9 EYLÜL’ÜN PAŞALARI
HÜSEYİN MÜMTAZ
Her 9 Eylül İzmir’in dağlarında, duman bıyıklı, yalın kılıç kalpaklı süvarilerin nal seslerini dinleyerek açan çiçekleri seyrederdim..
Her 9 Eylül, İzmir’in dağlarında çiçekler açar, kuşlar İzmir’e doğru uçar ve yine her 9 Eylül o dağlarda nal sesleri duyulur.
Bu yıl, iki gün bekledim..
Kalpaklılar, nal sesleri ve çiçekler gene oradalardı ama nedense toplumsal bellek susmuştu.
30 Ağustos’tan sonra 9 Eylül de “derin bir sessizlik” ile geçiştirildi.
İki günde 30 şehit verilmişken, ateş bacayı sarmış ülke bölünürken “Milli Günler” ağırbaşlı bir coşkuyla kutlanıp, “Milli Duygular” canlandırılmayacaktır da ne zaman “heyecanlanılacaktır” milletçe?
Çanakkale, Cumhuriyet’in önsözü ise 9 Eylül sonsözüdür.
9 Eylül’ün generalleri üç türlüdür.
1.General Nikolaos Trikopis
Mustafa Kemal Paşa, NUTUK’da anlatıyor;
“Efendiler, 26 ve 27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, Karahisar’ın güneyinde 50 km ve doğusunda 20-30 km uzunluğunda bulunan düşman cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun büyük kuvvetlerini 30 Ağustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde çevirdik. 30 Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik. Düşman ordusu Başkomutanlığını yapan General Trikopis de tutsaklar arasındaydı.”
Mustafa Kemal Paşa 2 Eylül’de Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Orbay’a da yolladığı şifreli telgrafta şöyle diyor:
“Dumlupınar savaşına katılmak üzere Seyitgazi bölgesine gönderilen bağımsız bir Yunan tümeni Kütahya yakınlarında birliklerimizin saldırısına uğradı. Tümen birçok ölü verdi ve 200 kadar tutsak bıraktı. Ordumuza sığınanlar bölük bölük toplanıyor. Bugün önümden 100 subay ve 1000 erden oluşan tutsaklar topluluğunun geçtiğini gördüm. Bunların arasında General Dimitros, Albay Kalodopulos da var. Birinci Kolordu Komutanı General Trikopis’in de otomobilini ve hayvanını da bırakarak erlerin içine karıştığı, tutsak ya da öldürülmüş olacağı da bildiriliyor. Uşak ve Eskişehir’in düşmesini bekliyorum. Başkomutan Mustafa Kemal”.
Mustafa Kemal Paşa iki gün sonra da yine Başbakan Rauf Bey’e çektiği telgrafta şöyle diyor:
“Dumlupınar savaşında yenilen düşman tümenlerinin kalıntılarından 4000 kişilik bir grup, başlarında General Trikopis olmak üzere dün gece Uşak yakınlarında birliklerimize teslim oldular. Aralarında değişik rütbede çok subay var. Benim gördüğüm miktar 300’ü aşıyor. Generallerle görüştüm, kendilerini teselli ve konuk ettim. Ailelerine sağlık haberini bildirmelerine izin verdim. Başkomutan Mustafa Kemal”.
2.Sakallı Nurettin Paşa.
9 Eylül’ün “bu taraf”taki aktörü Sakallı Nurettin Paşa’dır. 9 Eylül günü İzmir’e giren ve Sakarya’dan İzmir’e kadar “yel gibi kaçan” Yunan birliklerinin kılıç artıklarını “denize döken” birliklerin komutanı Nureddin Paşa’dır.
Mustafa Kemal Paşa NUTUK’ta şöyle diyor;
“Büyük Zafer’in şerefine katılmayı en az hak edenlerden biri Nurettin Paşa’dır.”
Mustafa Kemal Paşa NUTUK’ta devam ediyor:
“(Broşürdeki) Hal tercümesinin son sayfasından da bir cümle alarak bu hikayeye son verelim: Nurettin Paşa, ‘Irak Cephesi’nde iken yerli halk tarafından kendisine verilmiş bulunan, Peygamber Hazretleri’nin Kerbela’da yatan torunu İmam Hüseyin Hazretleri’nin mübarek kılıcını taşımakla şeref duymaktadır.’
Efendiler bu ne laftır!
Kerbela, Peygamberin torunu, imam, mübarek kılıç, şeref duymak gibi cahil takımının hoşuna gidecek laflarla milleti kandırma politikasını benimseyenler artık insaf etsinler.”
3.Mustafa Kemal Paşa.
Pardon..
Askerlikte “Rütbe” çok önemlidir. Ulûfe, bahşiş olarak dağıtılmaz. Her yıldızın arkasında toz-toprak, alın teri, geceler ve gündüzler, yıllar, yılların tecrübesi vardır.
Savaş meydanları vardır.
(Bakmayın siz Necdet Beyefendi’nin Orduevlerini “moral-motivasyon” kaygısıyla rütbesizleştirmesine. “Moral-motivasyon” sadece dinlenirken mi gereklidir?)
“30 Ağustos zaferi ile sonuçlanan Büyük Taarruzun gecesinde Mustafa Kemal Paşa Ordunun ön saflarını gezmekte, teftiş etmektedir. Türk askeri kararlı, hazır ve heyecanlıdır. Aniden siperlerden birinden bir yüzbaşı fırlayıp çıkar. Mustafa Kemal Paşa’nın önünde heyecanla selamını çakıp ‘ Paşam, düşmana karşı bir er gibi savaşacağım’ der. Paşa’dan takdir sözleri beklemektedir. Tam tersi olur. Paşa’nın kaşları çatılır, ‘Hayır!’ der, ‘Sen bir er gibi değil, bir yüzbaşı gibi savaşacaksın’.”
9 Eylül’ün 3’üncü Paşa’sı olarak Mustafa Kemal Paşa’yı yazdık ya..
İşte ona “pardon”.
Mustafa Kemal Paşa “paşa” değil artık bir Müşir, Mareşal’dir.
Farkı budur.
Fazla söze de lüzum yoktur.11 Eylül 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın