Yunanlılar tembelliklerinden ve üçkağıtçılıklarından elbirliği ile Yunanistan’ı mı batırdılar yoksa Avrupa Birliği bir ayak oyunu ile Yunanistan’ı mı batırdı.
Evvelki gün varılan ön anlaşma ile 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin tüm gelirlerine el koyan “Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi” yani Avrupa devletlerinin gönderdiği temsilcilerden oluşan, “Osmanlı Devleti’nin borçlarını tasfiye için kurulan uluslararası kuruluş”un 21. Yüzyıl versiyonu, Yunanistan’ın tüm gelirlerine el koydu AB’den alınan borcu ödemek için.
Gerçekte AB bu konuda haklı.
Yunanistan, Avrupa Birliğine kasten çarpıttığı ve yalan dolanla dolu bütçe hesaplarını sunarak Avro Bölgesine (Euro Zone) girdi ve batana kadar da gerçekleri gizleyerek rakamlarla oynamaya devam etti. Hal böyle olunca batması da kaçınılmazdı. Yunanistan’ın eski Başbakanlarından Yorgo Papandreu, Yunanistan’ın batacağını daha 2004’lü yıllarda, Annan Planı ile ilgili olarak kendisinin de yer aldığı toplantılarda üstü kapalı dile getirmekten çekinmiyor, bu nedenle de Annan Planı’na içinde umut ışığı yanan bir kurtarıcı gibi bakıyordu.
Boşuna batmadı Yunanistan.
Erken yaşlarda emekli olmuş devlet memurları başına tam bir bela oldu. Sayıları nüfusa oranla inanılmaz boyutlarda.
Ölüm kayıtları bilinçli olarak yapılmıyor. 1950’li, 1960’lı yıllarda ölen kişilere hala daha emekli maaşı ödeniyor. Yunanistan, bu nedenle dünyanın en yüksek yaş ortalamasına sahip. Resmi kayıtlara göre dünya üzerinde 100 yaşını geçen insanların en çok bulunduğu ülke Yunanistan.
Her ay 4-5 farklı yerden emekli maaşı alan aileler bulunmakta Yunanistan’da. Ölen devlet memurlarının sayıları yaklaşık 40 binin üzerinde olan evlenmemiş kızları ayda bin Avro gibi bir sosyal yardım parası almakta. Bu yardım paraları Yunanistan maliyesine yılda 530 milyon Avro’ya mal olmakta.
Devlet ihaleleri ise tam bir yasal soygun havasında. Hastanelerde kalp hastalarına takılan kalp pilleri için devlete çıkarılan fatura, AB ortalamasının neredeyse 400 katından da fazla.
Basit bir devlet dairesinde, müdür ve üst düzey yöneticilerin arabalarının özel şoförlerinin sayısı ortalama 50 civarında. Buna ilaveten bir de bu dairenin bahçesi varsa, bir o kadar da bahçıvanı bulunmakta. Genelde 30-40 metrekare bahçeye 40-50 arası bahçıvan düşüyor.
Yunanistan’da riskli sayılan 600 farklı iş kolu bulunmakta.
Saç boyasının cilde zararlı olabileceği gerekçesi ile kuaförler, mikrofonun olası vücuda zararlı ışınlar veya dalga yayabileceği varsayımı ile mikrofon kullanan tüm Radyo, TV ve benzeri iş kolları, hava üflemek için vücudu zorladığı gerekçesi ile nefesli çalgıların yer aldığı orkestra ve müzik grupları ve benzeri 597 adet iş kolunda çalışan kadınlar 50 yaşında, erkekler is 55 yaşında emekli olmakta.
1930 yılında kurumuş olan Kopais gölünü korumak amacıyla kurulmuş olan “Kopais Gölünü Koruma Enstitüsü” gibi sayıları bini aşmış hayali kurum ve kuruluşlardan geçimini temin eden, aylık alan ve emekli olmuş yüzbinlerce Yunanlı bulunmakta. Bu kağıt üstünde var olan ve hayali işlerle uğraşan kurum ve kuruluşlarda çalışanların Yunanistan Hazinesine ve de dolayısı ile AB vergi mükelleflerine maliyeti yıllık 3 milyar 250 milyon Avro.
Fransa’da emekliler aldıkları son maaşın yüzde 51’ini, Almanya’da yüzde 40’ını, ABD’de yüzde 41’ini, Japonya’da yüzde 34’ünü emekli maaşı olarak alırken Yunanistan’da yüzde 96’sını emekli maaşı olarak almakta.
Bunlar gibi daha yüzlerce “Beleşçiliğe yönelik, çalışmadan para kazanmayı hedeflemiş yöntem” geliştirmiş Yunanlılar ve doğrudan Yunanistan Hazinesini, yan yollardan da AB hazinesini soyup soğana çevirmişler yıllar içinde. Bunları okudukça aklıma bizim KKTC maliyesi, çalışmadan veya da çalışır gibi yapıp maaş alan kamu görevlileri ve beleşçilik üzerine kurulmuş sosyal haklar geldi aniden…
Arkamızda Türkiye olmasaymış çoktan batarmışız biz de, aynen Yunanistan gibi…
Ata ATUN
e-mail: [email protected] veya [email protected]
Facebook: Ata Atun
15 Temmuz 2015
Bir yanıt yazın