Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti Hükümeti’nin “Barış Süreci”ni askıya alarak PKK terör örgütüne karşı başlattığı mücadeleyi hem yerinde görüyor, hem de destekliyoruz. Ancak, yapılan bu mücadelenin asıl amacının oynanmakta olan bir oyun olmasından ve sonuç olarak da bunun oya çevrilmesinden endişe ettiğimizin de altını çizelim. Nitekim konu ile ilgili çeşitli çevrelerce yapılan yorumlar, bu endişelerimizdeki haklılığımızı da ortaya koyuyor.
Terör ile mücadele edilecekse bu sonuna kadar sürdürülmeli ve hiçbir zaman da oy hesabı yapılmamalıdır. Eğer böyle bir hesap varsa bunun bedeli de hiç kuşkusuz çok ağır olacaktır. Bu bedeli de bu millete ödetmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Geçenlerde Türkiye uzmanlarından Soner Çağaptay, Erdoğan’ın Kasım ayında PKK’nın terör eylemlerini durdurmasını ve böylece AKP’nin seçim kazanmasını sağlayabileceğini yazdı. Çağaptay, PKK’nın, Türkiye’de büyük bir sempati toplamayı ve HDP’nin oylarını yüzde 13’e çıkarmayı başaran HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ayağını kaydırmaya çalıştığını söyledi.
ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Washington Enstitüsü uzmanlarından Çağaptay’ın çarpıcı iddialarını ve saptamalarını, Guncelmeydan.com sitesi gündeme getirdi. Erkan Güçiz’in çevirisine göre; Çağaptay, enstitünün sitesinde yayınlanan yazısında, ülkeyi kan gölüne döndürmeye başlayan PKK terörünün 1990’lı yıllardan farklı olduğunu belirterek, “Ülke, kontrol altında tutulan bir çatışma sürecinde; PKK da, hükümet de topyekûn bir savaş taraftarı değil” dedi.
Türkiye’nin PKK’ya yönelik hava saldırılarının sınırlı olduğunu vurgulayan Çağaptay, bazı yorumculara dayanarak PKK’nın “yeraltı devleti” kurduğunu ekledikten sonra şu çarpıcı saptamalara ve iddialara yer verdi:
“Erdoğan ve pek çok tarafsız uzmana göre bu sınırlı hava saldırıları, PKK’yı, geçmişte olduğu gibi zayıf bir elle, tekrar müzakere masasına dönmeye zorlayacak.
“PKK, Kürt hareketine yeniden şiddeti sokarak, HDP’nin parlak lideri Selahattin Demirtaş’ın ayağını da kaydırmaya çalışıyor.
“Eğer çatışma sınırlı kalır ve kısa zamanda sonlanırsa hem Erdoğan hem de Öcalan güçlenebilir. CHP ile koalisyon imkânsız görünüyor; Erdoğan, bu çatışmadan ‘PKK’yı susturan’ güçlü adam olarak çıkabilir ve Kasım’da olası bir erken seçimde o ve AKP kârlı çıkabilir.
Türkiye-PKK savaşının en ateşli günlerinde Ankara, sınır ötesi hareketlerle KBY’nin derinliklerindeki PKK militanlarına ve alt yapısına ciddi zarar veriyordu. Bugün ise Türkiye yalnız hava saldırıları ile yetiniyor; bu saldırıların PKK’yı felce uğrattığı veya çok sayıda zayiata sebep olduğunu gösteren bir kanıt yok.
Her ne kadar Türk güvenlik mensuplarını öldürerek PKK ateşkese son verdiyse de şiddeti kontrol altında tutmak için onun da kendine göre sebepleri var. 1990’larda PKK’nın, güneydoğuda Kürtlerin çoğunlukta olduğu şehirleri işgali, AVM’lerin bombalanması, intihar saldırıları, Türk askerlerinin toplu katliamı gibi Türk halkının sabrını taşıran cüretkâr hareketleri vardı. Şimdi ise böylesine tahrik edici taktiklerden kaçınıyorlar.
Öcalan bugüne kadar çatışma hakkında hiç konuşmadı. Eğer Öcalan şiddetin sonlandırılması çağrısı yapsa PKK’nın emre itaat edeceğine hiç şüphe yok. Böyle bir durum Apo’nun Kürt hareketi üzerindeki gücünü yenileyecek ve Türklere, barışı, yalnız onun getirebileceğini gösterecektir; görüşmelerde Apo yeniden Erdoğan’ın muhatabı olacaktır.
Ateşkes şu an gündemde olmasa da her iki tarafın da şiddeti sınırlamak için politik sebepleri var; Öcalan Kürt milliyetçi hareketi üzerindeki otoritesini yeniden belirlemek istiyor, AKP ise erken seçimler öncesi kamu yoklamalarında bir yükselme peşinde.
“Aynı şekilde, eğer çatışma topyekûn savaşa dönüşürse, Erdoğan’ın AKP’si seçimlerde yerini Milliyetçi Hareket Partisi’ne bırakarak yenilgiyi tadabilir.”
Ankara’nın IŞİD ile savaşa destek olmasının bedeli olarak ABD, Ankara’nın PKK’ya karşı hareketine şimdilik katlanıyor. Diğer yandan Washington, Türkiye ile PKK’nın barış sürecinin sürmesinden yanaydı ve bu sürecin tehlikeye girmesinden memnun değil.
Eğer, PKK ile mücadelede sonuç alınamayacak ve başa dönülecekse biz o kadar şehidi niye veriyoruz? Biz, bu mücadelede Erdoğan’ın, Hükümetin neden arkasında duruyoruz? Bunca şehidin ve tahribatın hesabını kim verecek? “AK Parti tek başına iktidar olsun” mantığı ile böyle bir hesap içinde olunabilir mi?
Bu saatten sonra PKK ile neyin müzakeresi yapılacak?
Gelişmeler ve yapılan hesaplar değerlendirildiğinde çok yönlü bir oyunun sahneye konulmakta olduğunu görmekteyiz.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın