NECDET BULUZ
Özellikle ve de altını çizerek şu noktaya odaklanmanızı istiyoruz:
Rusya’nın Suriye’de askeri varlığı artırması ve özellikle Esad karşıtlarına karşı hava operasyonlarına hız vermesi Türkiye’yi rahatsız etmeye başladı. Türkiye’nin de destek verdiği ve Esad’ın devrilmesi için oluşturulan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) da Rusya uçaklarının hedefinde bulunuyor.
Nitekim Rusya Devlet Başkanı Putin, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “Artık ÖSO mu kaldı? Bu örgüte adı altında savaşan terörist grupların varlığını da biliyoruz. Esad karşıtı tüme terörist gruplar hedefimizde olacak” demiştir. Rusya uçakları ÖSO’nu da,karargahlarını da vurmaya başladı.
Şimdi işine can alıcı noktasına gelelim:
Bizimkiler Suriye’nin Kuzey’indeki PKK’nın uzantısı PYD/YPG için “Bizim için PKK neyse PYD’de de aynısıdır. PYD de terörist gruptur” demediler mi?
Peki, Amerikalı yetkiler ne dediler:
“PYD ve askeri gücü YPG terörist grup değildir. Bizim kara ordumuz görevini üstlenmiş gruplardır. Daha çok silah yardımı yapacağız.”
Bu açıklamalar karşısında bir şey diyebildik mi, bir şey yapabildik mi?
Şimdi Rusya da Suriye de hemen her örgütü vurmaya başladı ama PKK’nın uzantısı PYD/YPG’ ye dokunmuyor.
Çünkü Amerika ve Rusya bölgede bir Kürt Devleti’nin kurulması konusunda anlaştılar. Tüm bu gelişmelerden bir ders çıkarmamız gerekiyor ama her nedense bir türlü bunu anlamak istemiyoruz. Göreceksiniz, ilerleyen zaman içinde Suriye konusu bizim için daha da içinden çıkılamayan bir konuma gelecek.
Bu gelişmeler neyi gösteriyor:
Amerika’nın ve Rusya’nın Suriye ve bölgedeki çıkarları ile Türkiye’nin beklentileri birbiri ile çelişiyor. Özetleyecek olursak bizi yakından ilgilendiren birçok konuda bu iki süper güç ile karşı karşıya gelmiş oluyoruz.
Yine son gelişmeleri değerlendirdiğimizde özellikle Suriye konusunda Türkiye ile Rusya’nın duruşları arasındaki uçurumun derinleşmekte olduğunu görmekteyiz.
İlerleyen aman içinde bu durum daha da karmaşık bir hal alacak gibi görünüyor. Çünkü Suriye konusunda Rusya’nın kararlılığını takip ediyoruz. Kaldı ki, bölgede oluşturulması istediğimiz “Güvenli Bölge” konusunda da Rusya’nın tavrı çok sert olmuştur.
Rusya, çıkarlarını ön planda tutuyor. Amerika da aynı çizgide hareket ediyor. Biz, tüm bu olup bitenlere ve ani gelişmelere karşı sadece konuşarak tepkimizi ortaya koyuyoruz. Başka bir şey yapamıyoruz. Zaten, bu sözlü tepkilerimize de aldırış eden olmuyor.
Şimdi Çin’in de Rusya’nın yanında Suriye’de savaşa girebileceği haberleri geliyor. İş iyice karışacak ve çıkmaza girmiş olacak.
Moskova böylece artık Suriye’de -ABD önderliğindeki koalisyon gibi- “aktif bir askeri güç” durumunda bulunuyor. Rusya’nın son haftalarda Lazkiye ve Tartus üslerine neden bu kadar modern silahlar ve asker sevk ettiği böylece daha iyi anlaşılıyor.
Putin’in niyetlerinden biri kuşkusuz Esad’ın elini güçlendirmek, onun “geçiş Süreci”ne yer almasını garantilemektir. Diğer amacı ise, bölgede askeri ve siyasi nüfuz alanını pekiştirmek, Batılılar karşısında daha aktif bir rol oynamaktır.
Bunlar da Türkiye ile Rusya arasındaki görüş ayrılıklarının derinleşmesinde etkin gelişmeler olarak değerlendiriliyor. Çünkü Rusya, hem Suriye’deki,hem bölgedeki çıkarlarını korumakta sonuna kadar kararlı olduğunu hava harekatlarına başlamadan çok önceleri defalarca dile getirmişti.
Sözü fazla uzatmaya gerek yoktur. Rusya, giderek karmaşık hale gelen Ortadoğu’da var olduğunu ve bölgede güç dengesine yeni bir şekil vermekte kararlı olduğunu bu hamlelerle ortaya koymaktadır. Özetle, bölgedeki güç dengeleri artık değişmeye başlamıştır.
Türkiye, baştan bu yana tüm politikalarını Esad’ın devrilmesi ve gitmesi üzerine kurdu. Şimdi ise Amerika, Rusya, İran ve AB ülkeleri “Esad’lı siyasi çözüm”den söz ediyor. Bu geçiş döneminde Esad yer alacak. Geçiş dönemi sona erdikten sonra Esad gidebilir.
Bizimkilerin de tüm bu gerçekler ışığı altında Suriye politikalarını netleşmesi kaçınılmaz görünüyor. Artık Suriye’de Esad’ın nasıl ve ne zaman gideceği değil, bölgede oynanan oyunda tarafların elde edeceği ağırlık önem kazanmış durumda.
AB zaten, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların bizde kalmasını ve Avrupa kapılarına dayanmamasını istiyor. Bu noktada en çok sıkıntıyı çeken ülke Türkiye olarak gösteriliyor. Dikkat edilecek olursa sığınmacılar konusunda en büyük darbeyi yiyen ülke konumunda kaldık.
Yazımızın başında değindiğimiz gibi Bölgede bir Kürt Devleti’nin kurulmakta olduğu gerçeğinin unutulmaması gerektiğinin altını kalınca çizip, özellikle bizi yönetenlerin bu konuda yeniden dikkatlerini çekmek istiyoruz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın