ABD, AB Emperyalizmi Ve PKK…

548137_10151134161784691_1877992985_n

Gerici feodal düzeni yıkan kapitalizm, emperyalist aşamaya geçince aydınlanmacı, ilerici özelliğini yitirdi. Sömürgeci, işgalci bir nitelik kazandı. Gözünü Ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerine dikti.

Dünyanın başına bela kesildi.

Birinci ve İkinci Dünya savaşları, birer paylaşım savaşıydı. Gelişmiş ülkeler, dünyayı bölüşme kavgasına girişmişlerdi. Emperyalistlerin bu sömürgeci politikaları 1917 Ekim İhtilali ve 1923 Kemalist devrimle kesintiye uğradı.

Ama 1990’larda Sovyet’lerin tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte ipin ucu Amerika’ya geçti ve o, “Yeni Bir Dünya Düzeni” kurabilmek için kolları sıvadı. Amerika, Sovyetler gibi yeni bir süper güçle karşılaşmak istemiyordu artık. Elini çabuk tutup “küresel önderliği” almak amacındaydı.

Tek kutuplu bir dünyada engelsiz, rakipsiz kalan ABD, nükleer ve kimyasal silahlar bulundurduğu gerekçesi ile önce Irak’ı işgal etti. Petrolünün yarısını dışarıdan alan Amerika için, enerji ve petrol zengini Irak yenilip, yutulacak tatlı bir lokmaydı. İşgalin asıl hedefi ise Ortadoğu’nun tümüne egemen olmaktı. Çünkü o, 24 ülkenin sınırlarını değiştirme hedefini önüne koymuştu.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ABD’nin tüm dünyayı yönetme, yönlendirme saldırılarına açılan bir kapıydı. Elbette hedefte Türkiye de vardı. Bu planını gerçekleştirmek için Amerika, her zaman olduğu gibi az gelişmiş ülkelerin feodal kalıntıları ile işbirliğine girdi.

Yani dinci, ırkçı, ilkel düşünceli kişileri, örgütleri, iktidarları teslim aldı… Bu açıdan dinci tarikatlar, cemaatler, şeyhler, şıhlar ve etnik ırkçı kuruluşlar emperyalizmin doğal müttefikleri oldular.

Bu ittifak taa 1800’lü yıllara dek uzanır… Kürt isyanları, kalkışmalar, Kurtuluş Savaşının en yoğun olduğu yıllarda da devam etti… Mustafa Kemal Atatürk, bir yandan YEDİ DÜVELLE savaşırken bir yandan da içerideki hainlerle uğraşıyordu.

Siyasal İslamcılar da etnik kökenli isyancılar da vatanları için emperyalizmle savaşmadılar. Tam tersine kritik, hassas dönemlerde sömürgecilere arka çıkarak onların işlerini kolaylaştırdılar. Silahlarını kendi ülkelerine çevirdiler.

Örneğin Kurtuluş Savaşında Yunanlıların Egeyi işgal ettiği sıralarda Koçgiri Kürt İsyanı, İngiltere ile Musul görüşmeleri yapılırken Şeyh Sait İsyanı çıktı ve Cumhuriyet hükümetinin elini zayıflattı, Musul’un yitirilmesine yol açtı. Hatay görüşmeleri başlamışken Dersim İsyanı patlak verdi.

PKK’nın kendisine önder seçtiği Seyit Rıza bu Dersim isyanının elebaşlarındandı. O, 30 Temmuz 1937’de İngiltere’ye yazdığı mektubunda, Anadolu toprakları için çorak, Kürdistan için bereketli toprak kelimelerini kullandıktan sonra, Sayın ekselansları diyerek devam ediyordu:

“Türk Hükümeti yaptığı anlaşmalar sayesinde dış baskılardan kurtuldu, Dersim’e girmeye kalkıştı, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık, direnişimiz karşısında Türk uçakları bombalamaya başladı” diye vaziyeti anlatıyor, “sayın ekselanslarına sesleniyorum, hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyorum, en derin saygılarımın kabulünü rica ediyorum.”

Tümünün de arkasında emperyalistler vardı. Bu durum, yazışmalar, mektuplaşmalar belgelerle kanıtlanmıştır…

ABD’nin bugünkü görevini ise 1800’lü yıllarda ve 1. Dünya savaşında İngiltere üstlenmişti.

Örneğin, o, Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal’in gücünü bölmek ve zayıflatmak için Kürt aşiretlerini ayaklandırmayı düşünüyordu.

O yıllarda “Kürt Teali Cemiyeti” (Kürt Yükselme Derneği) başkanı Seyit Abdülkadir, İngilizlerin yönlendirmesiyle Diyarbakır, Bitlis, Elazığ illerinde bir “Kürt devleti” kurma çabasındaydı. Sadrazam Damat Ferit de Kürt Teali cemiyetinin girişimini destekliyordu. O, İngiliz yüksek komiseri Amiral De Robeck’e iki kez başvurarak, Mustafa Kemal’e karşı Kürtleri kullanmayı önermişti. De Robeck Damat Ferit’in bu önerilerini Lord Curzon’a şöyle iletmişti:

“Damat Ferit bana geldi ve dedi ki: Kürtler ayrı bir devlet olacaktır. Mustafa Kemal’i sevmezler. Çünkü o Bolşevikliği getirmek istiyor. Siz Mustafa Kemal’den nefret ediyorsunuz. Çünkü sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı birlikte kullanalım.” (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, 277)

Böylece, padişahın, sadrazamın ve İngiltere’nin desteğini arkasına alan işbirlikçi Seyit Abdülkadir, 31 Mart 1920 tarihli Peyam-ı Sabah gazetesinde şunları yazıyordu:

“Kuva-yı Milliye’ye aldanmayınız. (Onlar) Bolşeviklerin kafasını taşıyan yurtsuz serserilerdir. Hilafet ve Saltanattan ayrılmayınız.” Vatanı için savaşanlara aldanmamalı imiş…(!!!)

Seyit Rızaların,  Seyit Abdülkadirlerin devamı ve bugünkü temsilcisi Bebek katili APO’dur. Zaten o, yargılanması sırasında bunu itiraf etmişti.

PKK, dün olduğu gibi bugün de ABD, AB emperyalizminin şemsiyesi altındadır. Korunmaktadır. PKK liderleri bölgedeki toprak ağaları, aşiret reisleri ile ittifak halindedirler ve Ahmet Türk’ler, Sırrı Sakık’lar zaten kendileri toprak ağasıdır.

Son zamanlarda Türk Ordusunun PKK’yı darmadağın ederek, bozguna uğratması, ortakları ABD ve AB emperyalistlerini hayli telaşlandırdı. Kuyruklarına basılmış köpekler gibi havaya fırladılar. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, Türk ordusunun “PKK’ya orantılı davranmasını” istediler.

Oysa Avrupa, ülkelerindeki teröristlere hiç de orantılı davranmamıştı. İtalya, Kızıl Tugayları, Almanya Baader Meinhof’u, İspanya ETA’yı, Yunanistan 17 Kasım terör örgütünü yok etmek için ülkeyi kan gölüne çevirmişti.

Ama konu PKK olunca insanlık damarları kabarıyor…

Amerika’nın, Avrupa’nın sorunu ne Kürtler, ne PKK’dır… Onların bir tek sorunu vardır o da Kuzey Irak’ta Türkiye’den, Suriye’den, İran’dan alınan topraklarla bir büyük Kürdistan kurmak ve Akdeniz’e ulaşan bir koridor açmak…

Böylece 2. İsrail devletinin ortaya çıkması ile emperyalistler, Ortadoğu’daki enerji kaynaklarını daha kolay denetleyecekler, daha kolay sömüreceklerdir…

Terörist başı da zaten Nevruz mektubunda, “Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Orta Doğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Misak-ı Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak’taki Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleştireceğiz…” demekle sömürgecilerle uyum içerisinde olduğunu ortaya koymuştur.

Türk ordusunun PKK ile kararlı mücadelesi, Suriye’de Beşar Esat yönetiminin yıkılmaması, Irak’ta beliren ulusal bilinç ABD, AB emperyalizminin hevesini kursağında bırakacaktır…

Her zaman olduğu gibi tarih çarkı yine insanlıktan, mazlumlardan, direnişlerden yana dönecektir…

(alieralp37@gmail.com)


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir