Dünyanın dört bir yanında büyük savaşlar ve yıkımlar yaşanıyor.
Ölümler, yaralanmalar, vahşet, barbarlık, sürgünler, göçler ayyuka çıkmıştır.
Türkiye dahil tüm dünyada yıllardır akan kan durmuyor,her gün biraz daha artarken barış ve kardeşlik masal olmuştur.
1 Eylül Dünya Barış Günü, bir kutlamadan ziyade bir farkındalık gününe dönüşmüştür.
*
Tam da bu gün, Sea Breeze (Deniz Esintisi) 2015 Tatbikatı, Türkiye’nin de aralarında olduğu NATO’ya üye 12 ülkeden 2500 askerin katılımıyla Karadeniz’de yapılıyor.
Rusya savaş gemileri ve uçaklarıyla tatbikatı izliyor.
Ukrayna kriziyle birlikte ABD/ NATO ile Rusya’nın arasında gerginlik zirveye ulaşmışken yapılan askeri tatbikatlar, taraflar arasında bir çatışmayı tetikleme ihtimaliyle endişeye neden oluyor.
*
ABD/ NATO “Rusya’yı saldırgan ülke” sınıfına almıştır, bu konuma karşı koymak için yeni stratejiler oluşturuluyor.
NATO askeri varlığını Doğu Avrupalı üye ülkelere konuşlandırıyor, kışkırtıcı askeri tatbikatlarla bölgesel silahlanma yarışı başlatılmıştır.
*
Rusya’ya siyasi ve ekonomik ağır yaptırımlar da uygulanıyor.
İşte, son olarak silah üreticisi ve ihracatçısı 4 Rus şirketi İran, Kuzey Kore ve Suriye’ye nükleer ve füze teknolojisi sevk ederek kitle imha silahlarının yayılmasını önleme konusundaki yasaları ihlal ettiği gerekçesiyle yaptırım listesine alınmış,
Rus savunma endüstrisine ağır bir darbe vurulmuştur.
*
Halbuki Ukrayna iki rakip gücün vekâlet savaşı alanına dönüşmüştür.
Ukrayna’nın Batı yanlısı hükümeti, NATO’ya dayanarak Moskova desteğindeki Ukrayna’nın doğusundaki silahlı muhalefeti sindirmeye, kanlı çatışmalara son vermeye çalışıyor.
Nafile! Çünkü ABD ve Rusya’nın uzlaşmaması halinde Ukrayna krizinin sona ermesini hiç kimse beklemiyor…
*
Ama ABD küresel nüfuzunu korumak ve arttırmak istiyor.
NATO’nun Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerinde varlığını arttırması, o bölgeleri türlü silahlarla donatması, tatbikatlar düzenlenmesi, ABD adına mütemadiyen provokasyonlar içinde olduğu şeklinde anlaşılıyor.
Rusya’nın da aşağı kalır yanı yoktur, o’da NATO’nun muhtemel saldırılarına karşı ardarda askeri tatbikatlarda güç gösteriyor,geride savunma endüstrisini ful çalıştırıyor.
Sonuçta gerginlik zirve yapmıştır, karşılıklı olarak savaş ateşi körükleniyor.
*
Askeri ve militarist girişimler ya da ABD’nin Rusya’yı saldırgan, Rusya’nın ABD’yi genişlemeci kabul etmesinin ardında,
Esas olarak ABD’nin, NATO ülkelerinin askeri ve silah alım bütçesini arttırması talebini canlandırmak üzere bölgesel silahlanma yarışını zirveye ulaştırmak amacı bulunuyor.
Bu suretle hem hucumda olan hem savunmada kalan kazanıyor, ABD usulü tipik bir kazan-kazan uygulaması işliyor…
*
Ne ki, NATO’nun yüksek teknolojiye dayanan,alt sistemlerinin çokluğu ve karmaşıklığı nedeniyle çok pahalı olan silahlanma yarışına katılması için mali krizdeki üyelerinin savunma bütçelerinde kaynaklarını birleştirmesi, paylaşması, ulusal değil uluslararası çapta projelerde ortaklaşması gerekmektedir.
Oysa NATO ülkelerinin çoğu savunma harcamalarını artırmak istemiyor.
İttifakın Galler zirvesinde alınan karar doğrultusunda her ülkenin gayrı safi yurtiçi hasılasının yüzde ikisini savunma masrafları için harcamasına hiçbir üye katılmıyor.
Böyle olunca NATO’nun ortak savunma doktrini sona ermiş gibi görünüm arzediyor!
*
Halbuki “Savunma Endüstrisi”, ülkelerin ekonomik ve siyasal alandaki gücünü belirliyor.
Bu endüstri, dünyada yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak sürekli değişime, yeniliğe ve modernizasyona ihtiyaç duyuyor.
Ülke savunması gibi stratejik bir konuyla doğrudan ilgisi ve uluslararası arenadaki belirleyici rolüyle diğer piyasalardan farklıdır.
Değişim,yenilik ve modernizasyon sadece serbest piyasanın kendi dinamiklerinden değil, stratejik önemi nedeniyle ülke hükümetlerinin sektöre doğrudan ya da dolaylı müdahalesinden de kaynaklanıyor…
*
Bu değişimin kendisidir, o yüzden hiçbir kriz bu endüstriye engel olamıyor.
İşte Avrupa Birliği kurulduğu günden bu yana karşı karşıya kaldığı en derin ekonomik krizlerinden biriyle mücadele ediyor.
Rusya ekonomisinin 2015’te yüzde 5’in üzerinde küçülmesi bekleniyor.
Kısmen Batılı ekonomik yaptırımlar ve petrol fiyatlarının düşmesi gayri safi yurt hasılasını yüzde 4.9, enflasyonu yüzde 17’ye çıkarmıştır, gelirler büyük ölçüde azaltılmıştır.
Çin’in 2015 büyüme hızının önceki yıllara nazaran daha düşük olacağı bildiriliyor.
Ama bunların hiçbiri küresel bazda silah ticaretini azaltmıyor…
*
Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) küresel silah ticaretiyle ilgili son raporu;
Yaşanan bütün ekonomik krizlere ve devreye sokulan sayısız tasarruf tedbirlerine rağmen silah ticaretinin son 5 yılda yüzde 16 arttığını gösteriyor.
Silah ticareti ABD dış politikasının en önemli araçlarından biridir,bu sayede küresel silah ticareti pazarının yüzde 31’ini elinde bulunduruyor.
Rusya son beş yılda silah satışlarını yüzde 37 oranında arttırmıştır.
Çin Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeleri geride bırakarak dokuzunculuktan üçüncülüğe yükselirken,
Türkiye dünyada satılan her 100 silahtan 3’ünü alıyor.
En çok silah satın alan 7., en çok silah satan 17. ülkeyiz.
*
Hey, o’da ne?
İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanlığı silahlı kuvvetlerin kara, deniz,hava ve güvenlik güçlerinin katılımı ile yılın ikinci yarısında 20 askeri tatbikat düzenleyeceğini bildiriyor…
*
Barış soğuk savaşa, soğuk savaş sıcağa derken giderek masallaşıyor.
*
A’RAF-16’da; “Şeytan,beni azdıran sensin dedi. Onun için ben de andolsun ki onları senin doğru yolundan çıkarmak için pusu kurup oturacağım.” diyor.
3.9.2015
Bir yanıt yazın