ŞU TEMMUZ AYLARI
HÜSEYİN MÜMTAZ
74’den beri Temmuz ayları gönlümün Kıbrıs ayları’dır.
Bakmayın gündüz 45 dereceye varan sıcağa; Temmuz Beşparmaklardan Toroslara bakmak demektir, gece Girne eski limanda Halil’de “şeftali”nin “aslında” kebap olduğunu keşfetmektir; Lefkoşa’da Enişte’de, Sancağın karşısındaki Sağır’ın Yeri’nde yahut Yenicami’de Anibal’da sabahlamak, sonra o kafayla GV 910 Toyota’ya atlayıp Ayvasıl-Şillura-Filya-Katokopia-Argaki yoluyla sadece 20 tayka’da Omorfo’yu bulmak demektir.
Çünkü Omorfo’da “bir bekleyen” vardır.
Kapısı/penceresi açık uyunan evler, komşu evin bahçesine lâf atılarak yenilen yemekler, sonra yine gecenin bir vakti Klepini üzerinden Dağyolu’nun en üst noktasına çıkıp; üst akılın bir köşesinde günü gelince oralara da yerleşme ihtimali olduğu için; İskele’nin, Leymosun’un ışıklarına bakmak vardır.
Gönlümün Kıbrıs ayları, Temmuz’un ortasında portakal çiçeği kokusu, yasemin toplamak, incecik dallara “ful” dizmektir.
Şimdi herkes kapısını penceresini sıkı sıkı kilitliyormuş, Suriçi nereden geldiği belirsiz küsurat takımı, eski Genel Hastahane de Suriyeliler ile doluymuş..
“Gençliğim eyvah”.. Yahut demek ki eski çamlar bardak olmuş..
Kaçınılmaz olarak bu yıl yine 20 Temmuz/15 Ağustos Kıbrıs’ın kuzeyinde “kutlanacak”, güneyinde “ağlanacak”.
2A yahut müzakereciler neye karar verecekler bilmem ama “Birleşecek/Birleşen Kıbrıs”ta 15/20 Temmuz ile 15 Ağustos’ta ne yapılacağını “iyi saatte olsunlar” kararlaştırır artık.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, 16-17 Temmuz tarihleri arasında, Kıbrıs’a resmi bir ziyarette bulunacakmış, bu aşamada bu ziyaret çok büyük önem taşıyormuş..
“İki bayram arası nikâh olmaz” da “iki Noel arası” niye oluyor?
Demek “telâş” sadece 2A’da değil, AB-D ve BM’de de var.
16 Temmuz arife, 17’si bayram. 16’sında, yâni Ramazan’ın son günü, yâni arifede 2A ile öğle yemeğinde buluşacakmış Juncker.
Akıncı’nın oruç tutup tutmadığını bir kenara bırak, (Müftü’ye sormaya kalksak, o bile zorla koltukta oturduğuna, istifa filan etmeden Türkiye seçimine katılıp, hiçbir şey olmamış gibi göreve döndüğüne, kimse de bir şey demediğine göre danışmamız gereksiz) Hristiyan bir ülkede Noel tatilinde “resmî” görüşme yapabilir misiniz ki Juncker’in programına uyuyoruz?
“Bize uymaz, bayramdan sonra gel” neden diyemiyoruz?
4 Temmuz 2003’deki Chuwall olayında “tatil olduğu için” Amerikalı bir kel onbaşıya bile bir hafta boyunca ulaşamamıştık..
“Ramazan’da öğle yemeği”ni hazmetmeye çalışırken bir de menüye ulaştık ki eyvah..
“Başlangıç olarak Roka Salatası ve Yunan Salatası ile Tütsülenmiş Domuz Hiromeri var”.
Akıncı acaba 20 Temmuz kutlamaları için Ankara’dan gelecek çok üst düzey misafirlerine Ramazan’ın son günü herkes oruçluyken, hadi Yunan salatasını boş ver ama domuz bilmemnesi yediğini nasıl izah edecek?
Statüsü, konumu seçimden beri tartışılan Müftü buna ne fetva verecek?
Peki böyle yangından mal kaçırır gibi ne görüşülüyor?
Eide’nin bile yakındığı “gizlilik”den sızan bilgilere, her zamanki gibi Rum basını aracılığı ile ulaştığımız bilgilere bakacak olursak;
1.Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru, Akıncı’nın Kıbrıs sorunundaki tezleri nedeniyle “Kıbrıs Türk toplumu liderliğine” seçilmesinin olumlu olduğunu söyledikten sonra; a)”Kıbrıs sorununda ‘Türk askerinin ve Türkiye kökenlilerin çekilmesi, toprak, Rumların kuzeye geri dönüşü ile 1960 garantilerinin tasfiyesi konularının da eşzamanlı olarak görüşülmesinin şart olduğunu” ifade ediyor; b) “Çözümün anahtarı Türkiye’dedir. Bu sebeple, işgale son verecek, yerleşikleri uzaklaştıracak ve eskimiş 1960 garantilerini tasfiye edecek, Avrupa müktesebatının sapmalar olmadan uygulanmasıyla insan haklarını ve temel özgürlükleri güvence altına alacak bir çözüme rıza göstermesi için Türkiye’ye baskı yapılması zamanıdır” diyor.
- Anastasiadis; “Unutulmamalıdır ki Kıbrıs Cumhuriyeti vardır, en azından çözüm bulunmadıkça, 1960 Anayasası tahtında var olacaktır… Çözüm Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olacak. İstesek de istemesek de bu olacak. BM’ye yeniden katılım başvurusu yapmayacağız. Yeniden AB’ye katılım başvurusu yapmayacağız”;
“Ben ortaya çıkacak olanın, Makarios’un, Kiprianu’nun, müteveffa Papadopulos ve diğerlerinin kabul ettiği gibi üniter devletin İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyon’a dönüşümü olacağını söylüyorum. Keza Zürih Anayasası, üniter devlet içinde bir çeşit federasyon öngörür” diyor.
- Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis; “ABD ve İngiltere’nin jeopolitik çıkarları her zaman bizim hedef ve taleplerimizle örtüşmüyor. Ancak şimdilik, müzakerelerin işleyiş şekli, başka güçlerin hiçbir müdahale veya karışması gereğini gündeme getirmiyor. Müdahalelere muhtemelen daha sonraki aşamada, müzakereler çok daha belirleyici aşamaya geldiğinde gerek duyulacak. Ancak BM Güvenlik Konseyi Daimi üyelerinin, yapıcı katkı koyması ve çözüm bulunmasına yardımcı olması için Türkiye nezdindeki teşvikleri yardımcı olur. Önemli olan, bu aşamada Anastasiadis ve Akıncı’nın, müdahalesiz ilerlemekte olmasıdır”;
“AB’nin, çözümün Birincil Hukuk olmasını isteyeceğinden kuşkuluyum. Her halükarda en azından bizim taraf böyle bir şeyi kabul edemez” diyor..
Anastasiadis, Omiru, Kasulidis böyle diyor da; Akıncı, Nami (Çolak), Siber ne diyor, hiç duydunuz mu, biliyor musunuz?
Neyi tartışıyoruz, nereye gidiyoruz?
Görkemli adlar altında 100 tane Varoluş Başkanlık Konseyleri, Komiteleri, Cemiyetleri, Dernekleri, Toplulukları, Konfederasyonları kursanız da hareketsiz oturursanız bir şey yapamazsınız..
“Ankara öyle istiyor”un arkasına sığınmayın..
Siz ne istiyorsunuz?
Onu söyleyin..16 Temmuz 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın