Putin, ABD ve AKP’nin Planlarını Bozdu…

IMG_1819

1990’larda Sovyetlerin tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte dünya tek kutuplu bir görünüm aldı. Yani ipin ucu Amerika’ya geçti. O, tek başına dünyaya egemen olmak ve ülkelere dilediği gibi müdahale edebilmek amacıyla, “Yeni Bir Dünya Düzeni”nin oluşumuna girişti… Bu düzende Rusya’nın yeri ve söz hakkı yoktu…

Dünyanın tek egemen gücü kendisi olmalıydı.

ABD teorisyenleri, 2000 yılında emperyalizmin yol haritasını şu sözlerle belirlemişti:

“Soğuk Savaş sonrasındaki on yıllık süre içinde… Neredeyse her şey değişti. Soğuk Savaşın dünyası iki kutupluydu. 21. Yüzyılın dünyası ise –en azından şu anda- kesinlikle tek kutuplu ve Amerika dünyanın tek süper gücü konumunda…

Amerika’nın stratejik amacı Sovyetler Birliğinin güçlenmesini engellemek olagelmişti; bugün ise görevimiz, Amerika’nın çıkarlarına ve ideallerine uygun güvenli bir uluslararası ortamı korumaktır.” (Rebuilding America’s Defences, World Socialist Web Site)

Bu yayılmacı, sömürgeci program, Büyük Ortadoğu Projesi “BOP” ile uygulamaya konuldu. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 07.08.2003 tarihinde Washington Post için kaleme aldığı bir yazıda bu planın amacını şöyle açıklıyordu:

 “Fas’tan Basra Körfezi’ne, oradan Orta Asya steplerine kadar 24 ülkenin rejimlerini, sınırlarını ve haritalarını değiştirmek…”

Hedef, petrol zengini İslam ülkeleriydi. Çünkü Batı için “Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetliydi… (Churchill)

Kollar sıvandı…

ABD, İkiz Kule saldırısını bahane ederek önce Afganistan’ı sonra Irak’ı işgal etti…

Milletleri bölüp, parçalamak, güçsüz düşürmek için etnik ve dinsel grupları destekledi, onlara maddi – manevi, lojistik destek sağladı. Ülkelere BOP Eş Başkanları atadı. Türkiye’nin BOP Eş Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.

O, bu görevini şu sözlerle duyuruyordu tüm Türkiye’ye:

 “Türkiye’nin Orta Doğu’da bir görevi var. Biz BOP’un eş başkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz.” (4 Mart 2006)

13 Ocak Salı günü AKP’nin haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmada ise, aynen şu ifadeleri kullanıyordu:

 “Büyük Orta Doğu Projesinin amacı bellidir. O amaçlar içerisinde Türkiye’nin üstlendiği görev de bellidir. BOP, barış, huzur, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ileri demokrasi ve ekonomik kalkınma, kadın hakları ve eğitim özgürlüğünü daha yukarılara taşımak amacıyla atılmış bir adımdır. Burada Türkiye’ye de bir görev verildi ve biz bu görevi üstlendik.”

Abdullah Gül’ün ABD ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma ile “KÜRT AÇILIM SÜRECİ” başlatılmış, Türkiye parçalanma dönemine girmişti.

Oslo görüşmeleri ve Bebek Katili APO’nun “SAYIN ABDULLAH ÖCALAN” olması, şehitlere “KELLE” denilmesi, askeri kıyafet giymiş PKK militanlarının Habur’dan davul zurna eşliğinde yurdumuza girişi ve Diyarbakır’da otobüslerle tur atışı hep bu döneme rastlar…

Daha sonra, ABD’nin emriyle Esat, Recep Tayyip’in dilinde bir gecede Eset’e dönüştü… RTE, diz dize, yan yana oturduğu Esat Beşar’ı bir gecede azılı katil olarak ilan etti ve ona savaş açtı…

Artık ESET, Türkiye’nin bir numaralı düşmanı idi…

Yıkılmalıydı. Devrilmeliydi…

Yok olmalıydı…

Bu amaçla Suriye’ye karşı savaşan ne kadar terör örgütü varsa desteklendi. Para ve silah yardımı yapıldı. Yaralı teröristler hastanelerimizde tedavi edildi…

Bu arada ABD de boş durmuyordu. Bir Kürt Koridoru oluşturmak, bu yolla Ortadoğu’ya egemen olmak için çaba gösteriyordu…

Ama olmadı…

Önlerine Putin çıktı ve canciğer iki müttefikin tüm planlarını alt üst etti.

New York Times Gazetesinin anlatımıyla, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in müdahalesi, “Türkiye’nin Suriye hedeflerinin altını iyice oydu…”

ABD ise daha düne kadar astığını asıyor, kestiğini kesiyor, canının çektiği ülkeyi işgal ediyor, terör örgütlerine destek sağlıyordu. Hatta renkli devrimlerle Rusya’nın çevresinde hükümetler kuruyor, hükümetler düşürüyordu. Böylece Rusya’ya hem güç gösterisi yapıyor, hem de yakınındaki iktidarlarla onu denetim altında tutmaya çalışıyordu…

Rusya bütün bu olup bitenleri, Amerika’nın bu pervasız girişimlerini, harekâtlarını sessizce izliyor, arada bir demeçlerle, toplantılarla, eleştirilerle uyarıyordu… Ama bir taraftan da ekonomisini millileştiriyor, güçlendiriyor, dünya üzerinde söz sahibi olabilmek için tüm hazırlıklarını tamamlıyordu.

Aynı zamanda Öteki ülkelerle ittifaklar, stratejik ortaklıklar temelinde örgütlenmeler gerçekleştiriyordu.Şanghay İşbirliği Örgütü” bu çerçevede ABD ve Batı’ya karşı oluşturulan bir kuruluştu. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan Bu örgütün üyeleriydi. Rusya İran’ı da yanına almıştı.

Bütün bu hazırlıklardan sonra ABD’ye karşı koyma gücünü kendinde gören Rusya, ilk gövde gösterisi ve bir meydan okuma harekâtı olarak Kırım’ı işgal etti.

Ardından da Suriye’deki terörist çeteleri havadan vurmaya başladı.

Ortada ne BOP kaldı, ne TOP.

ABD Rusya ile savaşmaktan çok, politik yoldan sorunu çözümlemeye çalışıyor şimdi. Çünkü bir sıcak savaş girişimi kendisine çok pahalıya mal olabilir…

Recep Tayyip’e gelince, onun da Kasımpaşalı Kabadayılığından pek eser kalmadı. Artık daha ılımlı konuşuyor.

Sadece Putin’e kırgın olduğunu ve yaşananlardan dolayı üzgün olduğunu belirtmekle yetiniyor. Hatta bir konuşmasında Suriye için, Beşar Esat’lı bir çözüm olabileceğini de söylemişti…

Yani sizin anlayacağınız, ortada ne Eset kaldı, ne de Emevi Camisinde namaz kılmak… Ne de kükreyen aslan…

Putin, hem Obama’nın, hem Recep Tayyip’in cakasını fena bozdu…

Dünyanın ve Ortadoğu’nun başına bela olan IŞİD’lerin, ÖSO’ların, PYD’lerin, PKK’ların sonu da yakındır…

Uygarlık çağı, Ortaçağı bir kez daha yenme onuruna kavuşacaktır…

([email protected])

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir