NECDET BULUZ
Geçenlerde bu köşede bir yazı yazmış ve en büyük müttefikimiz Amerika ile PKK’nın Suriye kolu PYD konusunda görüş ayrılığında bulunduğumuza değinmiştik. Bizi yönetenler “PKK bizim için neyse PYD’ de de aynı” demişlerdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, PYD konusunda yaptığı açıklamada “Biz PYD’nin askeri kolu YPG’yi terörist örgüt kabul etmiyoruz. Türkiye’nin söylediği gibi bunların tamamı Kürt değil” diyerek konuya son noktayı koydu.
Amerika’nın görüşü ve niyeti baştan bu yana bellidir. Müttefikimiz, PYD’yi uzun zamandır destekliyor. En modern silahlarla donatılan PYD’liler Suriye’de özellikle IŞİD’a karşı bir kara ordusu görevi yapıyor. Washington’dan PYD konusunda yapılan açıklamalarda da bu gruba övgüler yağdırılıyor.
Burada bizi çok yakından ilgilendiren konu ve bağlar var:
PKK bizim için neyse PYD’nin de aynı olduğu konusunda biz de bizi yönetenlerin söylediklerine sonuna kadar katılıyoruz. Nitekim PYD ile birlikte IŞİD’a karşı savaşmak için 5 bin kadar PKK’lının Suriye’de bulunması ve PYD’nin elindeki silah ve mühimmatların böylece PKK’nın eline geçmesi bizim için terörle yapılan mücadelede önemli olarak değerlendiriliyor.
Burada Amerika açıkça olmasa bile dolaylı olarak PKK’ya silah yardımında bulunmuş olmuyor mu? PYD’yi terörist grup olarak görmeyen Amerika, aynı örgütün yanında IŞİD’a karşı savaşan PKK için ne düşünüyor dikkat edilecek olursa bu konuda hiçbir açıklama yapılmıyor. Ancak yıllardır Amerika’nın PKK’yı birçok yoldan desteklediğini artık bilmeyen kalmadı.
Konu bu kadarla da sınırlı değil.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, son açıklamasında PYD’nin yanı sıra Kuzey Irak’daki Peşmergelere de desteklerini, sürdüreceklerini, silah yardımına aralıksız olarak devam edecekleri açıkladı. Sözcü “Özellikle PYD’nin bugüne kadar IŞİD karşısında çok başarılı bir sınav verdiğini gördük. Bu nedenle PYD bizim için vaz geçilmez bir örgüt” sözlerini de kullandı.
Buradaki ince nokta şu:
Gerek Kuzey Irak, gerekse Suriye terör örgütü PKK için güvenli bölgelerdir. Kandil’in yeni adresleri olarak da tanımlayabiliriz. PYD, Peşmerge ve PKK içine geçmiş durumda bulunuyor. Uzun zamandır Peşmergebaşı Barzani’nin PKK’ya verdiği desteği unutmadık. Barzani halen PKK ile olan bağlarını sürdürüyor.
Bizi yakından ilgilendiren bir konu daha var:
Barzani-İsrail işbirliği halen sürüyor. İsrailli ajanların Kuzey Irak’ta bazı kamplarda Peşmergeleri eğittikleri, silahlandırdıkları belirtiliyor. Bazı istihbarat bilgilerinde bu kamplarda PKK’lıların da eğitim aldığı iddia ediliyor.
Şimdi, Kuzey Suriye’de de Amerika’nın uzman askerlerinin PYD’lileri eğitmek için kamplar oluşturduğunu biliyoruz. PYD ile iç içe girmiş olan PKK’lıların da bu kamplarda eğitilmediğini iddia edebilir miyiz? Dikkat edilecek olursa bölgede her şey iç içe girmiş, akla karayı birbirinden ayırmak bile zor hale gelmiş durumda.
Amerika IŞİD ile mücadele bahanesi ile Kuzey Suriye’de aylardır hedeflediği Kürt koridorunu oluşturmak için olağanüstü mücadele veriyor. Havadan yaptığı operasyonlara da PYD’nin askeri kolu YPG’yi kullanarak destek sağlıyor. Böylece kendi askerini ateşe atmıyor. Bir noktada Müslüman güçleri birbirine karşı savaştırarak bölgenin şekillenmesini insan kaybı olmadan oluşturmak istiyor. Görebildiğimiz kadarı ile bugüne kadar da bunda başarılı oldular.
Şimdi gelelim bizimkilere:
Eğer PYD’yi PKK kadar tehlikeli görüyor, Amerika’nın yaptıklarını onaylamıyorsak buna neden tavır koyamıyoruz? Neden yapılan oldu-bittiler karşısında halen sessiz kalıyoruz, sesimizi yükseltemiyoruz? Nerede kaldı bizim kırmızı çizgilerimiz? Bölgede bizim onayımız olmadan ve bizden habersiz kuş uçmazdı ne oldu?
Son gelişmelere göz attığımızda, Kandil’deki PKK’nın elebaşları, Kuzey Irak ve Suriye’de bulunan örgüt mensuplarının Türkiye’ye döneceğini söylüyor. Buradan dönecek olan terör örgütü PKK’nın mensuplarının çok daha eğitimli ve ağır silahlarla donanımlı olacağı biliniyor. Özetle Amerika’nın ve İsrail’in eğittiği teröristler, yine Amerikalıların ağır silahları ile Türkiye’ye dönecek, asker ve polisimizle savaşacaklar. Buna sessiz kalınabilir mi?
Türkiye’nin itirazlarına rağmen Amerika halen bölgede bildiğini okuyor ve bizi dinlemiyorsa buraya bir nokta koymanın da zamanı gelmiş demektir. Çünkü Amerika “Türkiye bizim müttefikimiz ama kendileri ile de her konuda anlaşma içinde olmak zorunda değiliz” diyebiliyor.
Bunun anlamı da “Biz işimize geldiği gibi hareket ederiz” demektir.
Bölgede hiç beklenmedik gelişmeler olabilir. Bu gelişmelerin de Türkiye’nin aleyhine doğru gittiğini görüyoruz. Özellikle terörle mücadelede iyiden iyiye yalnız bırakıldık. Tüm bu gelişmeler bizim daha da sıkıntılar yaşayabileceğimizi gösteriyor.
Suriye’deki politikalarımızı Esad’ın gitmesi üzerine kurmuştuk. Şimdi, Amerika ile Rusya ve aralarında İran’ın da bulunduğu ülkeler Esad’ın da bulunacağı bir yönetim şekli ile Suriye’de uzlaşma formülleri arıyor. Özetle Esad’dan vaz geçilmediğini görüyoruz. Şimdi bu politikamızın da çökmekte olduğunu görüyoruz. Bundan sonraki gelimlere de hazırlıklı olmalıyız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz