NECDET BULUZ
Geçenlerde “efsane komutan” olarak adlandırılan Erdal Sarızeybek, Bodrum’da MİSİAD’ın düzenlediği bir organizasyonla terör konusunda konferans vermişti. Sarızeybek, konuşmasında özellikle PKK ile yapılan mücadelede yanlışlara da değindi. “Efsane komutan” özellikle “PKK ile mücadelede başarı elde edilmek isteniliyorsa alan mücadelesi ön plana çıkarılmalıdır” dedi.
Yıllarını dağlarda terör örgütüne karşı mücadele ederek veren Sarızeybek, Türk ordusunun çok güçlü olduğunu, ancak karşısında düzenli bir ordunun bulunmadığını söyleyip “PKK, vur-kaç taktiği ile gerilla savaşı veriyor. Düzenli orduyu bu örgütün üzerine bu şekilde gönderirseniz bu hatadır. Vur-kaç taktiği ile PKK ile alan mücadelesi verilmeli ve verilen alanda teröristler etkisiz hale getirilmedir” dedi.
Sarızeybek’in üzerinde durduğu diğer önemli konu da istihbarat oldu. İstihbaratın terörle mücadelede çok önemli olduğunun altını çizen Sarızeybek bu konuda da bir kargaşa yaşandığının altını çizdi.
Hemen şunu da ekleyelim:
PKK’nın beslendiği, güç aldığı alan Kuzey Irak’tır. Her ne kadar Kandil, terör örgütünün eğitim ve taktik alanı olarak görülüyorsa da PKK’lılar Kuzey Irak’ta rahatça barınabiliyor, eğitim alıyor, silahlanıyor.
Bunun anlamı nedir?
Kuzey Irak bataklığı var oldukça PKK konusu da kolay kolay kapanmayacaktır. Çünkü şu anda Kuzey Irak’ta Barzani’nin peşmergeleri ile iç içe olan PKK’lılar, Peşmergelerin elindeki her türlü silaha da sahip olabilmektedirler. Özellikle bu konuyu görmezden gelmemek gerekiyor.
Konumuz Kuzey Irak’tan açılmışken sıcak bir gelişmeyi de sizlerle paylaşalım:
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Peşmerge Bakanlığı, ABD’nin Irak’ta bazı askeri tugayları silahlandırma planı kapsamında 3 tugayın kurulacağını bildirdi.
Peşmerge Güçleri Genel Sekreteri Cabbar Yaver yaptığı açıklamada, Washington’un Irak ordusu ve Peşmerge’den bazı tugayları silahlandırma planı kapsamında bakanlığın 3 tugayın kurulması içi gönüllülük esasına dayalı çalışma başlattığını belirtti. Yaver, kurulacak 3 tugayın, IŞİD militanlarıyla mücadele eden Peşmerge güçleri içerisindeki birimlere katılacağını kaydetti.
ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Stuart Jones, Nisan ayında ABD Kongresi’nin ayırdığı 1,6 milyar dolarlık bütçe çerçevesinde Irak’ta bazı tugayları silahlandıracağını söylemişti.
Terör örgütü IŞİD, Diyala, Ninova ve Salahaddin’de ele geçirdiği yerlerin çoğunda kontrolü kaybetse de Enbar’ın pek çok bölgesinde 2014’ten bu yana hâkimiyetini muhafaza ediyor.
“IŞİD ile mücadele” adı altında Peşmergeye yapılan yardımların PKK’nın eline geçmemesi mümkün mü? Zaten PKK’lıların kullandığı el bombalarının ve patlayıcıların çoğunun Amerikan yapımı olduğu da söyleniyor.
Aklımıza şu da geliyor: Amerika, Suriye’deki PKK’nın kolu PYD’ ye, Kuzey Irak’ta Peşmerge’ye verdiği silahlarla sanki PKK’ya gizli destek mi veriyor? Bu terör örgütünün eline bu kadar silah ve patlayıcı nereden geliyor? Bunun kaynağı neresi? Dış güçlerin desteği olmasa bu örgütün bu şekli ile ayakta kalması mümkün mü?
Bu nedenle şunları söylemeliyiz:
PKK ile yapılan mücadelede aynı yanlışları yapmamak ve konuyu sadece sınırlarımız içersinde değerlendirmemek gerekiyor. PKK konusu iç terör meselesi konusunun çok dışına taşmıştır. Bu örgütün arkasında hangi dış güçlerin olduğu artık çok açık biçimde görülüyor.
PKK’nın en büyük gelir kaynağı kaçakçılıktır. Sınırımızdan bu kaçakçılık çok rahat biçimde yapıldığı halde bunu önleyebilecek tedbirlerin bugüne kadar alındığını söyleyemeyiz. Uyuşturucu kaçakçılığından PKK’nın kasasına akıl almaz paraların aktığı da bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Kaldı ki, Kuzey Irak’taki peşmergebaşı, yasa dışı yollardan kurduğu sigara ve içki fabrikalarından çıkardığı malları Türkiye’de de rahatlıkla pazarlayarak önemli paralar kazanıyor. Bunlardan PKK’nın da nemalandığını artık bilmeyen mi var?
PKK’nın artık taktik değiştirdiği ve kurulan tuzaklarla güvenlik güçlerimize kayıplar verdirdiğini görüyoruz. Bunları mutlaka eğiten, taktik veren, bir üst akılın var olduğunu da görmezden gelmeyelim. Kuzey Irak’ta özellikle İsrailli askerlerin ve ajanlarının varlığından söz ediliyor. Çeşitli yardım kuruluşları adı altında görev yapan bu İsrailli ajanların PKK’ya da eğitim ve taktik vermediğini kim iddia edebilir? Peşmergebaşı Barzani de açıklamalarında İsrail ile sıkı askeri işbirliği içinde olduklarını açıklamadı mı?
Konuyu bütün boyutları ile ele aldığımızda PKK ile mücadele şeklinde mutlaka değişikliklere gidilmesi gerektiğini görmüş oluruz. Geçmişte bunlar görülmüş, hesapları yapılmış, düzenli askerin yerine vur-kaç taktiği uygulayan özel timler PKK’nın karşısına dikilmişti. Hatta PKK elebaşları çoğu açıklamalarında “Askerden değil ama özel timlerden çekiniyoruz. Özel timlerle karşılaşmamak ve çatışmamak için de önlem alıyoruz “açıklamalarını yapmışlardı.
Başa dönelim:
Terörle mücadelede bu işin ustalarından da istifade edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yıllarca dağlarda PKK ile mücadele etmiş olan ve gerilla ve alan savaşını iyi bilenlerin görüşleri de önemlidir. “Efsane komutan” Erdal Sarızeybek’in açıklamalarını da bu nedenle değerlendirdik.
Son söz:
İçinde bulunduğumuz coğrafyada dengeler çok değişti. Yeni şekillenmeler gündemde. Bunun da iyi okunması ve önlemlerin de bunların değerlendirilmesi ile alınması gerekiyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Yazıları posta kutunda oku