KARADENİZ’İN KIYICIĞINDA
HÜSEYİN MÜMTAZ
Bu aralar fazla geziyoruz.
Geçen hafta da Rize-Trabzon-Giresun-Ordu-Samsun-Sinop güzergâhında bir “alçak uçuş” gerçekleştirdik.
Rize’deki “Atatürk heykeli mi, çay bardağı mı?” tartışmalarına hiç girmedik. (İtfaiye teşkilatının kuruluş yıldönümündeki yangın tatbikatında cansız mankenin yandığını duyduk, gülemedik.)
Ordu’ya zaten giremedik, girsek de çıkamadık. “Devlet karayolu” şehiriçi’nden geçiyor, her kilometrede bir trafik lambası.. Yol eziyet halini alıyor, bir saat uzuyor, uzayınca da yolculuğun keyfi burnunuzdan geliyor.
Kalıyor Trabzon-Giresun-Samsun-Sinop.
İki şehir şu sıralar “tarih” ile hayli meşgul.
Hemen sevinmeyin Türk tarihi değil, yabancı tarihle uğraşıyor.
“Trabzon Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ile Büyükşehir Belediyesi, kentte 257 yıl hüküm süren krallığın kalıntılarının ortaya çıkartılması için hazırladığı projeyi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sundu. Bakanlığın onayıyla başlayacak ve 10 milyon liraya mal olacak proje çerçevesinde, öncelikle Zağnos Vadisi’nde tarihi surların üzerinde ya da çevresinde bulunan yapılar yıkılacak. Ardından Bahçecik ve Erdoğdu mahalleleri arasında yer aldığı bilinen Komnenos Sarayı çevresindeki surlar, mahzenler ve kanallar için kazıya başlanacak”.
Uğraşıyorlar, çabalıyorlar, ille şapkadan yahut sandıktan bir “Rum Sarayı” çıkarıyorlar.
(Uzungöl’de de ahşap otelin yangın merdiveninin de yine ahşap olduğunu öğrendik, ona da gülemedik.)
Giresun geri kalır mı onlar da daha eskiye gidip Altın Post, Argonot, Rum kütüphane binası kalıntılarına “sahip çıkıyorlar”. Şebnem Schaefer’e “Şebinkarahisar dokuması” giydiriyorlar. “Mübarek arefe günü” Arap turistlere ada’da etekli amazonları seyrettiriyorlar.
Samsun… Samsun’da “Şaha kalkmış atının üzerinde kılıcına davranmış Mustafa Kemal Paşa heykeli”nin yanından geçiyorsunuz.
Samsun zaten “ilk adım” demek, o heykel demek.
“Çocukluğumda” diyordu 90’ına yaklaşmış bir teyze, “Hafta sonu geceleri bu heykelin bulunduğu bahçeye sahne kurulur beş-altı kadın şarkıcının katıldığı konser geceleri yapılırdı”.
Heykelin civarına bir de şimdi bakın.
Cumhuriyet’in ilk yıllarını sadece o ihtiyar mı özlüyor?
Sinop, çok yazdım; uzun yıllar “yolsuzluk”dan mı nedir, el değmemiş, tokileşmemiş bir kıyı şehri.
Gerçek bir deniz-sahil kenti. Bodrum’un 30-40 yıl önceki hâli.
Karadeniz’in saydığım bütün şehirleri deniz kıyısında ama denize küsmüş, denize sırtını dönmüş bir halde yaşarken Sinop denizi denizle, denizde yaşıyor.
Geceyarılarına kadar deniz kıyısındaki bahçelerde oturuyor, dolmuş teknelerle durmadan tur atıyor, neredeyse şehir içinde denize giriyor, plaj kıyafetleriyle şehirde geziyor, balık yiyorlar.
Karadeniz’in en güzel balığını, en güzel şekilde pişirip yiyorlar.
Tarihle içiçe yaşıyorlar.
Pervane Medresesi, Alaattin Camii, Candaroğlu Türbesi ile bırakın Osmanlı devrini, Beylikler dönemine gidiyorlar.
Ama orada da kentin en güzel yeri “Aşıklar Yolu”nu Suriyeli dilenciler doldurmuş..
Yazık olmuş..
Ve biz ey okuyucu Rize-Trabzon-Giresun-Ordu-Samsun-Sinop’ta böyle lay lay lom yaşarken PKK Karadeniz’e ulaşmış.
Giresun/Güce’de jandarma karakolu ve düğün alayına ateş açmış.
Giresun Valisi; “Askeri birliklerimiz olayı takip ediyor. Kaçabileceği tahmin edilen güzergâhlar kontrol altında” demiş.
Samsun Valisi de hemen arkasından terör olaylarına ilişkin çok sayıda ihbar geldiğini belirterek, “Bunu tedirgin etmek anlamında değil ama tedbir alalım diye söylüyorum. Olabildiğince dikkatli davranıyoruz, tedbirlerimizi alıyoruz ama iki grup buralarda dolaşıyor” diyor.
Karadeniz’de havalar “şimdilik” işte böyle..
Sizin oralarda nasıl? 2 Ekim 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın