Başkan B.Obama’nın görev süresinin 2017’de sona ermesi,
İsrail-Filistin arasında barış merkezli, Ortadoğu’da terörle mücadele stratejisinin ve barış için atılacak adımların hangi seyirde götürüleceği konusunda endişe yaratıyor.
Ancak “Siyonizmin Gücü Kapital: Küresel Kapitalizmi, ABD’nin İsrail’in Güvenliğine Yönelik Taahhüdü: Ortadoğu’yu Belirler” esası doğrultusunda herşey bir şekilde yürüyor…
*
İran ve 5+1 grubunun Viyana’da imzaladığı nükleer anlaşmanın ya da Bercan adı ile bilinen ortak eylem planının, ABD Kongresi’nde inceleme süresi 17 Eylül’de sona eriyor.
Giderek anlaşmaya yönelik desteklerde büyük artış gözleniyor.
*
Yalnızca İsrail Başbakanı B.Netenyahu sağlanan nükleer anlaşmaya karşı olduğunu belirtiyor.
Ne ki, başta ünlü siyonist lobi ABD-İsrail Kamu İşleri Komitesi (AIPAC) olmak üzere diğer bir çok lobi İran ile imzalanan anlaşmayı destekliyor.
Bu durum Netenyahu argümanlarının zayıflamakta olduğunu gösteriyor.
*
ABD’nin nükleer anlaşmanın ardından, İran ile cepheleşmeyi istemediği anlaşılmıştır.
Şimdi ABD Cenevre Mutabakatı çerçevesinde siyasi çözüm sağlayarak Suriye ve Irak’ın yeniden resmedilmesine,
Ön cephedeki ortaklarını destekleyerek İslamcı teröristlerle mücadeleye,bölgede kök salmış aşırılık ideolojisi ve mezhepsel-etnik ayrılıkların yok edilmesine çalışıyor.
*
İsrail’in güvenliği esasında Orta Doğu’daki gücü Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtabilmek için İran’ın nüfuz ettiği alanlarda karşısında Sünni Arapların oluşturduğu bir savunma örgütünü bulacağı,
Bağımsız Kürdistan ve Suriye ile Irak toprakları üzerinde Sünni Araplar için bir koridor oluşturma çabasının yoğunlaşmakta olduğu bir süreci oluşturuyor.
*
Nükleer anlaşma ile elini güçlendiren İran İslam Cumhuriyeti de, IŞİD terör örgütünün bölgede artan etkisi ile yürütülen mücadelede aktif olarak yer almaya, giderek bölge ve dünya dengeleri açısından oyun değiştirici etkilerini kullanmaya başlamıştır.
*
İsrail’de de erken seçim kampanyası sürecinde Başbakan Netenyahu’nun, ne ABD-İsrail ilişkileri, ne iki devletli çözüm, ne İsrail’in demokratik devlet yapısıyla ilgili mangalda kül bırakmayan söylemleri giderek geride kalıyor.
*
HAMAS lideri Halid Meşal, İsrail ile bir ateşkesin yapılması için,
1 – Yeniden imarın bir an önce başlatılmasını,
2 – Ablukanın kaldırılması ve kapıların açılmasını,
3 – Gazze’nin Batı Yaka’dan uzaklaşması için değil, dünya ile irtibata geçmesi için deniz ve hava limanlarının inşa edilmesini,
4 – Gazze’deki elektrik, su, yol, kanalizasyon gibi alt yapı sorunlarının çözülmesini talep ediyor.
Meşal, Gazze ve Batı Yaka’nın bir bütün olduğunu, kendilerinin de Filistin siyasi sisteminin bir parçası olduklarını, bir çözüm olacaksa bunun mutlaka Filistin ulusal çerçevesi içinde olacağını ve herkesin ortak olacağını söylüyor.
*
Nitekim İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in inisiyatifinde BM,ABD,AB ve Rusya’dan oluşan Ortadoğu Dörtlüsü’nün müzakere planına göre İsrail ile HAMAS arasında bir ateşkes sağlanması karşılığında,
Gazze’deki ablukanın tamamen kaldırılması ve Kıbrıs üzerinden dünyaya açılmasını sağlayacak bir yüzer liman projesinin hayata geçirilmesi ile ilgili görüşmeler yapılıyor.
*
Bu çerçeveye İsrail Başbakanı Netenyahu, Gazze’de ateşkesin devamlılığını sağlamak için Mısır,Türkiye ve Katar gibi ülkeler aracılığıyla HAMAS ile dolaylı görüşme kanalını açık tutarak yardımcı oluyor.
Ve H.Meşal, Suudi Arabistan-Katar-Türkiye hattında mekik diplomasisi yürütüyor.
Bu diplomasi bölgede yapılacak yeni düzenlemelerde HAMAS’ın göz ardı edilemeyeceğini,
Aynı şekilde uzun bir mücadele ve savaşta oldukça köklü olan Filistin halkının vazgeçilmezliğini gösteriyor…
*
HAMAS, Filistin’deki ulusal projeye liderlik etmeye ya da liderliğe aktif olarak katılmaya hazırlandığını gösterir adımlar atıyor.
Çünkü, her geçen günde silahlı hareketler yerini basın yayına, kanuna, siyasi tutuma, insani desteğe, bölgesel ve küresel ilişkilere kaptırıyor.
*
HAMAS giderek kabul edilebilir talepleri karşılığında bölgede ve uluslararası çevrelerde bazı kazanımlara imza atmakla karşı karşıyadır.
Bu suretle HAMAS hareketi,
1- İsrail’i tanımamak,
2- Direniş silahını bırakmamak ve bunu pazarlık konusu yapmamak ana ilkelerinde yumuşamaya başladığını gösteriyor…
*
Böylece Filistin Özerk Yönetimi ile HAMAS arasındaki görüş ayrılıkları ve güvensizlikler yüzünden,
İsrail ve Filistin arasında 1967 sınırlarına harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilmeleri ve “İsrail Devleti’nin Yahudi devleti olarak tanınması” temel konularında süren barış görüşmelerinin eksik kaldığı noktadan,
Şimdi Filistin Devleti’nin Birlik Hükümeti ile İsrail arasında eşit iki devlet olarak yeniden Barış Görüşmeleri’nin yola koyulmakta olduğu anlaşılıyor…
*
İşte,Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın da aralarında olduğu 10 Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi, Filistin Ulusal Konseyi’nin olağanüstü toplanması için istifa etmiştir.
Ulusal Konsey Başkanlığı’nın olağanüstü toplanması HAMAS ile İslami Cihad dışındaki tüm Filistinli grupları kapsayacak yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi için bir takvim belirlemeyi öngörüyor.
Ama M.Abbas’ın bazı yönetim kurulu üyelerini diskalifiye etme isteği de mevcut görüş ayrılıklarında HAMAS’a bir pencere açmayı hedefliyor.
*
Fakat HAMAS lideri Halid Meşal’in Türkiye’ye ziyaretinde teyid edilen, tarafların anlaşmaya yakın oldukları bilgisi,
Başbakan Netenyahu’nun ofisinden gelen, HAMAS ile ateşkese yönelik doğrudan ya da dolaylı herhangi bir görüşme olmadığı yanıtıyla bir şaşkınlığa neden olmuştur.
*
Bunun nedeni,aşırı sağ ve milliyetçi bir koalisyonla yönetilen İsrail’in;
İran’la nükleer anlaşmanın hayal kırıklığını üzerinden atamadan, fazlasıyla eleştirdiği ABD’nin izinden giderek statükoyu altetmesi ve kazan-kazan umuduyla yeni bir sürece girmesinin güçlüğünü yaşamakta oluşudur…
24.8.2015
Bir yanıt yazın