IRAK’ TA İRAN ETKİSİ

Orta Doğu’da taşlar yerinden oynuyor.
Usame Bin Ladin ile başlayan, sonra Irak ve Suriye’de Sünni İslamcıları ve
IŞİD’i destekleyen Sünni Müslüman devletlerin etkili olduğu dönem geride
kalıyor.

*
Çünkü nükleer anlaşma İran İslam Cumhuriyeti’nin elini güçlendirmiştir.
İran’ı yumuşak güç unsurlarına ilaveten sert güç unsurlarını hiç çekinmeden
kullanma potansiyeli, sürekli göz önünde bulundurulması gereken bir ülke
yapıyor.
Hidrokarbon kaynakları, İran’ı dünya enerji jeopolitiğinde önemli
pozisyonda tutuyor.
Üstelik İran, Orta Doğu’da Şii diyasporası üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Şii ve Sünni direniş örgütlerine sağladığı geniş çaplı destek ve Irak,
Suriye ve Körfez ülkelerindeki Şii nüfus üzerindeki doğrudan etkisini ihmal
etmemek gerekiyor.

*
İran, şimdi bu gücüyle Suriye ve Irak’ta devam eden istikrarsızlıklarla,
IŞİD terör örgütünün bölgede artan etkisi ile yürütülen mücadelede aktif
olarak yer almaya,
Bölge ve dünya dengeleri açısından oyun değiştirici etkilerini kullanmaya
hazırlanıyor.

*
Bakınız, İran’ı Irak’ta neler bekliyor?
Nisan 2014’te son Irak Parlamentosu seçimlerine Şiiler iktidardaki
paylarının artması, Sünniler merkezi hükümetin yapısının değişmesi, Kürtler
ise statülerinde yükselme talepleriyle girmişti.
Seçim sonuçları taleplerin karşılanmasına yetmedi,her talep Irak’ın birliği
ve dirliğini belirleyecek  bir çatışma ortamı oluşturdu.

*
Yeni hükümetin kurulamaması ve  yönetim krizi, Haziran 2014′ te IŞİD’in
Musul’u işgal etmesine ardında Anbar, Tikrit, Diyala, Kerkük’ün güneyi ile
Bağdat’ın kuzey ve güneyinde etkinlik kazanmasına,
Irak’ta siyasi ve güvenlik istikrarsızlığın farklı bir boyuta evrilmesine
neden oldu.

*
Irak güvenlik güçlerinin  IŞİD’le mücadelede yetersiz kalmasının ardından,
Şii dini merci İŞİD’ e cihat açtı.
Hükümetin desteği ile milisler ve gönüllülerden oluşan çok sayıda “Gönüllü
Birlikler- Haşdi Şaabi” grupları oluştu.

*
Birincisi;doğrudan İran’a bağlı Şii Gönüllü Birlikleri İŞİD’le mücadelede
aktif olurken, İran giderek bu gruplar üzerinden Irak’ta güç kazandı.
Öyle ki, bu grupların IŞİD sonrası süreçte ortaya çıkarabileceği sorunlar
en fazla tartışılan konulardan biri haline geldi.

*
İkincisi; daha önce hükümetle çalışmış, fakat genel ve yerel düzeydeki
sıkıntılarının giderilmesi konusunda kapsayıcı politikalara ihtiyacı
bulunan Sünni gruplar da Gönüllü Birlikler oluşturdular.
Bugün bu Sünni gruplar siyasi sürece entegrasyon için yerel hak ve talepler
üzerinde politikalar üretilmesini talep ediyor.

*
Gönüllü Birlikler denetimsizdir, kontrol ettikleri alanlarda yönetimi de
ellerinde bulunduruyor.
Bazısı gasp, adam kaçırma, haraç alma gibi eylemlerle halkı tedirgin ediyor.
Bütüncül bir varlıkla IŞİD’le mücadele ediyor görüntüsü verseler bile savaş
alanında her grubun kendi bayrağıyla  hareket ettiği görülüyor.
Gruplaşmanın yaşandığı bu yapının kontrol altına alınması ise kolay
görünmüyor.

*
Bu suretle Şii ve Sünni Gönüllü Birliklerinin ortaya çıkması Irak
hükümetinin meşruiyetini zayıflatıyor.
Hükümetin ordu ve polis gibi güvenlik birimlerini güçlendirerek devleti
istikrara götürecek dengeli bir yapı kurmak yerine milis gruplardan oluşan
bir yapıyla güvenliği sağlamaya çalışılması ise  Irak’ta devlet
kurumsallaşmasına engel oluyor.

*
Öte yanda Gönüllü Birlikler ile Kürtler ve Sünni Araplar arasında bir
çatışma yaşanmaması da dikkat çekiyor.
Bu gruplarda savaşan militanların sayısı mütemadiyen artmasına rağmen yine
de bunların İŞİD’le tek başına mücadele gücü ve yeteneği bulunmuyor.
O yüzden bu gruplar  karışık nüfus yapısına sahip bölgelerde,mesela
Kerkük’te Peşmerge ile işbirliği yapıyor.
Ama taraflar arasındaki gerginliğin geniş çaplı bir çatışmaya dönme riski
olduğu görmezden gelinmiyor.

*
Çünkü Kürtler, kendilerini Irak’ta kendi bayrağı, parlamentosu ve hükümeti
ile kendi topraklarında kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip
olduklarına ve bu hakkı kimsenin inkâr edemeyeceğine inanıyor.
Irak Anayasası’na bağlılık taahhüt ediliyor, ama ülkede yaşanan
istikrarsızlıkta, başta İŞİD olmak üzere terör örgütlerine karşı Irak’taki
diğer siyasi partilerin kendilerini desteklemediği, bu durumda Iraklıların
birbirine nasıl bağlı kalabileceklerini sorguluyor ve uluslararası
toplumdan destek isteniyor.
Irak Anayasası’nın uygulanmasından beri, insanlara söz verdikleri
demokratik federal bir Irak inşa etme sözünü yerine getiremediklerinden
bahisle, artık yeni yetişen nesillerin de bağımsızlık talepleri
seslendiriliyor.

*
IŞİD tehdidinin geçmesinin ardından, Gönüllü Birliklerin hükümette yer
almasalar bile etkili oldukları bölgelerde idari paylaşımdan pay
isteyebilecekleri,
Bu suretle merkezi hükümetin gevşek bir yapıya dönüşerek yerelleşmenin
artmasına yol açacağını söylemek gerekiyor.

*
Belli ki, İran nükleer anlaşmanın siyasi bedelleriyle karşı-karşıya
bulunuyor.
ABD’nin nükleer anlaşmanın ardından, İran ile cepheleşmeyi istemediği, Orta
Doğu’daki gücü Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtabilmek için Orta
Doğu’da İran’ın nüfuz ettiği alanlarda karşısında Sünni Arapların
oluşturduğu, NATO uzantısı bir savunma örgütünü bulacağı,
Suudi Arabistan’ın bağımsız Kürdistan ve Suriye ile Irak toprakları
üzerinde Sünni Araplar için bir koridor oluşturma çabasının yoğunlaşmakta
olduğu,
Şu günlerde, Irak’ta istikrarın sağlanmasında İran’ı zorlu süreçler
bekliyor…

*
Başkan Obama,”İran uluslararası  toplumda kabul görebilmek için öncelikle
Amerikan ve İsrail karşıtı duruşuna son vermelidir”diyor…

14.8.2015


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir