AHH KIBRIS GİTTİ GİDER

Kıbrıs sorunu çözümünde Doğu Akdeniz ve Mısır’da bulunan önemli miktarda hidrokarbon kaynakları katalizör bir güç olarak devrededir.
Çünkü ABD ve AB’nin “Enerji Güvenliği” için öngördüğü Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi kapsamında İsrail, Kıbrıs ve Mısır’ın Doğu Akdeniz’de bulduğu doğalgazın Avrupa’ya nakli konusunda atılan adımlar giderek hız kazanıyor…
 
*
BM Genel Kurul toplantısı için New York’ta bulunan Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan dışişleri bakanları bir zirve toplantısında biraraya gelmiştir.
Gündem; bu enerji kaynaklarının az maliyet ve hızlı getiri sağlamak kaydiyle Avrupa’ya satılabilmesi için komşu ülkelerin mevcut boru hatlarının kullanılması,
Türkiye’nin bu alanda bulunan gazda KKTC’nin de payı olduğu tezi,
Güney Kıbrıs’ın Türkiye ile KKTC sorunu ve  İsrail-Türkiye’nin mevcut  kopuk ilişkileri yüzünden Türkiye’deki boru hatlarından  hangi koşullarda faydalanılabileceği,
Ya da Türkiye’yi devre dışı bırakarak gazın, Mısır ve İsrail gazı ile birleştirerek gemilerle nakliyatını sağlama alternatifi,
Türk askerlerinin Kıbrıs’tan bir an evvel ayrılması ile Kıbrıs’taki garantiler  konusudur.
 
*
Birleşik Kıbrıs için müzakereler devam ederken, Rum kesimi’nin Türkiye’ye daha fazla baskı yapılmasını teminen garantörlük konusunu uluslararası alana taşıma çabasını sürdürmeye devam ettiği anlaşılıyor.
 
*
Daha önce Yunanistan I. A.Çipras Hükümeti’nin adadaki garantörlük haklarından vazgeçmeye hazır olduğunu açıklaması ardından,
Kıbrıs Rum kesimi garantörlüğün askıya alınması için önemli yeni bir girişimi de geçen hafta Londra’da gerçekleştirmiş,
Londra’dan Kıbrıs’ta bir anlaşma durumunda adadaki garantörlük haklarından vazgeçmeye hazır olduğu teyidini almıştır.
 
*
Bu kez Rum lider N.Anastasiadis, BM Genel Kurulu için bulunduğu ABD’de Başkan Yardımcısı J.Biden ve Dışişleri Bakanı J.Kerry ile yaptığı görüşmelerde ve Genel Kurul konuşmasında Birleşik Kıbrıs için sürdürülen müzakerelerin ivme kazandığını söylüyor.
Ancak Türkiye’nin Ada’daki 40 bin askerini geri çekmesi,
Türkiye’den gelip adaya yerleşenlerin geri dönmesi,
Toprak değişikliklerinin yapılabilmesi için Türkiye’ye baskı yapılmasını talep ediyor. 
 
*
Garantörlük konusunda İngiltere’nin mesajı, Kıbrıs Rum Kesiminin güvenliği konusundaki kaygılarına son verilmesi,
Garantörlükle ilgili alternatif senaryoların önünün açılması,
Bu çerçevede Kıbrıs sorunun çözümüne AB ya da başka uluslararası kuruluşların müdahil olması,  
Kıbrıs’ta ve bölgenin genelinde Türkiye’nin yalnızlığa itilmekte olduğu anlamına geliyor…
 
*
ABD ise Kıbrıs sorununun bir an evvel çözülmesi taraftarıdır.
Zaten sarf edilen çabaları kayıt altına almak, çözüme verdiği desteği gözler önüne sermek için süreci yakından takip ediyor ve baskı unsuru olduğunu taraflara mütemadiyen hissettiriyor.
 
*
Ayrıca Kıbrıs sorununda bir ara kesik olan müzakere süreci KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın  “Türklük” yerine “Kıbrıslılığı” ön plana çıkaran vizyonuyla kaldığı yerden boşuna yeniden başlatılmış bulunmuyor!
 
*
Üstelik ABD’nin, İsrail’i “NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak” statüsüne almasıyla birlikte,
Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail enerji bakanları  doğalgazı Avrupa’ya taşıyacak yeni bir doğalgaz boru hattının planlarını AB ile görüşmüşlerdir.
AB, Türkiye by-pass edilerek İsrail, Güney Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan’ın offshore sahalarının bağlanmasıyla oluşturulacak Doğu Akdeniz Boru Hattı ile gazın Mısır’dan ya da Yunanistan üzerinden diğer Güney Avrupa ülkelerine ulaştırılması öngörüsünü değerlendirmededir.
Enerji Alanında İşbirliği çerçevesinde Doğu Akdeniz’de deniz bölgelerinin sınırlarını belirleme konusundaki çalışmalar ise sürmektedir.
 
*
Türkiye’ye gelince, Ankara; olası bir anlaşma ile kurulacak Birleşik Kıbrıs’ın siyasi eşitlik temelinde iki toplumlu, iki bölgeli federasyona dayanmasını,
BM ve AB üyesi olarak tek uluslararası hukuki kimliğe ve Kıbrıslı Türkler ile Rumların eşit ve tek egemenliğe sahip olmasını,
Federasyonun iki tarafta eşzamanlı referandumda onaylanma sonucu ortaya çıkmasını,
Federal Anayasa’nın Birleşik Kıbrıs’ın iki eşit statüye sahip iki kurucu devletten oluşacağını belirtmesi ve bunu güvence altına almasını isteyen bir pozisyon tutuyor.
 
*
Türkiye bu taleplerini 1960 Ankara Anlaşması’nın verdiği garantilerden sağlıyor.
Ankara Anlaşması Kıbrıs’ta Türklerin siyasi eşitliğini, idareye etkin katılımını, aynı toplumsal statülerle hak ve özgürlüklerini, Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesini, Yunanlı olduğunu iddia eden Rumlarla Türkler arasında 1960 Kıbrıs Ortaklık Devletini garantiliyor.
 
*
Rağmen Rumlar uluslararası tanınmışlığı kullanarak avantaj elde etmek için müzakere sürecinde kabul edilemez şartlardan biri olan kendi egemenliğini kabul ettirme konusunda direniyor, bu yüzden garantörlüğü askıya aldırmanın çabasını gösteriyor.
Halbuki “Rum egemenliği kabul etmek” “Kıbrıs sorununun” ortadan kalkması anlamına geliyor.
Bu 1963 Akritas Planının uygulanması ısrarıdır.
Akritas Planı, Rumların Türkleri zayıflatarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a birleştirilmesini amaçlıyor…
 
*
Esasen Türkiye Kıbrıs’ı,
Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs Türklüğünün haklarını korumak için mücadele veren merhum Rauf Denktaş için “O adam artık bitmiştir” dediği,
Hatta Rauf Denktaş’ın Türkiye’ye gelip Kıbrıs Türklüğünün davasını anlatmasından bile rahatsızlık duyarak “Ne anlatacaksan onları Kıbrıs’ta anlat. Maalesef şu anda ağırlıklı olarak niçin bu iş Türkiye’de yapılıyor onu da merak ediyorum. İhtiyaç varsa bu Kıbrıs’ta yapılsın. Konuşulacak şeyler orada konuşulsun” açıklamasını yaptığı günlerde kaybetmeye başlamıştı…
 
*
Kıbrıs Sorunu, YCHP’nin 1 Kasım Seçim Beyannamesinde ise yalnızca tek bir cümlede,
O da “Kıbrıs Türk halkının meşru taleplerinin AB tarafından dikkate alınmasının, Avrupa ideallerine en uygun siyaset olduğunu her fırsatta tekrarlayacağız” ifadesiyle yer alıyor… 
 
1.10.2015

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir