Yurdagül ATUN
Ortadoğu’da birbiri arkasına gelişen olaylar bir yolun kilometre taşları.
Dünya, büyük güçlerin ellerinde yeniden şekilleniyor. Uluslararası aktörler, medyaları, akademisyenleri, sivil toplum kuruluşları bu değişimde önemli rol oynuyor.
Siyaset bilimcilere göre Irak ve Suriye İslam Devleti’nin (IŞİD) bir sonraki hedefi Kafkasya. Bu bölgedeki teröristlerin gözü Kuzey Kafkasya’ya, özellikle de -Türkiye’ye, İran’a ve Hazar Denizi üzerinden Orta Asya’daki eski Sovyet Cumhuriyetlerine kapı açan önemli coğrafik konumu ve petrol zenginliği nedeni ile- Azerbaycan’a dönmüş durumda.
Geçtiğimiz günlerde oturup uzun uzadıya sohbet ettiğimiz Suriyeli siyaset bilimci arkadaşımızın söyledikleri karşısında irkildiğimi söylemeliyim. Küresel aktörlerin müdahaleciliğinin son sürümünü kullandıklarını belirten arkadaşımın anlattıklarını noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum; “Bu yılın Ocak ayında IŞİD liderliği, silahlı çatışmaları Azerbaycan’a kaydıracakları konusunda açıklama yapmıştı. Bölgede halen herhangi bir askeri hareketlilik başlamış değil ama bu amaçla yapılan hazırlıklar süratli bir şekilde devam etmekte. Azerbaycan’daki IŞİD grubuna yeni militanlar kazandırma çalışmaları ve bu ülkenin vatandaşlarının Irak ve Suriye’deki askeri operasyonlara katılmaları, Bakü yönetiminin radikal İslami partilerin faaliyetlerini fiilen yasaklamış olmasına rağmen ‘Radikal İslamcıların’ o bölgede faaliyette bulunabildiklerini göstermektedir.
Uzmanlar, 1990’lı yılların ortasında başlamış olan radikal İslam’ın Azerbaycan’da yayılması sürecinin içinde Suudi Arabistan’ın aktif bir rol oynadığına inanmaktalar. Çok sayıda hatip bu ülkeden Azerbaycan’a geldi ve ellerindeki paranın gücü ile geniş Vahabi cemaatlerinin kurulmasını sağladı. Ülkenin laik yapısı hatiplerin başarılı olmasına büyük katkıda bulundu. İslami bilgileri üst düzeyde olmayan Azerbaycan toplumunda İslam’ın temel ilkelerinin çok az bilinmesi, ülkeyi ziyaret eden hatiplerin çok başarılı olmasına yol açtı. Birçok analizci ve siyasi bilimci, daha evvelden ülke içinde çok etkin olan geleneksel Şii toplumunun erimesinin nedeninin bu faaliyetler olduğu konusunda hemfikir.
ABD Azerbaycan’da radikal İslam’ı geliştirmeye çalışıyor
ABD’nin aktif olarak radikal İslam’ın Azerbaycan’da gelişmesi için çabalaması işleri daha da kötüye götürdü. Bu nedenle de Washington, her yıl giderek artan bir şekilde Bakü Yönetiminin “dini özgürlükler ihlali” konusuna odaklanmaktadır. ABD’nin Dışişleri bakanlığı ve Dünya Üzerindeki Dini Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) her yıl bu konu ile ilgili raporlar hazırlamaktadır. Düzenli ve çok ağır bir şekilde Azerbaycan Yönetimini, merkezin sağında veya solunda yer alan dini grupların üyelerine hazırlık tahkikatı başlatmasına, din ile ilgili kitapların dağıtılmasına mani olmasına ve bu grupların hayata geçirdikleri kurumların çalışmaması için yerine getirilmesi olanaksız koşullar koyması nedeni ile eleştirmektedir.
“Washington, Azerbaycan yönetimini devirme niyeti ile ilgili gerçekleri saklıyor”
Aynı zamanda ABD Dışişleri bakanlığı temsilcileri, Washington’un Azerbaycan yönetimini devirmek niyeti ile ilgili gerçekleri saklamamakta ve Bakü’deki Amerikan Elçiliğinin yerel dini gruplarla ilişki kurduğunu kabul etmektedirler. Şaşılacak bir rastlantıyla, Washington’un Azerbaycan üzerinde kurduğu baskı ile ülkede, ABD tarafından koruma altına alınmış olan radikal İslam’ın yükselmesi aynı döneme tesadüf etmekte!
ABD’nin Bakü’ye karşı aldığı geliştirilmiş tedbirler, yerel radikal dincilere güven vermektedir. Bunların kurdukları iki gruptan, “Mesha Gardashlary” (Orman Kardeşleri) ve ‘Jayshullah’ (Allah’ın Ordusu) Cumhurbaşkanı İlham Aliyev rejimine karşı savaş başlattıklarını açıklamışlardır.
Cihatçıların Bakü’deki bazı Batılı devletlerin ve İsrail’in Büyükelçiliklerine süreğen saldırılarda bulunması IŞİD tehlikesinin ciddi olduğunu ortaya koymaktadır. Ülkede hali hazırda radikal İslam dikkate alındığı vakit tehlikeli arz eden bölgeler ve şehirler bulunmaktadır. Hatta ülke içinde silahlı başkaldırıda bulunmaya hazır gruplar dahi bulunmaktadır.
IŞİD liderleri, Hazar Denizi’ndeki petrol kaynaklarına gereksinim duyduklarını açık olarak belirtmektedirler. Artan bir şekilde Türkiye ve Avrupa ülkelerindeki tüketicilere doğalgaz ihraç eden Azerbaycan’daki istikrarı bozmak girişimleri için bu nokta çok önemli olabilir. İç çatışmaların olası bir yükselmesi bu doğalgaz akışını olumsuz etkileyecektir.
İçişleri Bakanı Abdul Wahid Khudayar Ahmad, IŞİD’in paralı askerlerini Azerbaycan’dan toplayarak onlara övgüler düzdü ve sonra da kendi hükümetlerine karşı koyma konusunda kendilerini yüreklendirdi. Ahmad, Bakü’nün “efsanevi petrol yataklarından” bahsetmeyi de unutmadı, İkinci Dünya Savaşı’nda da Nazi Almanya’sının bu petrol yataklarını istediğini de hatırlattı ve ‘Hiç şüphesiz ki, Azerbaycan ve onun doğal kaynakları İslam dünyasına aittir’ dedi.
IŞİD liderleri, hiç Rusya toprakları içinde yer alan ve Azerbaycan’a doğru uzanan Volga bölgesindeki, Kırım’daki ve Kuzey Kafkasya’daki yoğun Müslüman yerleşim bölgeleriyle ilgili planlarını saklamak gereğini duymadılar. Türkiye’nin ve İran’ın engel yaratmalarından dolayı bu yöreleri direkt olarak işgal etmek mümkün değildir. Bu nedenle de ‘İslami Devrim’ kıvılcımını Azerbaycan içinde yakmak daha kolay olacaktır. Azerbaycanlı Vahabiler, Cihad ile ilgili ideolojik ve askeri deneyim bilgilerini IŞİD’in çeşitli kademelerinde görev yaparken aldılar ve evlerine döndüler. Suriye’de sahnelenen senaryonun aynısını kendi ülkelerinde tekrar etmeyi deneyeceklerdir.”
Bir yanıt yazın