Suriye dış politikası bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin’in temel mesele olarak kabul edilmesi ilkesine dayanıyor.
Bu politika Batı ülkelerinin, bazı Arap ülkelerinin ve Türkiye’nin de Suriye’de kirli planlar ve komplolar düzenlemesine yol açmıştır.
Nihayet ABD yönetimindeki güçler jeopolitiği nedeniyle de mezhepleri kışkırtmış, verdikleri türlü destekle Suriye’yi ele geçirmek üzere, işte çok kanlı bir savaş yürütülmektedir…
*
Bir süredir Rusya Suriye’dedir ve Devlet Başkanı V. Putin’in, Esad’ın yerine bir alternatifin olmayışından hareketle krizin çözülmesi için hırsların değil ortak amaçların esas alınması ve iç savaşa artık siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesini uygulamaktadır.
Rusya ilk adımda, ABD’ye savaşan güçlerin ortak tehdit kabul ettiği IŞİD ve diğer radikal terör örgütleriyle mücadele için Suriye,İran ve Irak ordularının da dahil olacağı yeni bir uluslararası koalisyonun kurulması teklifinde bulunmuş rağmen beklendiği üzere olumsuz yanıt almıştır.
*
ABD bunun yerine Rusya’nın askeri operasyonlarını eleştiriyor,teröristleri değil Suriye’nin ılımlı muhalefetini zayıflatmak için saldırılar düzenlendiği iddia ediyor.
Ama Rusya’nın talep ettiği Suriye’de teröristlere daha fazla hasar verecek hedefleri göstermesi teklifini de yanıtsız bırakıyor…
*
Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, Batı ve müttefikleri için artık karar verme zamanının geldiğine işaret ediyor.
“Bir taraftan teröristlere karşı savaşıyorlar, diğer yandan onları Suriye’de meşru hükümeti devirme amaçları için kullanıyorlar!
Bu duruşlarından vazgeçmiyorlar, Suriye’de nihaî çözümün sadece Esad’ın gitmesiyle olabileceğini savunuyorlar” diyor…
*
S.Lavrov, Rusya ve Batı’nın ortak düşmanları olan terörizme karşı çabalarını birleştirmesi gerektiğini,
Bunu daha önce üstelik ideoloji farklılıklarına rağmen II. Dünya Savaşı sırasında faşizme karşı yaptıklarını ve başarılı olduklarını söylüyor.
*
Bütün bunlar ABD, Batılı ülkeler ve Türkiye’nin aslında Rusya’nın lâik, birleşik ve bağımsız bir Suriye devletini teminen tüm terör örgütlerini tasfiye etmenin savaşında olmasından,
Esas muradının Suriye sorunuyla ilgili ülkelerin katılımı, Esad Hükümeti ile Cenevre toplantıları ve türlü girişimde yok sayılan Suriye’ nin kadim partilerinin oluşturduğu iç muhalefetle birlikte,
Suriye Barışı’nın esas alınacağı, çok mezhepli farklı etnik yapılardan oluşan bir devleti muhafaza etmeyi hedeflemesinden korkulduğunu gösteriyor.
*
Çünkü, Barış Kongresi ile birlikte, her ülkenin 1947′ de BM Guvenlik Konseyi’nin 10 numarali kararıyla kontrolu altindaki bolgede askeri mahkemeler kurma hakkına sahip olması hakkını kullanarak,
Rusya’nın; Ekim 1945’te II. Dünya Savaşı akabinde ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği’nin Alman Nazi partisine karşı “insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak” suçlarından açtığı davaya bakmak için kurulan Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi’nin bir benzerini kuracak olmasından endişeleniliyor.
*
Çünkü bu mahkeme, Suriye trajedisinde işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin, varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri ve yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasına,
Elde edilecek sonucların BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğüne işlenmesine ve yeni bir küresel statünün oluşturulmasına neden olacaktır…
*
Bu noktada Rusya’nın amacına ulaşmasını engellemek üzere iki farklı strateji geliştiriliyor.
Birincisi; ABD senaryosudur,Orta Doğu ve Orta Asya’daki siyasi ve ekonomik entegrasyon süreçlerinin engellenmesi,
Rusya ve Çin gibi bölgedeki kilit aktörlerin çevrelenmesi,
Bölge halklarının çöken ekonomiler, düşük sosyal standartlar ve terörle karşı karşıya kalması, bu suretle ilgili ülkelerin istikrarsızlaştırılması öngörülüyor.
*
O yüzden Suriye’de rejim değişikliğinin en birinci destekçisi Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da canlı bomba saldırısına ilişkin yaptığı açıklamada,müthiş bir ironi sergiliyor,
“Bu saldırı Türkiye’ye yapılmıştır. Saldırının hedefi orada bulunan vatandaşlarımızla birlikte ülkemizin ve milletimizin tamamıdır” diyor…
*
İkincisi; Fransa liderliğinde Avrupa’nın senaryosudur.
Fransa, Suriye’de Esad ve hükümetine muhalif ılımlı güçlerin, ortak düşman İŞİD’e karşı taktik bir ittifak kurmalarını öngörüyor.
İŞİD’in telafi edilemez zararlarına karşı herkes daha önceki pozisyonlarını bir kenara bırakarak bu konuda işbirliği yapılmalıdır, deniliyor.
Nitekim ılımlı muhalifler “Suriye Demokrat Ordusu” adında birleşmiştir.
Bu orduda yaklaşık 50 bin Kürt ve Arap savaşçı bulunuyor ve bu ordunun yarısını YPG güçleri oluşturuyor.
ABD yeni orduya 50 ton silah ve mühimmat içeren bir kargoyu havadan henüz indirmiştir.
*
Suriye Demokrat Ordusu’nu oluşturan gruplar hızlı askeri ve siyasi değişim talep ediyor.
Suriye halkının birliği için Kürtler, Araplar, Süryaniler gibi tüm kesimleri içeren ulusal bir askeri birlik olduklarını,
Hedefin demokratik bir Suriye’ye ulaşmak olduğu ifade ediliyor…
*
Ne ki, Türkiye’nin bu fikre bakışı ve katkısına çok önem veriliyor.
Çünkü ancak Türk silahlı kuvvetlerinin ılımlı muhalefete destek vermesi halinde IŞİD’e karşı başarılı olunabileceği düşünülüyor.
Nasılsa ABD, İncirlik’te ve Diyarbakır’ dadır.
Bir kaç hafta içinde İŞİD’in Suriye’deki başkenti Rakka’nın temizlenmesi için Türk Silahlı Kuvvetlerinin de dahil olacağı bir saldırının başlatılacağı bildiriliyor…
Belki İŞİD’i yaratanlardan biri olan Erdoğan’ın söylediği üzere Türkiye ve Türk milletinin tamamı bu yüzden saldırılara uğruyor!
*
Aslında hedef açıktır.
Rusya’nın Suriye’de olası başarısını bölmek, zaferi paylaşmak,
Suriye trajedisinde işlenen hukuk ihlallerinden muhalif tarafların, teröristlerin, varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri değil yalnızca Esad ve çevresinin sorumlu tutmak,
İhtilafları sürükleyerek yeni bir küresel statünün oluşmasına engel olmak,
Ya da Suriye’ye kirli planlar ve komplolar düzenleyenlerin ceza yemekten sıyırması isteniyor.
*
Ne ki, kimse şimdi sınırları içinde ve dışında kendini kuşatılmış hisseden Başbakan Netenyahu’nun İsrail Parlamentosu’nda ” Yüzyıldır terörizm ve Siyonizmi yıkma girişimi devam ediyor.Siyonist projeyi durdurmak mümkün değil. Bu terör dalgasını yeneceğiz” söylemini duymuyor.
İnsanlık ise kimin umurunda ki?
15.10.2015