NECDET BULUZ
IŞİD’a karşı başlatılan hava operasyonunun başarılı biçimde gerçekleşmiş olması, hiç kuşkusuz bu terör örgütünün çökmesi ve tehlikenin bittiği anlamına gelmemelidir. Nitekim operasyon sonrası konuşan Başbakan Davutoğlu’nun şu açıklamaları operasyonların durmayacağının da bir mesajı niteliğindedir:
“Bugün başlayan operasyonlar sadece noktasal operasyonlar değildir, bu bir süreçtir. Nasıl terör Türkiye’nin huzur ve güvenliğini bozacak şekilde, taciz edici tarzda eylemlerini sürdürüyor, bizimde bugünden sonra teröre ve şer odaklarına karşı yürüteceğimiz süreç geniş kapsamlı bir süreçtir. Bir bölgeye münhasır değildir, çok geniş kapsamlıdır. Alacağımız tedbirleri gözden geçirdik, il bazında, örgüt bazında değerlendirmeler yaptık, yurtiçi ve yurtdışı tehditler bazında değerlendirmeler yaptık. Başta TSK, İçişleri Bakanlığımız, MİT Müsteşarlığımız olmak üzere güvenlikle ilgili bütün birimler şuan itibariyle en detaylı bir şekilde talimatlandırdık. Alacağımız tedbirler konusunda, yaptığımız çalışmalardan sonra akşam toplantı bitiminden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızı arayarak kendisine atacağımız adımlar, uygulayacağımız eylem planı içinde bilgi verdim. Yarın inşallah olağan haftalık görüşmemizi İstanbul’da gerçekleştireceğiz, bu konuları da son gelişmeler ekseninde ele alacağız” Doğru olan yapılmıştır ve gerekirse de yapılmalıdır.
IŞİD, son Suruç katliamı ile terörü Türkiye’ye taşımak istemiştir. Tehdit olduğunu da göstermiştir. Bu nedenle IŞİD’ın da ciddi bir tehdit unsuru olarak görülmesi gerekiyor.
Aslında Suruç katliamında verilen mesaj şudur:
IŞİD, terörü Türkiye’ye taşıyabilecek güçte olduğunu göstermek istemiştir. Bunun yanında örgüt, PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’ ye önemli bir darbe vurmak ve sempatizanlarına gözdağı vermeyi hedeflemiştir.
Bir başka düşünce de Türkiye’nin Suriye batağına çekilmesi olarak da yorumlanabilir.
Ne düşünülmüş olursa olsun, hangi hesaplar yapılmışsa yapılsın, Türkiye’nin çok hesaplı ve başarılı bir operasyon yapması ve belirlenen hedefleri yerle bir etmesi “Terörü Türkiye’ye taşımak istenmesinin bedeli ağır olur” mesajı ile noktalanmıştır. Biz, bunu askeri bir başarı olarak değerlendiriyoruz.
Şimdi gelelim asıl konumuza:
Geçenlerde de yazmıştık. Türkiye şimdi bir yandan PKK, diğer yandan IŞİD ile mücadele etmek durumundadır. Her iki örgüt ile de sonuna kadar mücadele edilmesi ve Türkiye’nin güvenliğinin sağlanması kaçınılmazdır.
Bugüne kadar IŞİD ile mücadelede beklenen olumlu adımları atamadık. IŞİD konusunda çok çeşitli iddialar da ortaya atıldı. Örgüt militanlarının sınırdan rahatlıkla girip-çıktığı, yaralanan örgüt militanlarının Türkiye’de tedavi edildiği, hatta çeşitli yardım ve desteklerde dahi bulunulduğu aynı iddialar içinde yer aldı. Şimdi, bu örgütü tam düşman olarak görüp, asıl tavrımızı ortaya koymuş olduk.
Bunun yanında AK Parti Hükümeti’nin PKK ile pazarlık içinde olmasının da bugün ağır bedellerini ödemek durumunda kaldığımız görülüyor. Bu terör örgütü de son günlerde kirli yüzünü yeniden göstermeye başladı.
Güvenlik güçlerimizin IŞİD, PKK ve diğer bazı terör örgütlerine karşı başlatmış olduğu operasyonlar ve gözaltılar artık terör konusunda taviz vermeyecek konumda olduğumuz gerçeğini de gözler önüne sermiştir. Bu operasyonların ve gözlatıların bunlarla sınırlı kalmayacağını da sanıyoruz. Hükümetin, İmralı ile olan ilişkilerde de bir politika değişikliğine gitmeye karar vermesini son derece olumlu karşıladığımızın altını çizmek isteriz.
Cihatçılarla nerede olursa olsun, hangi noktada bulunursa bulunsun mücadele etmek, terörü topraklarımıza taşımak isteyen güçlere gereken yanıtı vermek artık kaçınılmaz olmuştur. Bedel ödetenler misli ile bunun bedellini ödemek durumundadırlar, bunun ortaya konulması da önemlidir.
Hükümetin tutumu şu gerçeği de gösteriyor:
AK Parti Hükümeti bugüne kadar Suriye’de en büyük düşman olarak Esad’ı görüyor ve Esad’ın devrilmesi için çaba gösteriyordu. Bu konuda müttefikimiz Amerika ve diğer koalisyon güçlerine de Esad’ın devrilmesi konusunda baskılar uygulandı. Ancak Amerika ve koalisyon güçleri Esad’ı ikinci plana aldılar ve asıl düşman olarak IŞİD’ı seçtiler.
Şimdi, IŞİD’ı büyük bir tehlike olarak Türkiye de gördü ve sanıyoruz Esad ikinci planda kalacak. Özellikle Güneydoğu’da IŞİD sempatizanlarının, uyuyan hücrelerinin varlığından da söz ediliyor. Bunların da üzerine gidilmelidir. İstihbarat birimlerinin de b u amaçla çok daha uyumlu ve iyi çalışması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu strateji değişikliğine gidilmesi, Türkiye’nin IŞİD’a karşı mücadele eden koalisyon güçleri arasında daha aktif hareket etmesine, daha sıkı işbirliğine girmesine de neden olacaktır. Bazı üslerin bu amaçla kullanıma açılması da buradan kaynaklanıyor. Eğer iddia edildiği gibi Esad IŞİD ile işbirliği yapıyorsa, zaten bu örgütün çökertilmesi, Esad’a darbe indirilmesi anlamına da gelmez mi?
Biz, bu noktada da şunu da gördük:
Millet olarak teröre karşı bir bütün olabiliyoruz. Hangi siyasi görüşte olursak olalım, ülkemizin güvenliği, bölünmez bütünlüğü söz konusu olduğunda bir araya gelip kenetlenebiliyoruz. Askerimizin, devletimizin, güvenlik güçlerimizin en büyük destekçisi olabiliyoruz. Millet olmanın özelliklerini yitirmedik. Bunlardan daha gurur verici bir şey olabilir mi?
[email protected]
www.facebook.com/ necdet.buluz
Bir yanıt yazın