sahanlığı ve hava sahası tahsis edilmeli, uluslararası notam yayınlayıp, dünyaya ilan etmeli.

Ada’ya pasaportla çıkılmalı.

Yeşil Pasaportlular dahil vize istenilmeli. Vize’yi, limanda konuşlu “tur operatörü” görevlileri vermeli. Vize için 15 gün önceden başvurmalı, tur görevlileri tipini beğenmediği kimselere vize vermemeli, vize de 2015 fiyatlarına göre meselâ 50 euro olmalı. Ayrıca “harç pulu” alınmalı.

“Sahil Güvenlik” 7/24 devriye gezmeli, “güney iskele” haricinde yanaşacaklara zinhar göz açtırmamalı.

Stimfalid’den başka kuşların ada’ya konması yasaklanmalı, hele Stimfalid’lere “martı” denilmesi affedilmez bir suç olmalı.

Ada’nın 300 metre civarında avlanan balıklardan balık başına ek ücret alınmalı, o da “tur şirketi”ne ödenmeli. Ada’ya dürbünle bakmak, dürbünle bakıp “gayuk”daki diğer konuklara tafsilat vermek yasaklanmalı, 300 metreden fazla yaklaşmaya cüret edecek her “gayuk”da mutlaka kokartlı tur rehberi bulundurmalı, “çok bilen” varsa her türlü ayrıntı için parmak kaldırıp “kokartlı” rehberden izin aldıktan sonra duyduğunu, bildiğini açıklamalı.

Sigara içmek ne demek? Burada RTÜK kanunları devreye girmeli, 300 metre yakındaki her türlü deniz aracında sigara içmeye kalkanların paketleri, sigaraları tv-sinema dizi ve filmlerinde olduğu gibi mozaiklemeli. Her teknede hazır bekleyen mozaikler suratlara ânında yapıştırılmalı.

(Dumanı nereye koyacaklar bilmem?)

Alkol?

Ne kelime, ne cüret?

Ada sâkini papazlar hep ayran-kola içerlerdi ya; son derece doğru olarak onun için Ada’da bırakın alkol ve alkol ürünleri kullanmayı, alkollü çıkış da zaten yasak..

Ali Şükrü’nün teklif edip Meclis’ten ilk çıkarttığı kanun “men’i müskirat” kanunu değil miydi?

İşte bu yüzden Ada’da zinhar bar-pavyon olmayacağı gibi içki satış büfeleri de açılmamalı.

Yetmez.. Ada istikametine giden her tekne durdurulup yolcuların ağzına teker teker çubuk sokulup üfletilmeli, promil-doping kontrolü yapılmalı. Her kim ki 0.1 promilden fazla alkollü çıkarsa… ada’nın kuzeyinden denize atılmasa, falakaya yatırılmasa bile… uygun ceza verilmeli.

Geliyoruz Mayıs 7’si şenliklerine…

Hani Ada’nın etrafında tekneyle 7 tur atılıyordu ya.. o 7 tur mutlaka “izinli” tur operatörünün tekneleri ile yapılmalı. “7 tur”a katılacak olanlar da ayni pasaport-harç pulu- vize ücreti kurallarına bağlı olmalı. Her türlü parasal kazanımlar “talimata göre güvenlikten sorumlu olduğu” belirtilen “tur şirketlerinin” havuzuna aktarılmalı..

İtfaiye’den, Delikli Taş’a kadar Ada’yı gören bütün sahilden denize girmek, Ada tarafına bakmak da yasaklanmalı.

Denize girenler tur şirketlerine para ödemeli.

Benim aklıma “şimdilik” gelenler bunlar.

Orada durduğunu İSA’dan sonra 2015 yılında yeni keşfettiğimiz, “doğal ve arkeolojik sit alanı” ilan ettikten sonra da “turizme kazandırdığımız” Ada’mızı başka nasıl koruyacağız?

Çok meşhur bir Singapur atasözü vardır, bilir misiniz?

“Adamın birinin ada’sı olmuş, tutmuş mum dikmiş..”

Biz de mum dikmesek de, Newyork Özgürlük Anıtı’nda olduğu gibi Aretias Adamıza, şöyle Ordu-Trabzon arasında bütün sahilden, hatta Soçi-Kırım’dan görülebilecek, Google-Maps’de fark edilebilecek, uzaydan fotoğrafı çekilebilecek, Saint Demetrius Tepesi eteklerinde yeni yeni örnekleri görülen 9-10 katlı bir apartman yüksekliğinde bir “Eteklikli Argonot” heykeli diksek?

Uluslararası yarışma açıp heykeli, yarışmaya kazanana yaptırsak?

Nobel gibi yılda bir defa “Dünya Adacılığı’na Katkı” ödülü düzenleyip versek?

Turizm’den ne paralar kazanır  “Κερασούντα“.

Bir de son olarak aklıma geldi, Gökçeada örneğinde olduğu gibi 60-70 yıl sonra da olsa Ada’nın ufak bir köşesinde küçük Arganotlar için bir okul açılsa?

“İmroz”dan nesi eksik “Aretias”ın?

Yeter ki uçana kaçana “harç pulu” kesip, havuza aktarın..

***

Bir varmış, bir yokmuş..

Çok, çoook yıllar önce;

Giresun’un bir Ada’sı varmış..

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

GİRESUN’UN ADASI VARMIŞ - pontioi syntagma 19 5 14

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir