YARATICI KAOS

YARATICI KAOS
 
 
ABD uluslararası politikada yeni bir hegemonya tesis ederken, işte Ortadoğu’da giriştiği askeri işgal ve müdahalelerde olduğu gibi ülkelerin ekonomik, sosyo-kültürel ve politik yapılarına sert şoklar uyguluyor.
Bu “Yaratıcı Kaos Doktrini” dir.
 
*
10 yıl önce Irak’ta, önce savaşın A-günü ( ‘A’ hava saldırısı) harekâtıyla başlayacağı, tahmin edilemez bir gök gürültüsünün yaratacağı şok ve dehşetin Saddam’ın askerlerinde muazzam bir isteksizlik ve acizlik oluşturacağı düşünülmüştü.
 
*
Ardından ekonomik şok uygulandı.
Ülkenin yeniden inşası için para vaad edildi,hatta Irak ticari işlere açık ülke olarak ilan edildi.
Irak’ın parası-pulu, varı-yoğu Amerikan şirketlere aktarıldı, eğer bir Irak’lı iş için gelirse taşeron listesinin sonuna yazılıyordu!
Iraklılar sürüm sürüm süründürüldüler…
 
*
Sonra kaosun yaşandığı ülkede müzeler, tarihi kalıntılar, kültür değerleri yağmalandı.
Bu suretle sadece yeni bir ekonomik sistem yerleştirmek için boş topraklar yaratılmıyor, bunun gelecekteki temellerini atmak amacıyla  kültürel bir holokostla birlikte boş bir sayfa oluşturuluyordu.
 
*
Nihayet, muhalefeti bastırmak için agresif yöntemlerle şok enformasyon uygulandı.
İşgalin ilk gününden başlayarak on binlerce Iraklı hapishanelerde çok ağır sorgulama tekniklerinden geçti.
Herkesin aklı şaştı, sus-pus oldular. 
 
*
Bu anlamda Irak Savaşı, modern tarihin en özelleştirilmiş savaşıydı.
Şimdi aynı doktrini çok daha özel IŞİD radikal örgütü uyguluyor…  
 
*
Bugün ABD, halâ Arap İslam toplumları ve topraklarını küçük küçük parçalara ayırma, ulusal ordularını zayıflatma ve bölgeye İsrail’e bağlı ordular vasıtasıyla hakim olmak için “Yaratıcı Kaos” stratejisini uyguluyor…
 
*
Öncelikle İsrail’in güvenliğinin mütemadiyen tehlikede ve beklemede kalmamasını öngörüyor.
O yüzden Suriye Cumhurbaşkanı Beşir Esad’ın, “Eğer Şam’da rejim devrilirse, Orta Doğu’dan Uzak Doğu’ya kadar geniş bir coğrafya karışır, istikrarsız hale gelir” iddiasının doğruluğunu, kanına girdiği onbinlerce insanın, çökerttiği Suriye aile yapısının ve Suriye’nin pahasına sessizce kabul ediyor.
Ya sonra?
 
*
1- Nükleer anlaşma ile elini güçlendiren İran İslam Cumhuriyeti ile cepheleşmekten kaçınıyor.
2- Ama Orta Doğu’daki gücü Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtabilmek için İran’ın nüfuz ettiği alanlarda karşısında Sünni Arapların oluşturduğu bir savunma örgütünü de kurmuş bulunuyor.
3- Gücün Suudi Arabistan ve İran arasında dengeli dağılımı için Suriye ve Türkiye Kürtlerinden destekli bağımsız Kürdistan’ın,
Irak toprakları üzerinde Sünni Araplar için bir koridor oluşturma çabasının yoğunlaşmakta olduğu bir süreci geliştiriyor…
 
*
Çünkü olası bir  İsrail-Filistin Barış Anlaşması’nı ergeç Suriye ile yapılacak ve Irak’ın teyid edeceği bir barış anlaşmasının takip edeceğini biliyor.
 
*
O yüzden merkeze aldığı İsrail ve güvenliği için Irak’ta  mevcut güç-gelir paylaşımına dayalı idari yapıyı değişmeye zorluyor.
Bağımsız Kürdistan’ı  çekildiği Irak’a yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı,
Suriye Ordusundan faydalanmanın olanağının bulunmadığı ve Irak Ordusu’nun da zayıf olması ortamında;
Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir güç olarak düşünüyor.
 
*
İsrail-Suriye arasında olası bir barış anlaşmasının şartlarından biri ise her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması olmalıdır.
Bu yüzden Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler, İsrail’in  Suriye azınlıkları olan Kürtler için birbirlerini manipüle  etmemeleri gerekiyor.
Suriye’de bir Kürt koridorunun bunu sağlayabileceğini kuruyor.
 
*
Bu nedenle, şimdilerde  Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Türkiye’de PKK, Suriye’de PYD  Kürt ulusal gücünü pekiştirmek üzere siyasi,askeri, sosyo-kültürel ve ekonomik restorasyondan geçiyor.
Ceremesi Türkiye’ye patlıyor, her gün şehit haberleri geliyor, oluk gibi kan akıyor…
 
*
Olası İsrail-Suriye arasında bir barış anlaşması için bir diğer önemli unsur, İsrail’i bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak Laik Araplar ya da  BAAS partisinin olması gereğidir.
Bölgede İsrail’i  bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak, İslamiyet’ten ziyade Araplığı temel alan sol milliyetçi BAAS partilerinden başka bir oluşum bulunmuyor. 
BAAS Suriye’de Cumhurbaşkanı Esad ile iktidarını koruyor, Irak’taki BAAS iktidarı ise ABD işgaliyle son bulmuştur.
 
*
Bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Osmanlıcılık hevesiyle, 
Farklı kimliklerin ve farklı inançların bir ulus devletle değil, Ortadoğu’da  devletler konfederasyonu sistemi içinde bir arada yaşayabilecekleri,
Böylece bölgenin ya da Suriye ve Irak Kürdistan’ının ekonomik kaynakları üzerinde egemen olunacağı ABD senaryosu;
Bugün yerini Irak’ta Sünnilerin yaşadığı bölgede İŞİD’in Sünni halk üzerinde kurduğu baskı ile karmaşık etnik ve dini gruplar arasında ayrışmalara hız vermesi,
Bu ayrışmanın verdiği fırsatla Sünnilerin yaşadığı bölgede Irak BAAS’ının yeniden doğuşu senaryosuna dönüşmüştür.
 
*
Erdoğan, alay-ı valâ ile yere göğe sığdıramadığı İŞİD örgütünün Suriye’de Kürtlere, Irak’ta  BAAS’çı Sünnilere açtığı kredilerin sonucunda aldatılmış olmayı içine sindirememiş olsa da,
Şimdi ABD’nin B. Esad ve İran blokunun müzakere için yol aramaya başlayacağı öngörüsü doğrultusunda,
El Kaideci Nusra Cephesi, Ahrar’ı Şam Örgütü ve Türkmen Birlikleri destekli  Özgür Suriye Ordusu güçlerinin,
Esad’ın tamamına hâkim olduğu Lazkiye ve Tartus bölgesine yaklaşarak kuşatmasını teminen Türk Hava Kuvvetlerine Halep’in kuzeyinde IŞİD’e ait olduğu şüpheli hedefleri vurduruyor.
*
ABD’nin “Yaratıcı Kaos Doktrini” ile Türkiye’de PKK ve Suriye’de PYD’ nin oluşturduğu Kürt koridoru desteği ile bağımsız Kürdistan,
Suriye ile Irak toprakları üzerinde BAAS’çı Sünni Araplar için bir koridor oluşturma çabası,
Türkiye’den sonra giderek İran ve Rusya’yı zayıf düşürme siyasetine dönüşmüştür ve yeni komplikasyonları beraberinde getiriyor. 
 
*
Nitekim Irak Parlamentosu 8 yıl aradan sonra yeni siyasi partiler yasasını onaylamıştır.
30 milyon nüfuslu Irak Yüksek Seçim Kurulunda kayıtlı 306 siyasi parti bulunuyor, söz konusu yasa istikrarı sağlamak adına siyasi partileri yeniden organize ediyor.
Özellikle IŞİD’in  BAAS Partisi ve BAAS’çı politikacılar ve gruplarla bütünleşerek Musul gibi şehirleri işgal etmesinin ardından, 
Bu yasa ile askeri ve yargı erki görevlilerine parti kurma hakkı ve siyasi partilere katılma hakkı verilmiyor.
Bu suretle Irak BAAS Partisi resmen yasaklanmış bulunuyor…
 
*
ABD’nin “Yaratıcı Kaos Doktrini” gibi sert güç uygulamasına,şimdilik Irak Şii hükümetinden yumuşak güç yanıtı alınmıştır…
Türkiye ise yeni belâların nereden ve nasıl geleceğini karartan Recep Tayyip Erdoğan’a takılmış gidiyor…
 
30.8.2015

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir