POLİTİKA
Birkaç haftadır, gelecekte bugünlere baktığımda geçtiğimiz yolları belgelemek ve Türkiye’nin 13 yılına damgasını vuran ve öyle görünüyor ki iktidara yakın olduğu sürece buna devam edecek olan Recep Tayyip Erdoğan’ın çeşitli konularda söylediklerini içeren bir arşiv çalışması yapıyorum. Bu çalışmaya önce, gerçekten 13 yılda nasıl bir yönetimle karşı karşıya kaldığımızı anlamak için tamamen kendi kişisel merakımdan dolayı başlamıştım. Hala da devam ediyorum. Bunu yapmaktaki bir diğer amacım ise toplumsal hafızanın zayıf olduğu bizim gibi toplumlarda bu hafızayı güçlü kılacak bir eseri geleceğe bırakmak. Yaklaşık 25 başlıkta konuları toplamaya çalışıyorum. Konuşmaların altına hiçbir yorum yapmıyorum. Ekleme yapmıyorum. Konuşmaların tamamına internet üzerindeki kaynaklardan ulaşılabiliyor. Kaynakların internet adresleri mevcut, isteyen olursa onları da paylaşabilirim.
Artan terör olaylarının da etkisiyle Etnik Kimlikler – Kürt Sorunu – Terörizm – PKK başlığında toplamaya çalıştıklarımı hızlıca derlemeye çalıştım. Kaçırdığım konuşmalar olabilir. Zamanla onları da ekleyeceğim. Diğer konularla ilgili konuşma başlıklarını bitirdikçe Radikal-Blog’daki sayfamda aralıklarla yayınlayacağım.
Etnik Kimlikler – Kürt Sorunu – Terör – PKK :
Valilik “Ben Türküm diyen cenazeye gelsin” dedi. Peki ben Lazım Kürdüm diyen ne olacak? Çünkü ben Hakkari’nin Yüksekovası’ndaki Kürt Ahmet’i benim Müslüman kardeşim olduğu için seviyor ve bağrıma basıyorum. Hala terörü Cudi Dağları’nda arıyorlar. Terörü Kuzey Irak’ta arıyorlar. Terör Meclis’te Meclis’te yahu! Terör Bakanlar Kurulu’nda. Orada işi halledin. Değerli kardeşlerim maşa varken, ateşi biz tutmayacağız. Dolayısıyla bu hukuku hazırlayanlar, inşallah bu düzenin kaldırılışının da maşası olurlar. İnşallah. Evet maşası olacaklar. Bak beşer kendi putunu kendi yapar, kendi diker, kendi tapar, ondan sonra da kendi yıkar. (1994)
Sayın Öcalan aldığı kellelerin hesabını veriyor ben ise düşüncelerimin. (Avustralya’nın SBS Radyosunda.) (2000)
Türkiye’de Kürt sorunu yok. Sorun var diye inanacaksan sorun olur, yok dersen sorun ortadan kalkar. Böyle öngörü ile yaklaşırsan, sorunun içindesin demek. Bak, “Siirt’ten evliyim, huzurluyum” diyorum. Böyle yaklaş olaya. Kürt sorunu var dersek, bu, sanal sorunlar olarak ortaya çıkarılmıştır. Bizim için böyle bir sorun yok. (24 Aralık 2002, Rusya gezisinde)
Her soruna illa ki bir ad koymak gerekiyorsa, Kürt sorunu… Adına ister “kökeni Kürt vatandaşlarımızın toplumsal talepleri” deyin, ister “Güneydoğu sorunu” deyin, isterseniz “Kürt sorunu” deyin… Sorunlar, anayasal düzende, demokratik cumhuriyet sistemi içinde ve daha çok demokratikleşme yoluyla çözülmeli. (10 Ağustos 2005, Aydınlara)
“Kürt sorunu ne olacak?” diyenlere diyorum ki, herkesten önce benim sorunumdur.(12 Ağustos 2005, Diyarbakır’da)
Etnik unsurlar vardır. Kürt’ü vardır, Laz’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü, Arnavut’u, Boşnak’ı, Türk’ü vardır. Bunlar ülkemizde bir alt kimliktir. Bunun bir tek üst kimliği vardır; o da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. (15 Ağustos 2005, AKP’nin 4. kuruluş yıldönümü töreninde)
Ülkemizde Laz da var, Boşnak da var, Arnavut da var, Çerkez de var. 30’a yakın etnik kimlik var. Bununla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını birbirine karıştırmayalım. (21 Ağustos 2005’te, (İstanbul’da minibüsçülerle sohbet ederken)
Kürt olan vatandaşımıza, “Kürt değilsin, Türk’sün” dayatmasını yapmamız yanlış. Aynı şey Laz, Gürcü, Çerkez, Abaza, Boşnak, Arnavut için de geçerli. (3 Eylül 2005, Napoli’ye giderken uçakta)
Ülkemde birçok sorunlar var. Doğu sorunu, Güneydoğu sorunu, Kürt vatandaşların kendine ait sorunları vardır. Hangi etnik unsurdan olursa olsun, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Arnavut, Boşnak, ki biz buna alt kimlik diyoruz, üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. (8 Ekim 2005, Siirt’te)
Türk Türküm, Kürt Kürdüm, Laz Lazım, Çerkez Çerkezim diyebilecek. Hepimizin üst kimliği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Türk, Kürt, Çerkez, Laz aklınıza ne gelirse hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında bir ve beraber olacağız. Alt kimliklere saygı duyacağız. Ancak hepimizin bir üst kimliği var. Nedir o? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır (20 Kasım 2005, Şemdinli’de)
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, 73 milyon için sigortadır. Bizi; Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Türk’ü, doğulusu, batılısı, güneylisi, kuzeylisi ile inananı, inanmayanı ile birleştiren bu üst kimliktir. Biz bir mozaiğiz. (23 Kasım 2005, AKP grubunda)
Deniz Baykal, bana bir defa ‘Türk milleti’ demenin dersini vermesin, önce onun dersini alsın. Dünyada Türk ırkı yok mu? Var. Etnik unsur olarak Türk yok mu? ABD’de zenciler, beyazlar vardır. ABD vatandaşlığı üst kimlik kabul edilmiştir. (27 Kasım 2005, Samsun’da)
İnsanların ben Gürcü’yüm, ben Laz’ım deme hakkı var. Oradaki vatandaşın “Ben Kürt’üm” demesini engelleyemezsin. “Kürtüm demeyeceksin ha” dersen isyan başlar. (28 Kasım 2005, İspanya gezisinde)
Bizde etnik unsurlar din bağıyla bağlıdır. Türkiye’deki Kürt kökenli vatandaşların sorunu, Türk kökenli vatandaşlar kadardır.(6 Aralık 2005, Yeni Zelanda’da)
Sen önce PKK’yı terör örgütü ilan et sonra konuşalım. Canilere “şehidimiz” diyeceksin sonra bu ülkenin Başbakanından randevu bekleyeceksin. Yok böyle şey. (5 Nisan 2006 – Türkiye Gazetesi)
Askerlik herhalde yan gelip yatma yeri değil. (4 Eylül 2006’da Balıkesir’de “Şehit cenazesi görmek istemiyoruz” diyen bir vatandaşa)
Kürt meselesi değil terör meselesi var.(5 Ocak 2007 – Lübnan ziyareti sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken)
Bir damla şehit kanını 550 vekile değişmeyecek kadar aşkla bu vatana bağlıyız. (14 Haziran 2007)
Aramıza ayrımcılık tohumu atanlara, nifak tohumu ekmek isteyenlere, bu ülkeyi bölmek isteyenlere ben ‘yazıklar olsun’ diyorum. (12 Temmuz 2007)
Açılımın hepsi bir anda olmaz. Hazmede hazmede hazmettire hazmettire ilerlememiz gerekiyor (24 Eylül 2009)
Bizim dört kez bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Bugüne kadar AK Parti iktidarı olarak terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, oturmayacağız da. Bizim felsefemizde, anlayışımızda böyle bir şey olamaz. (21 Ağustos 2010 -Kayseri mitingi)
PKK ile biz görüşmedik. Görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir. (3 Ağustos 2010)
Burada bir şeyi birbirine karıştırmayalım. Biz siyasi iradeyiz, siyasi iktidarız. Biz siyasi iktidar olarak, siyasi hükümet olarak hiçbir zaman bir terör örgütüyle veya temsilcileriyle masaya oturup görüşme yapmayız. Böyle bir şeyimiz bizim asla olmamıştır, yoktur, olamaz da. Şu veya bu şekilde çeşitli kurumlarıyla bu tür bazı münasebetler gerekirse devlet onu kendisi yapar. Burada bunu birbirine karıştırmamak gerekir. (24 Ağustos 2010 – Siyaset Meydanı programında)
Önemli olan boy değil, önemli olan soy, soy! (2010 referandumu sürecinde boyunu merak eden muhalefete söylüyor.)
Terör örgütü PKK ile biz görüşmedik. Devlet görüştü. (19 Eylül 2011)
Bizim için dini, mezhebi, dili, rengi, etnik kökeni ne olursa olsun insan önce insandır. (29 Mart 2011)
Milli savunma, ancak milli bir sanayi ile milli bir anlayışla etkin ve mümkün olur. (27 Eylül 2011)
Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece, insana insan olduğu için yine değer veririz.(2012)
Her yerde, bu böyledir. O nedenle MİT Müsteşarımızı İmralı’ya gönderen benim, Oslo’ya gönderen benim. Niçin gönderiyorum? Çünkü ortada bir terörle mücadele var. O mücadelede başarılı olmak zorundayız. Başarılı olmak için de tüm araçları kullanmak zorundayız. (12 Nisan 2012 – Çin gezisinde)
PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin. (18 Ekim 2012)
İmralı ile MİT gibi kurumlar aracılığıyla görüşmeler yapılıyor, bu tür görüşmeler devam ediyor. (28 Aralık 2012)
Halkımın İmralı sürecine bakışı çok olumlu, yaptırdığım kamuoyu araştırmalarında bunu görüyorum. (30 Ocak 2013)
Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız. (2013)
Bölücü terör örgütünün 4 boyutu var. İmralı, Kandil, Avrupa bir de Parlamento uzantısı var. Hepsi farklı farklı. Konuştuğunuzda İmralı ne derse onu yapacaklarını söylüyorlar. İmralı beklentilerimize cevap verecek noktaya adım atıyor. O da silahların bırakılması noktası. (1 Şubat 2013)
Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin. ( 26 Şubat 2013)
Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz. (16 Kasım 2013 – Diyarbakır konuşmasında)
Bayrağımız bir, istiklal marşımız bir. Dağlarımız, nehirlerimiz bir. Türkülerimiz, şarkılarımız, acılarımız bir. Bizim sadece tarihimiz değil, bugünümüz yarınımız kaderimiz bir. (10 Ağustos 2014 – Balkon konuşmasında)
Varsa yoksa Kürt sorunu. Ne Kürt sorunu, artık böyle bir şey yok. Kardeşim neyin eksik senin. Bir Kürt olarak sen bu ülkede Cumhurbaşkanı oldun mu, oldun. Başbakan çıkardın mı, çıkardın. Daha ne istiyorsun. (2015)
Kendileri sırça köşklerinde keyif sürerken, bu milletin masum evlatlarının kanı üzerinden demagoji yapanlar sadece korkak değil, aynı zamanda alçaktır. (2015)
İmralı üstüne düşeni yaptı, (2 Mart 2015 – Suudi Arabistan gezisine giderken)
Ben oradaki (Dolmabahçe) toplantıyı doğru bulmuyorum. Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? (22 Mart 2015 – Ukrayna gezisi dönüşünde)
Kim ki etnik unsurları bir ayrışma vasıtası olarak kullanıyorsa, bu topraklarda bin yıldır muhafaza edilen bu kardeşliğe ihanet içindedir. (23 Mart 2015 – Muhtarlarla buulşmasında)
Ben, Kürt sorunu yoktur dediğimde, bunu son derece art niyetli bir şekilde başka yerlere çekmeye çalışıyorlar. Oysa, benim söylediğim son derece açıktır: Türkiye’de artık Kürt sorunu yoktur; Kürt kardeşlerimin sorunları vardır. (23 Mart 2015 – Muhtarlarla buulşmasında)
Artık ‘Kürt sorunu var’ demek ayrımcılıktır. HDP illegal yollarla işimizi sıkıntıya soktu. Çözüm sürecinde karşı karşıya oturulan bir masa yok. Olması devletin çökmesi anlamına gelir. Çözüm sürecinde taraf yoktur, devlet vardır. (28 Nisan 2015)
Kürt kardeşim, canım kardeşim… Şimdi soruyorum; ey benim Kürt kardeşim, sen hizmete mi oy vereceksin, yoksa musluklardan kan akıtanlara mı oy vereceksin? Bilboardlarda, raketlerde, duraklarda musluklardan kan akıyordu, fakat eleştiriler başlayınca, şimdi bugün baktık ki musluklardan akan suyun rengi değişmiş. Ah benim Kürt kardeşim, canım kardeşim biz size sevdalıyız, ama siz bizi anlamakta zorlanıyorsunuz. Ben bu alandakileri tenzih ediyorum. 7 Haziran bir kırılma noktasıdır. 7 Haziran’da terörü arkasına alanlar mı kazanacak, yoksa bu millete sevdalı olanlar mı kazanacak? Bu bakımdan çok önemli. (14 Mayıs 2015 – Van’da toplu açılışta)
Biz, örgüt liderlerinin karşısında eğilenlerden değiliz. (14 Mayıs 2015 – Van’da toplu açılışta)
Çözüm sürecinin başlangıcına bakalım, buraya geldiğimiz ana bakalım. Demokratik açılım olarak başlattık. Hükümetimizin samimiyetiydi. 30 Mart seçimlerine, giderken çözüm sürecinin istismarını gördük. Genel seçimlere geldiğimizde bu işin ciddi manada hasar gördüğünü gördük. Bu hasarla birlikte artık ortada bir gerçek var. Bu ülkede milli birliğimize, kardeşliğimize kastedenlerle bir çözüm sürecini devam ettirmek mümkün değil. Ben parti kapatılması olayını doğru bulmuyorum. Fakat bu partinin yöneticilerinin bu işin bedelini ödemeleri gerekir. Fert fert, birey birey. Anayasa’nın 14. maddesi çok şeyler sağlıyor. Eğer o yeterli değilse, dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle, terör örgütünü kendi arkasında gösterenler, ‘sırtımızı şuraya dayıyoruz’ diyenler, bu ifadelerin bedelini ödemelidirler. (28 Temmuz 2015)
Eğer 400 milletvekilini alacak ve Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı (6 Eylül 2015 – ATV -A Haber’de terör olaylarını değerlendirirken)
Benim milletimin dili tektir, Türkçedir. (26 Aralık 2010 – TBMM Bütçe Görüşmeleri)
Ben hiçbir yerde tek dil demedim. Tek bayrak, tek millet, tek devlet dedim (6 Mayıs 2011’de Aksaray’da seçim mitinginde)
Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim, hiçbir yerde benim böyle bir ifadem yok. Çünkü, onlar yalan makinesi. Tam aksine bizde ne var? Tek millet… (26 Mayıs 2011 – Niğde mitinginde)
Doğuştan gelen üstünlükleri dezavantaj olarak değerlendirmedik… Biz tek millet tek bayrak dedik… Ama asla tek din demedik. (4 Mayıs 2012 AKP Kahramanmaraş il kongresi)
Bizde ayrımcılık yok, tek millet. İki, biz işte burada da gördüğünüz gibi ‘Tek bayrak’ dedik. Tek bayrak ve bizim bu bayrağımıza laf söyletmeyiz. Bu bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir. Üçüncüsü, tek dindir. Dil değil, din, din. Bunu söyledik. (5 Mayıs 2012 AKP Adana il kongresi)
Yazıları posta kutunda oku