2008 krizi sonrasında dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülke ve AB Komisyonu’nun kurduğu küresel ekonomik işbirliğinin temel platformu G-20,
Küresel ekonominin yeniden güçlü bir büyüme sürecine girmesi doğrultusunda ihtiyaç duyulan işbirliği ortamının tesisine yardımcı oluyor.
Farklı kültürleri ve farklı politik sistemleri olan ülkelerin karşılaştıkları sorunlara ortak çözümler üretiyor.
*
1 Aralık 2014’ten beri Türkiye hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri biraraya getiren uluslararası bir platform olan G-20’nin dönem başkanlığını yürütüyor.
Şimdi 31 Ağustos’ta başlayan ve 15-16 Kasım günlerinde Antalya’da G-20 Liderler Zirvesi’yle sonlanacak bir dizi toplantıyı ve aynı tarihte hepsi G-20 üyesi olan BRICS ülkeleri liderlerinin toplantısını düzenliyor.
*
Türkiye Zirve’ye, G-20’nin küresel ekonomik sistemdeki önemli rolüne vurgu yapan bir yaklaşımla “kapsayıcı ve sağlam büyüme için ortak eylem” sloganı etrafında katılıyor.
Ama Antalya Zirvesi, daha şimdiden 2016 Dönem Başkanı olacak Çin ve BRICS üyesi yükselen ekonomik güçlerin, ABD ve Avrupa’nın başarısızlığını vurgulayarak Zirve’nin yararlı hale getirilmesi ve o ölçüde uluslararası itibar kazanabilmesi mücadelesine sahne oluyor…
*
Çünkü, Asya’da hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı gelişiyor.
Çok sayıda serbest ticaret anlaşması “Asya’nın kaynakları, Asya’nın hizmetine” sloganıyla, çok zengin kaynakları Asya barışının ve kalkınmasının hizmetine sunuyor.
Asya’da barışa, istikrara, gelişmeye ve güvenlik ihtiyacının karşılanmasına yönelik güçlü adımlar atılıyor.
*
Bu çevreler ve bilhassa merkezi oluşturan Çin ve Rusya uzun süredir Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi çok taraflı kalkınma kurumlarını eleştiriyor.
DB ve IMF gibi kalkınma kurumları gelişmekte olan ülkeleri ulusötesi şirketlerin boyunduruğu altına sokmakla,
Ekonomilerini baltalayarak ülkeleri krize sürüklemekle,
Şirketlerin çıkarları için emeği ve çevreyi koruyan yasaları ihlâl etmekle suçluyor.
O nedenle Antalya Liderler Zirvesi’ne ve müteakip G-20 zirvelerine ortak çözümler bulunması anlamında büyük önem atfediliyor.
*
Halbuki Türkiye Zirve’nin yapıldığı tarihlerde, 1 Kasım’da yeniden genel seçime gidiliyor.
*
Bu noktada ABD ve İsrail, Ortadoğu’daki gücün Suudi Arabistan ve İran arasında dengeli dağılımını teminen,
1- Suriye ve Irak toprakları üzerinde Sünni Araplar için bir koridor oluşturma,
2- ABD’nin Irak’a yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı,Suriye Ordusundan faydalanmanın olanağının bulunmadığı ve Irak Ordusu’nun da zayıf olması ortamında;
Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir güç olarak Bağımsız Kürdistan’ı oluşturma çabasını yoğunlaştırmakta olduğu bir süreci geliştiriyor…
*
Bu süreç doğal olarak Türkiye’nin karşısına tehdit unsuru olarak IŞİD terör örgütünü,
Bağımsızlığa yönelen Irak Kürt Bölgesi Yönetimini ivmelemek ve Kürt Ulusal Birliğini oluşturmanın gayretinde düşen Suriye’de PYD ve Türkiye’de PKK’yı ve bu örgütlerin yarattığı komplikasyonları çıkarıyor.
Türkiye’nin Kasım ayına yürüyüşünde seçim güvenliği bir yana, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması baş ağrıtacak bir konudur ve büyük önem arzediyor.
*
Bu büyük riskler yetmezmiş gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Muhalif medyanın kapısına kilit vurulur, yazarları hapse atılır” sözlerinden sonra,
Fethullah Gülen’in de cemaati vasıtasıyla Türkiye’nin Kasım ayına gidişini cehenneme çevirmeye yönelik hareketlenmelere giriştiği görülüyor.
*
Cemaat medyası ile istihdam kaynağı iş adamlarına yönelik operasyon iddialarıyla ilgili olarak Cemaat;
Türkiye’de hükümeti, siyasi nedenlerle işleyen serbest piyasa ekonomisine engel çıkarmak, hedef aldığı kimi piyasaların rekabet baskısına dayanabilme gücünü engellemek,
Sonra bunun sonuçlarını medya vasıtasıyla görüş ve düşüncelerin açıklanmasına koyduğu yasaklarla gizli tutmakla töhmet ediyor.
*
Batı’yı etkilemeye çalışıyorlar.
ABD ve İngiltere’den Türkiye hükümetine uyarı telefonları geldiğinden söz ediliyor.
“Operasyon yaparsanız G-20 zirvesinin yapılması için sorunlar ortaya çıkar, iptaller ihtimal dahiline girer” mesajı veriliyor…
*
Fethullah Gülen, bir zaman Cumhuriyet Başsavcısı’nın iddianamesinde lâik,demokratik ve sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyetini sona erdirip, yerine şer’î yasaların hakim olduğu İslam devletini kurmak isteyen,
Sonra CIA ve MOSSAD’ın desteğiyle Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte ekonomik,siyasal ve toplumsal güç kazanarak siyasi parti olmadığı halde cemaatiyle ülke politikalarını domine eden,
Nihayet tüm sistemi kontrolleri altına alarak paralel yapıda AKP devletini ve cemaatinin derin devletini,
Türkiye Kürdistan’ında da Kürt derin devletinin oluşmasına göz yummalarının ardından, cemaatiyle birlikte tasfiyesine karar verilen kişidir.
*
Şimdi seçim güvenliği konusunda çok sıkışık olduğu bir zamanda eski ortağını, G-20 Antalya Liderler Zirvesi’nin toplanmasının ve küresel ekonomik sistemde güvene, yarara, eşitliğe, eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışının gelişmesi olasılığının önünü kesmeye çalışıyor…
1.9.2015
Bir yanıt yazın