Benim de katıldığım 6 kıtayı temsil eden 52 ülkeden 400’den fazla sivil toplum temsilcisinin biraraya geldiği C20 Zirvesi’nin üçüncüsü 15-16 Eylül’de G20’ye sunulacak sivil toplum önerilerini şekillendirmek üzere İstanbul’da toplanmıştır.
Zirve, sivil toplumun G20’ye yönelik politika önerilerinin şekillendirilmesi için uzman konuşmacıları interaktif yöntemlerle bir araya getirmeyi hedeflemiştir. 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya’da yapılacak G20 liderler toplantısı (G20 Zirvesi) öncesinde karar alıcılara sunulacak C20 Bildirisi’ne son şekli verilmiştir.
G20 ülkeleri yanında düşük gelirli gelişme yolunda olan ülkelerden temsilciler de C20 Zirvesi’ne katılmıştır. Katılımcıların belirlenmesinde uluslararası katılıma yüzde 40’lık pay ayrılmış, belirlemede cinsiyet eşitliği dikkate alınmıştır.
Zirve’nin öncelikli konularına değinmeden önce G20 nedir sorusuna cevap verelim.
G20 Zirvesi, küresel ekonomik istikrarın sağlanması ve teşvik edilmesi için gelişmiş ve gelişme yolunda olan ülkeler arasında resmi olmayan görüş alışverişi ortamının sağlanması amacıyla 26 Eylül 1999’da G7 maliye bakanları zirvesinde oluşturulmuştur.
Dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden (ABD, İngiltere, Japonya, Kanada, Alman ya, Fransa, İtalya, Rusya, Avustralya, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye) ve Avrupa Birliği Komisyonu’ndan oluşur.
G20 üyesi 19 ülkenin geliri (GSMH) dünyada ilk 31’de yer alır. Tayvan, İsviçre, Norveç, İran ve Venezüella GSMH bakımından bazı üyelerden daha büyük olmalarına rağmen G20 üyesi değildir. G20 ülkeleri yaklaşık olarak dünya ekonomisinin yüzde 85’ni, dünya ticaretinin yüzde 80’ni temsil eder. Nüfusları dünya nüfusunun üçte ikisine yakındır.
G20 liderlerinin onuncu toplantısı 2015 yılında dönem başkanlığını üstlenen Türkiye’nin ev sahipliğinde Antalya’da yapılacaktır. Türkiye’den önce toplantıya Brisbane (Avustralya) ev sahipliği yapmıştır. Önümüzdeki yıl zirve Hangzhou’da (Çin) gerçekleştirilecektir.
G20, 2008-2009 küresel ekonomik krizi sonrasında küresel ekonomik işbirliğinin temel forumu olmuştur. Daimi bir sekretaryası bulunmayan G20’ye her yıl bir ülke ev sahipliği yapar. Dönem başkanı ülkeye, G20 gündeminin devamlılığını sağlamak amacıyla bir önceki ve bir sonraki dönem başkanı ülkeler de katkıda bulunur.
Forum, kuruluşundan 2008 yılına kadar sadece ekonomi ve maliye bakanları ile
merkez bankası başkanları seviyesinde yılda bir defa, müsteşarlar ve merkez
bankası başkan yardımcıları seviyesinde ise yılda iki defa toplanmaktaydı. 2008 küresel krizinin ardından geniş kapsamlı çözüm üretilmesi amacıyla ilk defa Kasım 2008’de Washington’da devlet başkanları seviyesinde gerçekleştirilmiş ve her yıl liderler zirvesi yapılması kararlaştırılmıştır.
Müsteşarlar ve Merkez Bankası Başkan Yardımcıları ile Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları toplantılarının sayısı artırılmıştır. 2009 Eylül ayında Pittsburgh’ta düzenlenen Zirve’de G20’nin “dünyanın uluslararası ekonomik yönetişimde söz sahibi olduğu en önde gelen forumu” olduğu ilan edilmiştir.
Kasım 2008’den bu yana G8’de olduğu gibi G20’de üye ülkelerin liderleriyle Devlet Başkanlığı seviyesinde toplanmaktadır. 2001’den sonra G20 toplantılarına IMF ve Dünya Bankası da üye olarak kabul edilmiş ve toplantıların daimi katılımcısı olmuşlardır.
Daimi katılımcılar olan devlet başkanları, ekonomi bakanları ve merkez bankası başkanlarının yanı sıra G20 zirvelerinde iş dünyası (Business 20), düşünce kuruluşları (Think 20), gençler (Youth 20) çalışma (Labour 20) ve sivil toplum kuruluşları (Civil 20: C20) da daimi katılımcı olarak yer almaktadır.
Türkiye 1999 yılında G20’nin kurucu üye ülkelerinden birisi olmuş ve günümüze kadar zirvelerin tamamına katılmıştır.
11-12 Aralık 2014 tarihlerinde Müsteşarlar ve Merkez Bankası Başkan Yardımcıları seviyesinde ilk toplantısıyla başlayan G20 toplantıları, 15-16 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen Şerpalar toplantısı izlemiştir. 9-10 Şubat 2015 tarihlerinde İstanbul’da G20 maliye bakanları ve merkez bankası başkanları bir araya gelmiş, 26-27 Mart’ta ikinci Şerpalar toplantısı İzmir’de gerçekleştirilmiştir.
C20 kapsamında 18 aydır birlikte çalışan 91 ülkeden kuruluş ve 5000’i aşkın kişi, dünyayı ilgilendiren önemli sorunlar hakkında G20 hükümetlerine yönelik çalışmalar yapmaktadır.
C20 Türkiye’nin öncelikli konuları “Cinsiyet Eşitliği,” “Yönetişim,” “Kapsayıcı Büyüme” ve “Sürdürülebilirliktir.” Ortak politika önerilerinin bir araya getirilmesiyle taslağı oluşturulan C20 Türkiye Bildirisi, toplantı sonunda kesinleştirilmiştir. C20 Yönlendirme Komitesi’nde Türkiye’dan 14 sivil toplum kuruluşu görev yapmıştır.
C20’nin 2015 hedefi, eşitsizlikle mücadele ve sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınmayı geliştirme olarak belirlenmiştir.
C20 Türkiye’nin dört tematik alan üzerinde çalışmasına karar verilmiştir: Yolsuzlukla mücadele ve vergi adaleti konularını içeren yönetişim, temel sosyal hizmetlere erişim ve KOBİ’ler dahil istihdam konularını içeren kapsayıcı büyüme, kadının sosyal korumaya erişimi ve KOBİ’ler dahil kadının istihdamı konularını içeren toplumsal cinsiyet eşitliği ile yenilenebilir enerji odaklı sürdürülebilirlik.
Ekonomide Çanlar Kimin İçin Çalıyor?
Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor. Seçim yenileme telaşından dolayı ekonomideki durgunluk Türkiye gündemine giremedi ama Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kötüye gidişi geçen hafta tespit etti.
Forum tarafından her yıl yayınlanan Küresel Rekabet Raporu’nda, 2015-2016 döneminde makro ekonomik ortam ve kurumsal yapılanmadaki bozulma sebebiyle Türkiye 140 ülke arasında 6 basamak gerileyerek 51’nci sıraya düşmüştür. Önceki yıl 144 ülke arasında 45’nci, ondan önceki yıl ise 148 ülke arasında ise 44’ncü sırada idi.
Türkiye 2014 yılında satın alma gücü paritesine göre 806,1 milyar dolarlık GSYİH büyüklüğüne, kişi başına 10 bin 482 dolarlık gelire sahiptir. Bu durumda Türkiye’nin GSYİH’sı dünya toplamında yüzde 1,40’lık paya sahip olmuştur.
Bir diğer tespit ise ekonomik güven endeksindeki gerilemedir. Merkez Bankası’nın açıkladığı reel kesim güven endeksi, iç siparişlerdeki azalma, sektörlerin genel durumundaki bozulma ve siyasi belirsizlik sonucunda Aralık 2012’den bu yana ilk defa ekonomik faaliyetlerde kötümser görünüm anlamına gelen 100 seviyenin altına inerek 99.1’e gerilemiştir.
TÜİK’e göre ekonomik güven endeksindeki düşüş, endeksi oluşturan tüm güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklanmıştır.
Bu durumda Türkiye’nin 2023 yılında iddia edildiği gibi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi, 500 milyar dolarlık iddialı ihracat hedefine ulaşması ve de “orta gelir tuzağından” çıkması güzel bir hayaldir.
Ekonomideki gerilemenin sinyalleri geçen yıl ortaya çıkmıştır. Türkiye Ekonomisi derslerimde bu hedeflere ulaşmanın mümkün olmadığını açıklamış ve IFO (IFO World Economic Survey) anketlerini de bu kapsamda doldurmuş idim.
Bir yanıt yazın