Ukrayna müdahaleleri, Kırım, Abhazya ve Güney Osetya’nın ilhakı Rusya’nın havasını değiştirdi.
Bugün Rusya, NATO ve AB’nin eski Varşova Paktı ülkelerini ve Sovyet cumhuriyetlerini içine alarak genişlemesi karşısında kollektif güvenlik sözlerinin, Avro-Atlantik topluluğun Rus çıkarları pahasına yayılmasının bir kılıfı olduğunu düşünüyor.
*
Çünkü Rusya’da bir zaman önce oyunun kurallarını ABD’nin belirlediği ama bugün transatlantik ittifakın bir efsaneden ibaret olduğu,
NATO’nun sanıldığı kadar güçlü olmadığı ve Batı’nın inişe geçtiğine ilişkin inançlar pekişiyor.
Rusya’nın yeniden bir süper güç olduğu düşünülüyor.
O yüzden Rusya, politikalarından geri adım atmıyor ve Batı’yı ödün vermeye zorluyor…
*
Bir tarafta Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki potansiyel çatışma alanında Gürcistan, Azerbaycan, Litvanya, Letonya, Estonya, Moldova’da ilişkilerin gergin bir düzlemde ilerlemesinde Batı yıkıcılıkla suçlanıyor.
Batı ile ekonomik fayda getirebilecek ilişkiler isteği sürdürülüyor ama öncelikle Batı’dan Rusya’yı dikkate alması, nüfuz alanlarını tanıması ve eski Sovyet ülkelerine karışmaması isteniyor.
*
Öte tarafta Rusya İran, Suriye ve Irak ile diyaloğunu da ısrarla sürdürüyor.
Ortadoğu’daki çatışmaların birbiri ile iç içe geçmiş sorunlardan kaynaklandığını düşünüyor.
Çözüm için uluslararası destekli diplomatik seçeneğin gerekliliğine vurgu yapıyor.
Diplomasiye yapılan vurguyla hem bölgedeki sorunların karmaşık tarihsel ve hukuki kökeni, hem Rusya’nın bölge devletleri ve diğer aktörler ile eşit ilişkileri üzerinden bölgede etkin bir rol kazanmayı amaçlıyor, hem de bunların başarılması için sorumluluk alıyor.
*
Nitekim Rusya, doğrudan Suriye ve Irak hükümetleri, İran ve Hizbullah örgütü ile koordineli olarak radikal terör örgütleriyle mücadele kampanyasına katılmıştır.
Aslında bolca belgelendiği ancak nadiren haber raporlarında belirtildiği üzere bizzat ABD’nin kendi istihbaratının, İsrail, İngiltere, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve Türkiye’nin eseri olan,
Doğu Akdeniz’e meşru olmayan yollardan giren El Kaideci İŞİD, El Nusra gibi çok sayıda radikal terör örgütünün üzerinden yürüttüğü faaliyetlere, Suriye’ye ve Irak’a karşı düzenlediği gizli askeri operasyonlarına son vermeyi öngörüyor…
*
Çünkü Rusya’nın savaş uçaklarının Suriye’de IŞİD’e ait kimi tesisi vurması, komuta merkezlerinin tamamen imha edildiğini açıklaması;
ABD öncülüğündeki koalisyonun bir yıldan beri Suriye’deki saldırılarında İŞİD’e ait mevzilerin yerini bilmesine rağmen bu bölgeleri vurmadığı, açıklanan hedeflerin dışında bu koalisyonun başka hedefleri olduğu iddiasını doğruluyor.
Bu suretle ABD’nin BM’nin uluslararası barış ve güvenliğin gelişimine katkıda bulunan uluslararası kanunları, teamülleri dilediği şekilde uyguladığını dünyanın gözü önüne seriyor.
Rusya, küresel lider olma kapasitesine sahip olduğunu açık şekilde gösteriyor…
*
Suriye’de çözüme yönelik müzakerelerin devamı kararlılığından da vazgeçmiyor.
Esad’ı güvenilir muhalif gruplarla müzakere masasına çekmeye çalışıyor.
Terör örgütlerinin tasfiyesi ardından düzenlenecek Barış Konferansı’nda,
Suriye’nin “birleşik, laik ve demokratik” kalması esasında, Suriye trajedisinde işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin, varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri ve yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınması ısrarını sürdürüyor.
*
Eğer Barış Konferansı toplanırsa elde edilecek sonucun doğal olarak BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğüne işlenmesi ve yeni bir küresel statünün oluşturulması gerekecektir ki; bu sonuç ABD’yi deli ediyor…
*
O yüzden ABD koalisyonu müzakere yolunun tıkanması için Esad’ın geleceğini öne çıkarıyor.
O yüzden Rusya, Esad’ı güvenilir muhalif gruplarla müzakere masasına çekmeye çalışırken,
ABD, Suriye muhalefetinin tek çatı altında olmayışından hareketle silahlı muhalif grupları müzakereleri engellemek yönünde hazırlıyor.
O yüzden ABD, Türkiye, Almanya, İngiltere, Fransa, Katar ve Suudi Arabistan ortak bir bildiri yayınlıyor ve Rusya’nın Suriye’deki operasyonlarından derin kaygı duydukları açıklanıyor.
O yüzden ABD askeri gücü İncirlik’ten sonra Diyarbakır üssüne geliyor…
*
Bu noktada Recep Tayyip Erdoğan,”Sayın Putin ile uçaklarla yapılan saldırılara ilişkin görüşmemiz olacak. Bu konuda üzüntülerimi kendilerine özellikle hatırlatmak istiyorum. İki dost ülke olarak, attıkları adımı gözden geçirmelerini kendilerinden isteyeceğim” diyor…
3.10.2015
Bir yanıt yazın