Mithat AKAR: AKP’NİN TERÖRE KARŞI MİTİNGİ:DEVLET’İ ACİZ GÖSTERME YÖNTEMİDİR.

7n778

 

20.9.2015

12039582_1084104118266267_3963997188421269050_n

 

AKP’nin son “teröre karşı tek ses – tek nefes” mitingi,AKP’nin millet karşısına bir “günah çıkarma” ;ama aynı zamanda psikolojik olarak PKK’nın profilini yükselten,devleti ise aciz gösteren bir uygulamadır.”Peki iktidar teröre tepki göstermesin mi?”.Samimi olduğu sürece elbette gösterecektir.Ancak aşağıda açıklayacağım gibi bunun yöntemi “devlet erkanı” ile protesto mitingi yapmak değildir.Kaldı ki AKP’nin bu mitingi ,ana akım medya eliyle “toplumsal uzlaşma” , ” kardeşlik” adı altında;milletin teröre yönelik tepkisini sisteme ( emperyalizmle birlikte , kendisine ) yedekleme aracı olarak ön plana çıkmaktadır.AKP bu mitingi tabandan gelen basıncın itilimi,diğer Türkçü-milliyetçi – Atatürkçü güçlerin sokağa hakim olma etkisi ile yapmaktadır.Kaldı ki Metiner denilen zevat elinde Türk bayrağı olmasına rağmen, “Ben bu bayrağa Türk Bayrağı demiyorum” , “Türkiye farklı etni sitelerden oluşmaktadır” diyerek ana akım medyada ,aslına AKP’nin ortak aklını ortaya koymaktadır.Konuyu fazla uzatmadan,”Devlet,miting yapar mı,yaparsa neden yapar?” konusunu ele alalım.

İktidar dediğimiz güç,ekonomik güçle birlikte ordu-emniyet ve istihbarat gücünü ,beraberinde özellikle bizim gibi ülkelerde ,medya gücünü elinde bulunduran organizasyondur.Yani,politik iktidar devleti ve toplumun belli bir kesimini temsil eder.
İktidar ,ellinde bulundurduğu bu güçle ,kendisine karşı yasal olarak muhalefet edenleri siyasi anlamda etkisiz hale getirir;devleti ortadan kaldırmak isteyen bir gücü ya da örgütlenmeyi ise devleti temsil eden bir odak olarak ,ortadan kaldırır ya da bu tehdidi en aza indirir.
Politik iktidarların “protesto” mantığı ile hareket edeceği tercih;başka bir devlete karşı şekillenen bir tepki biçimidir.Devletler ancak başka devletleri protesto ederler.Yönettiği ülke içerisinde başka bir” sivil” unsuru ( ülke içerisinde başka bir askeri unsur olamayacağı için ) devlet protesto etmez;bir tehdit unsuru olarak var olan başka bir güce karşı önlemlerini alır,halkı bilinçlendirir,o tehdide karşı mücadele yöntemleri belirler.

Peki Türk Devleti,terör örgütünü protesto eder mi?

Bölücü terör örgütü ,1978’de oluşumunu başlatmış,1979’da fiilen kurulmuş,1984’te ilk eylemi ile birlikte Türk Devletine ve millete karşı saldırılara başlamış olan bir unsurdur.Yöntemini teröre dayandıran,ideolojisi Marksizm – Leninizm üzerinden şekillenen bölücü örgüt; sırasıyla SSCB,İran,Suriye ,AB ve nihayet ABD tarafından kullanılan bir örgüt konumundadır.Düşük Yoğunluklu Çatışma Yöntemini esas alan bölücü terör örgütünün amacı , Misakı Milli topraklarımızın bir parçasını alıp,orada başka bir devlet,başka bir meclis,başka bir ordu kurmak;oraya başka bir “bayrak” dikmeyi amaç edinir.

Tabi ki Düşük Yoğunluklu Çatışma biçimlerinden biri olan ve üstelik uluslararası desteklerle başlatılan gayrı nizami harp yöntemine karşı mücadele etmek kolay değil.
Devlet bu tehdidi ,askeri-politik – ekonomik kaynaklarını ve iletişim araçlarını kullanarak ortadan kaldırma yönünde mücadele eder.Nitekim 1991-1998 arasında Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine düşeni yapmış ve PKK askeri olarak 1998’de yenilmiş;ancak özellikle AB Uyum Süreci ve AKP iktidarı sürecinde PKK’ya yeniden hayat öpücüğü verilmiş,ABD’nin Ortadoğu’daki planları çerçevesinde yeninden AKP eliyle güçlendirilmiştir.Şu süreçte alan hakimiyetine dayalı Düşük Yoğunluklu Çatışma süreci yeniden başlamış durumda.
Ancak Düşük Yoğunluklu Çatışmaya ( DYÇ ) karşı mücadele yöntemlerinden biri de psikolojik savaş yöntemidir.Bu yöntemde terör odaklarını güçlü gösterecek,onlara propaganda imkanı tanıyacak uygulamalardan özellikle kaçınılmalıdır.AKP iktidarının,bu güne kadar bölücü terör örgütü ile mücaele değil “müzakere” ettiğini;dahası İmralı – Kandil – HDP üzerinden mutabakata vardığı,son seçimlerden sonra iktidar ortağı olarak HDP’yi kendisine dahil ettiğini,ABD – AB ve PKK ile birlikte anayasa yaptığını hepimiz biliyoruz.Şimdi bu süreci tek tek ele almaktansa,Cumhurbaşkanı,Başbakan ve onların iktidar aracı olan siyasi parti AKP’nin yukarıda saydığım çerçeve içerisinde “Teröre karşı tek ses,tek nefes.” mitingini incelemekte fayda var.

AKP’DE “DEVLET – PKK EŞİTLEMESİ” MANTIĞININ YANSIMASI

– Devletler,kendi gücünden alt bir profilde örgütlenen güçlere karşı protesto mitingi yapmazlar.Yukarıda belirttiğim gibi,devletler ancak diğer devletleri protesto ederler.Peki olursa ne olur?Elbette devletler , milletin bölücülüğe karşı ortaya koyacağı sivil tepkiyi destekler,medyada bunun duyurusunu yapar,organizasyonda kolaylıklar sağlar v.s.Ancak burada yapılan Cumhurbaşkanı ve Başbakanın bizzat örgütlediği bir mitingtir.Bu bir çok açıdan sakınca içermektedir.İlkin AKP günah çıkarmak istercesine teröre karşı sivil tepkinin ayağını kendi örgütlemek istemektedir.Ancak;Türk Milleti Oslo’da yapılan müzakereyi,Dolmabahçe Mütabakatını,Habur rezaletini hala unutmamıştır.AKP,bu tip mitinglerle PKK ile olan ilişkisini manipule edemez.Diyelim ki bu niyetinde samimi.Bu kez de “miting” , “protesto” gibi eylem yöntemlerinin ,devletlerin değil,STK’ların işi – görevi olduğunu hatırlatalım.Tabi bir ülkenin topyekun işgali halinde,hatta kısmi işgallerde dahi bu durum değişmektedir.Kurtuluş Savaşı yıllarında bunun örneklerine rastlayabiliriz.Fakat işgal hallerinde bile devlet( ya da devletler ),bu mitingleri tabana,halka dayandırarak yapmışlardır.

-Bir devletin,terör örgütüne karşı miting yapması,ancak o terör örgütünün profilini yükseltmesine neden olur ve terör örgütünün kendisini olduğundan büyük göstermesinin yolu açılmış olur.AKP iktidarı tüm devlet olanakları elinde bulunmasına rağmen,seçimlerden önce bu mitingle hem inandırıcılığını yitirmekte hem de terör örgütünün profilini yükselterek;Cumhurbaşkanlığı – Başbakanlık makamı ile birlikte devleti, terör örgütü PKK ile eşitleyerek ,PKK ‘yı üst çerçeveye taşımaktadır.Farklı bir ifadeyle,AKP bu mitingle PKK’yı protokole taşımıştır.

– Protesto,miting gibi araçlar bir tepkinin ortaya koyulması,bir talebin dile getirilmesi,sesini duyuramayan bir kitlenin sesini duyurabilmek için kullandığı bir araçtır.Örneğin işçi mitingleri “sendika,zam,daha iyi çalışma koşulları” gibi taleplerle ortaya çıkan,öğrenci eylemleri “parasız eğitim,akademik haklar,yemek zammının geri alınması” gibi taleplerle,memur eylemleri işçi eylemlerine benzer içerikte ortaya çıkarlar.Çünkü bu kitleler “güc” ü elinde bulundurmadığından ötürü,gücü elinde bulunduran iktidardan istemlerde ( taleplerde ) bulunmakta;bu talepleri karşılayacak olan güçten bunları istemektedirler.Peki AKP ( C.Başkanı – Başbakan yani iktidar ) bu mitingi ,kimden hangi talepte bulunmak için yapmaktadırlar?!!!Bu durum fabrikayı elinde bulunduran patronun , işçilere zam için protesto mitingine katılması kadar anlamsız ve gülünçtür.Siz hiç “parasız eğitim” için yürüyüş yapan rektör,işçilere sendika ve zam için greve giden patron,memura zam için yürüyen Çalışma Bakanı gördünüz mü?!!!

– Elinde başka bir imkanı olmayan güçler ( STK,partiler ya da dernekler ) son yöntemlerden biri olarak miting yaparlar.Pasif ya da aktif protesto yöntemleri belirlerler.AKP iktidarının elinde bu kadar imkan varken seçim mitingi havasında bir miting yapmak akla – izana sığmamaktadır.
Biz AKP’nin , bölücü terörler olan mücadelede samimi ve aktif olmadığını biliyoruz.Teröre yönelik son operasyonların TSK inisiyatifinde ve kararlılığında sürdüğünün de farkındayız.

AKP – PKK müzakerelerinin, geldiği sonuç itibariyle terörün elinin güçlendiğini biliyoruz.Amacımız yalnızca “Teröre Karşı Tek Ses-Tek Nefes.” mitingini kendi çerçevesinde değerlendirmekti.

Yine AKP ve ABD’nin bir psikolojik manipülasyon yöntemi ve hedef çarpıtması ile karşı karşıya olduğumuzu anlatabilmişimdir umarım.

Mithat Akar – Gaziantep.

Güüncel Meydan

20.9.2015 - 7n778

Yorumlar

  1. Mustafa Aslan AKSUNGURMAS avatarı
    Mustafa Aslan AKSUNGURMAS

    DEVLET MİTİNGİ, yapanlarıyla birlikte DEVLETİ de alçaltır. Bu, HALK KATINDA TÜKENEN bir yönetimin son çırpınışlarıdır. Gel bil ki, salt kendilerini tüketmekle kalmaz böylesi davranışlar, yüce Türk Halkına da zarar verirler. Hem de Türk Halkının kendi öz parasıyla, kendi özüne dönük bir ters davranıştır bu sakil (çirkin, uyumsuz) davranış… Düşünenlerini.. kabul edenlerini.. uygulayıcılarını….. kim olurlarsa olsunlar, tümden uyarmalıyız; yanlışlarından döndermeliyiz… “Türküm!” diyen her Türkün görevi olarak görüyorum bu onurlu uyarıların yapılmasını… m.a.a.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir