NECDET BULUZ
Hala bir türlü anlamakta zorluk çektiğimiz bir konu var:
Türkiye’nin birçok yerinde Atatürk ve Türk bayrağına karşı saldırılar sürüyor. Terör örgütünün Atatürk ve Türk bayrağına olan saygısızlığını bir noktaya kadar anlıyoruz da, teröristler dışında da düşmanlık edenlere anlam veremiyoruz? Hala bayrağımızla, Atatürk’ümüzle uğraşanlar var.
Nedir Atatürk düşmanlığı, nedir Türk bayrağına olan düşmanlık? Kimin neresine batıyor?
Bazı yerlerde yörel yöneticilerin Atatürk’e olan düşmanlıklarını ibretle izliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, bizi bugünlere getiren bu büyük insanının heykellerine, posterlerine, özlü sözlerine karşı başlatılan mücadelede kazanan kim olacak, kaybeden kim olacak? Hiç değilse oturup bunun düşünülmesi gerekiyor.
Türk bayrağına olan saldırılar karşısında sessiz kalmamız da beklenmemledir. Bir bayrak, o ülkenin birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını temsil eder. Birliğimize, bütünlüğümüze kastı olanların bu ülkede ne işi var? Aramızda ne işi var?
Terörle olan mücadelede bizi bölmeye yönelik çalışmalar içinde olan iç ve dış düşmanlara Atatürk ve bayrak düşmanlığı ile hizmet ediliyor. Buna göz yumulabilir mi? Kaldı ki, bizi yönetenlerin bütün bu yapılanlar karşısında genellikle sessiz kaldıklarını da gözlemliyoruz.
“Türk bayrağının gölgesinde miting yapmak ırkçılık ve faşizm” diyenler bu sözlerinden utanmalıdırlar. Bu topraklarda hem birlik ve bütünlükten söz edeceksiniz, hem barış ve kardeşlik türküleri söyleyeceksiniz, hem de kutsal bayrağımıza karşı saldırıda bulunacaksınız. Bu ne çelişkidir?
Son olarak Rize Belediye Başkanı Reşat Kasap’ın meydandaki Atatürk heykelini kaldırıp, yerine çay bardağı figürlü bir heykeli dikeceği iddia ediliyor. Tepkilerin büyümesi üzerine de Başkan’ın “Bu yanlış anlaşıldı” dediği haber veriliyor.
Dikkat edilecek olursa birçok yerde özellikle AK Partili yerel yöneticiler tepkiler olmazsa Atatürk heykellerine ve posterlerine karşı görülmemiş bir savaş açacaklar. Bazıları buna teşebbüs ediyor, tepkiler üzerine de geri adım atmak durumunda kalıyor. Nedir bu düşmanlık? Nedir bu anlayış?
Biz, bulunduğumuz bölgelerde Suriye’den kaçarak ülkemize gelen mültecilerle sıkça karşılaşıyoruz. Perişanlar. Yerlerini yurtlarını terk etmişler. Sığınacakları, başlarını sokacak sıcak bir yuvaları yok. Yatacak yer bulamıyorlar. Açlık ve sefalet içinde adeta sürünüyorlar.
İbretle, bir yerde de üzülerek bunları izliyoruz.
Her gördüğümüzde de “Allah kimseyi yersiz yurtsuz bırakmasın. Toprağından etmesin, aç ve susuz bırakmasın“diyoruz.
Bunlardan bile ders almıyoruz.
Türkiye’de kardeşçe, bolluk, bereket içinde yaşıyoruz. Bölünürsek, bizi birbirimize düşürürlerse gidecek başka bir Türkiye yok. Savaşın, kan dökmenin ülkeleri, insanları ne durumlara getiriyor bunu canlı görüyoruz ve izliyoruz.
Bayrağımıza, Atatürk’ümüze sarılmak, sahip çıkmak, birlik ve bütünlüğümüzü korumak durumundayız. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin birbirine sevgi ve saygı ile sarılması gerekiyor. Çok zor ve sıkıntılı günler yaşıyoruz. Sıkıntılarımızı daha da fazlalaştıracak hareketlerden adım atmalardan kesinlikle kaçınmamız gerektiğini özellikle ve de altını çizerek anımsatmak istiyoruz.
Dikkat edilecek olursa bizi kaynaştıran, güçlendiren, bütünleştiren neler varsa bunların yok edilmesine çalışılıyor.
Geçenlerde Ankara’da yapılan “Teröre hayır, kardeşliğe evet” mitingi önemlidir. Geniş bir katılımla gerçekleşen bu yürüyüşten bile rahatsız olan çevreleri görüyoruz. Bayrağımız ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Atatürk’ümüzden bu kadar rahatsız olan bu çevreleri birleştirici ve bütünleştirici olarak görebilir miyiz? Nedir bu düşmanlık, nedir bu kin ve nefret anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz?
Farklı dünya görüşüne sahip insanların bir araya geldiği kutsal bayrağımız altında yapılan bu yürüyüş bizi bize, komşuyu komşuya kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışanlara karşı bu milletin sessiz kalmayacağının bir mesajı olarak değerlendirilmelidir. Bunun aynı zamanda çok önemli bir uyarı niteliği taşıdığını da söylemeliyiz.
Bayrağımızın farklı görüştekileri bile bu ülkenin birlik ve bütünlüğü için birleştirdiğini ve bütünleştirdiğini gördük. Gurur duyduk. Aynı yürüyüşün şimdi de İstanbul’da yapılacağı söyleniyor.
Kırmadan dökmeden, kan akıtmadan ortaya konulan bu bütünlüğümüz geleceğimizin de garantisidir. İç ve dış düşmanlarımıza karşı nasıl dik durabileceğimizin, yeri geldiğinde nasıl bir birlik ve bütünlük oluşturacağımızın da anlamlı bir mesajıdır.
Eğer bu topraklar üzerinde yaşıyorsak, yaşamaya devem edeceksek bu ülkenin kıymetini de bilmek durumundayız. Bu da hiç kuşkusuz birbirimize, bayrağımıza, ülkemizin kurucusu Atatürk’ümüze sahip çıkmakla mümkündür. Bizi bütünleştiren olgulardan uzaklaşmayalım. Bu ülkenim kıymetini bilelim. Gözümüzün önündeki yersiz ve yurtsuzları görerek, onların perişanlıklarını izleyerek nasıl bir yaşam sürdüğümüzü çok daha iyi anlayabiliyoruz.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın