NECDET BULUZ
Hükümet, memura ve memur emeklisine 2016 yılı için yüzde 6+5, 2017 yılı için de yüzde 3+4 maaş zammı verecek. Memur-Sen’in altına imza attığı bu anlaşmaya Kamu-Sen ve KESK itiraz etmesine karşın, hükümet olanlar memur ve emekliye “ Yine aç kalın” dedi.
Aslında eğer 1 Kasım’da seçime gidilmemiş olsaydı, bu hükümet hiç kuşkunuz olmasın yine de bu zammı yapmazdı. Yüzde 3+3 ile masaya oturan Hükümet en fazla 4+4 ile bu işi bağlardı. Eğer rakamlar bunun üzerine çıktıysa buna “Seçim zammı” da diyebiliriz.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, enflasyon farkının olması halinde bu farkın da zamlara yansıtılacağını söyledi.
Doğrusunu söylemek gerekirse seçim öncesi Hükümet olanların daha cömert davranabileceği görüşündeydik. Çünkü 1 Kasım’da yapılacak seçime iddialı hazırlanan ve çalışan ile emekli kesimin sıkıntılarının giderilmesi yolunda adımlar atılacağı mesajlarını veren yönetim kadrosu açıkça memuru ve emekliyi yine hüsrana uğratmıştır.
Peki, bu zam memuru ve emekliyi ayağa kaldırır mı, rahatlatır mı?
Kesinlikle “hayır” diyebiliriz.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde gerçek enflasyon zaten yüzde 20’nin üzerine çıkmış. Alım gücü azalmış. Temel gıda maddelerindeki artış yüzde 30-40’lara kadar tırmanmış. Çarşıya pazara çıkılmaz duruma gelinmiş. Paranın değeri kalmamış. Özellikle Dolar’daki artışın paramızı erittiğini, bunun da alım gücünü zayıflattığı artık bilmeyen mi var?
Bu durum karşısında memura ve emekliye sadaka gibi verilen bu zammın bir işe yaramayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Kaldı ki, 2016 yılına kadar hayat daha ne kadar pahalalanacak, enflasyon rakamları nereye dayanacak bunu da şimdiden kestiremiyoruz.
Dikkat edilecek olursa Hükümet sendika temsilcileri ile zam pazarlığı için masaya oturuyor ama kendisine en yakın olan sendika ile anlaşma yapıyor. 2015 yılı maaş zamları da yine aynı taktik ve sistem ile gerçekleşmişti. “Al gülüm, ver gülüm” ile yine memur ve emekliler tuşa getirildi. Memurlar, diğer sendikalar ve emekli kesimin bu durum karşısında sessiz kalmayacağı görüşündeyiz.
Hiçbir dönem memur ve emekli devlete zarar verecek hareketlerin içinde olmadı. Protestolarını bile bir memur terbiyesi içinde sınırlı yaptı. Kırıp, dökmekten uzak kaldı. Sessiz kalmayı uygun buldu. Ancak, bu kesim sandık önüne konduğunda da kendisi ile alay edenlere gereken yanıtı mutlaka demokratik kurallar ve hakları çerçevesinde burada da verecektir.
İşin ilginç bir tarafı daha var:
Hükümet ile sendikaların memur maaş zammı için masaya oturdukları zaman diliminde Güneydoğu’daki olaylar, şehit haberleri öyle sanıyoruz ki, konunun dışında kalan sendikaların eylem yapmasını da zorlaştıracaktır. Memur ve emekliler böyle bir ortamda zaten sokağa taşmazlar.
Nitekim Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, yapılan anlaşma sonrası tepkili olduklarını belirtip” Bu toplu sözleşme tam anlamı ile bir fiyaskodur. Talep edilenden de çok farklıdır. Fakat askerlerimi de şehit edilirken eylem yapmayı uygun bulmuyoruz” diyor.
Hükümet olanlar da böyle bir ortamda memur ve emekliler için verilen bu zammın yetersiz olduğunu görüyor. Hükümete yakın bazı kaynaklar “Eğer yeni yapılacak seçimde memurun ve emeklilerin oylarını almak istiyorsak, bu zammın iyileştirilmesi gerekiyor. Seçim arifesinde böyle bir atağa geçilebilir” görüşünü yansıtıyor.
Söylenmek ve yapılmak istenilen şu:
Toplu sözleşme görüşmelerinin dışında memur ve emekli maaşlarına seyyanen zamla iyileştirme yapılabilecek. Seçim arifesinde yapılması hedeflenen böyle bir düzenleme ile memur ve emeklilerden oy alınabileceği hesaplanıyor.
Nitekim 2015 Eylül ayı itibarı ile memur emekli maaşlarına ortalama 100 lira zam yapılacağı açıklandı. Böylelikle 2016 yılında en düşük emekli aylığı yüzde 19,1 oranında artmış olacak.
Nereden bakılacak olursa olsun, çalışan ve emekli kesim geçinmekte çok büyük zorluk çekiyor. Hayat pahalılığı ve enflasyon büyük oranda hemen herkesi ve her evi etkiliyor. Bunun izlerini silmek, rahat bir yaşam ortamını sağlamak için ortada dolaşan bu rakamların bu kesimi rahatlatacağını düşünmüyoruz.
Bizi yönetenlerin öncelikle hayat pahalılığını önleyecek bazı önlemleri de alması gerektiğini düşünüyoruz. Kırmızı etin yanına yaklaşılmıyor. Süt ürünlerindeki artış, diğer gıda maddelerindeki pahalılık bu rakamlarla önlenebilir mi?
Dolardaki artış, girdilere yansıyor, bu da doğrudan tüketici etkiliyor. Yatırım yok, istihdam yok, ihracat durma noktasında. Ekonomideki yangın giderek büyüyor. Ekonomimize yöne verenler “Hiç kimse merak etmesin, her şey iyiye gidiyor “diyor ama biz iyiye giden bir şeyi göremiyoruz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın