Adım adım Suriye bataklığına…

NECDET BULUZ

Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında Amerika, koalisyon güçleri ile Suriye’deki IŞİD’a hava harekâtı başlattığında Türkiye ile ilgili çok önemli iki konuyu da gündeme taşımıştı. Gerek Başkan Obama, gerekse Dışişleri Bakanı Kerry, ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda şu noktalara dikkat çekmişlerdi, anımsayalım:
“Suriye, Türkiye’nin sınırında olması nedeni ile, Türkiye’nin operasyonlarda koalisyon güçleri içinde yer almasında yarar vardır. Bunun yanında IŞİD’a yapılacak hava operasyonlarından kesin sonuç almak da mümkün değildir. Bu örgüte karşı kara operasyonlarının yapılması şarttır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan da IŞİD’a karşı başlatılan hava harekâtının kara harekâtı olmadan başarılı olamayacağını söyleyenlerden biriydi.
Türkiye, koalisyon güçleri içinde yer alması için Amerika’ya bazı koşullar öne sürmüştü. Bunlar, Esad’ın devrilmesinde destek, sınırda güvenlik bölgenin oluşturulması ve uçuşa yasak bölge, Suriye sınır boyunda mültecilerin barınması için kampların oluşturulması şeklinde sıralanmıştı.
Ancak, bilindiği gibi Amerika bu isteklerimizin hiç birine sıcak bakmadı. Biz, o dönemlerde yazdığımız yazılarda da “Türkiye bölgede kaderi ile baş başa bırakıldı” demiştik. Yalnız kaldığımızı vurgulamıştık.
Aynı zamanda bizi Suriye batağına çekmek için çalışmaların yapıldığını, önümüze tuzakların kurulduğunu da ard arda yazdığımız yazılarda sıraladık. Bizim gibi düşünen gazeteci arkadaşlarımızın da köşelerinde aynı görüşleri paylaştıklarını gördük. Yıllardır uygulanan yanlış Suriye politikalarının günün birinde bizi köşeye sıkıştıracağı yorumlarında da bulunduk.
Açık söyleyelim:
Bizi Suriye batağına adım adım sürüklüyorlar. IŞİD’ın Suruç katliamı ile eylemlerini Türkiye’ye taşımış olması ve ard arda gelen tehditler bu işin hava harekâtı ile bitmeyeceğini gösteriyor. Eninde sonunda bir kara harekâtı görünüyor. Oluşabilecek tehditler karşısında elimiz kolumuz bağlı kalamayacağına göre böyle bir riskin de var olduğunu söylemeliyiz.
Şimdi yeniden başa dönüyoruz.
Suriye batağına girmek kolay da çıkmak kolay mı? Aylardır bu konunun uzmanları yaptıkları açıklamalarda bunun Türkiye’ye çok pahalıya mal olacağını söylediler. Yapılan tartışmalarda böyle bir riskin büyüklüğünü masaya yatırdılar. İç ve dış düşmanların bu konuda Türkiye’ye tuzak kurduğunu, bizi Suriye batağına sürüklemek için planlar yapıldığını söylediler. Döndük, dolaştık yine aynı konuda aynı noktalara geldik.
İç sorunlarımız giderek çoğalıyor. PKK’dan sonra şimdi de IŞİD ile sıkıntılarımız başladı. Suriye batağına girdiğimiz anda iç karışıklıkların tavan yapabileceği, çatışmaların boyutunun büyüyeceği ve kısa zamanda Suriye’ye dönebileceğimizin uyarıları yapılıyor. PKK’nın büyük kentlerde bile silahlandığı, örgütlendiği, IŞİD’ın katliama dönebilecek eylemlerini artırabileceği, ekonomimizin dibe vurabileceği konuşuluyor. Bu nedenle “Suriye batağı Türkiye’yi boğar” deniliyor.
Gelişmelere baktığımızda da bu batağa doğru sürüklendiğimizi görmekteyiz.
Bizi yönetenler, siyasi çıkarları uğruna Türkiye’yi savaşa hali ile batağa sokmaya çalışıyorlarsa bunun çok daha büyük faturasının olabileceğini de görmeliyiz.
Bugün PKK ve IŞİD ile bir savaş halimiz varsa öncelikle bu örgütleri büyüten, bu noktalara getirenler bu yanlışlığın hesabını ortaya dökmelidirler. Ne var k, bunların bedelini bu millet, bu devlet ödemek zorunda bırakılmıştır.
PKK ile başlatılan “açılımın” rafa kaldırılması, IŞİD ile savaşın başlatılması milliyetçi oy avcılığı olarak gösteriliyor. Yeniden erken seçimde AK Parti’nin oy artırımının da bu şekilde gerçekleşebileceğinin hesaplarının yapıldığı iddia ediliyor.
Gerçekleri de görmeliyiz:
Türkiye için “Bölgede oyun kurucu” deniliyordu. “Bölgenin ağabeyi” “Türkiye’den habersiz kuş uçamaz” iddiaları vardı. Yeni Türkiye’den, ileri demokrasiden söz ediliyordu. Dış politikamız ve Suriye üzerindeki oyunumuz enkaza döndü, yalnız kaldık, yalpalayıp duruyoruz. Akıntı bizi nereye götürecek önümüzü bile göremeyecek duruma geldik.
İçte ve dışta böylesine sorunlarımız varken, Türkiye’yi savaşa sokmak, batağa saplamak ancak önümüzde kurulan tuzağa düşmek anlamına gelecektir. Hiç kimse bu ülkeye ve millete bugüne kadar yaptığı yanlış politikaların bedelini de ödetmeye kalkmamalıdır.
Terörle mücadele hiç kuşkusuz yapılmalıdır, bunun hiçbir zaman karşısında değiliz. Böyle bir kararlılığın ve yapılan mücadelenin de hep yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Buradaki sıkıntı ve bizi düşündüren şudur:
PKK da, IŞİD da bugün ortaya çıkmadı ki. Bunlarla mücadelede geç kalındı. Bu örgütlere karşı yanlış politikalar uygulandı. Esad’ı devirmek, mezhepçilik kavgasında taraf olmakla bu örgütler büyütüldü ve bugün karşımıza birer canavar olarak çıktılar.
[email protected]
www.facebook.com/ necdet.buluz

Can Ataklı

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir