Bizim yörede kendisinden beklenmeyecek derecede olmadık işlerin altına imza atanlar hakkında “En akıllısı değirmene yoğurt öğütmeye gidiyor” şeklinde bir deyim kullanılır. Yusuf Halaçoğlu’nun MHP Grup Başkanvekili sıfatı ile üst üste yapmış olduğu gafları ve devirdiği çamları görünce nedense yine hatırladım bizim yörenin bu meşhur deyimini.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, hiç şüphesiz ülkemizin kalbur üstü tarihçilerinden birisidir. En azından bana göre öyledir. O, bu özelliği sebebiyle geçmişte uzun süre TTK Başkanlığı da yapmıştır. Ermeni olayları üzerine yazmış olduğu kitaplar, pek çok kişi gibi benim de baş ucu kitaplarımdandır. En son çıkan “Ermeniler Buharlaşmadılar” isimli kitabımı yazarken, ziyadesiyle istifade ettim onun konuya ilişkin kitaplarından. Hem onun bizzat kaleme aldığı kitaplardan, hem de TTK Başkanı olduğu dönemde elbette onun desteği ile adı geçen kurum tarafından Ermeni olayları ile ilgili yayınlanan diğer kitaplardan.
Devlet Bahçeli ve MHP yönetimi de bizim gibi kendisine değer vermiş olacaklar ki; ilk milletvekilliği döneminde kendisini MHP Grup Başkan Vekilliği’ne kadar yükselttiler. Hem de partinin gediklisi Mehmet Şandır’ın yerine getirmek suretiyle. Ancak gelin görün ki; Yusuf Halaçoğlu, görevden alınması üzerine yapmış olduğu açıklamada “Grup Başkan vekilliği benim için külfetti…” diyerek tam bir siyaset acemisi olduğunu, daha da kötüsü MHP’nin en akıllılarından birisi olarak yoğurt öğütmek için değirmene gittiğini bir kez daha gözler önüne sermiş bulunmaktadır.
Olmadı Hocam, Yakışmadı Size
Yusuf Halaçoğlu, Deniz Baykal’a destek vermemelerinin sebebini açıklarken öyle ağır ifadeler kullandı ki; bu lafları evden eve kentten kente taşımacılık yapan kamyonlar bile taşıyamaz. Dedi ki Halaçoğlu; “Biz eğer Sayın Baykal’ı desteklemiş olsaydık, kamuoyunda şunlar yansıtılacaktı: ‘Siz Baykal’ı seçtiniz, bir muhalif adı altında’ AKP’nin tabiriyle ‘dinsiz bir partinin inançsız bir partinin adamını seçtiniz’ diye bize yükleneceklerdi”(1).
Doğrusu, bu açıklama, TTK Başkanlığı da yapmış olan bir tarih profesörüne asla yakışmamıştır. MHP’nin Deniz Baykal’a destek vermesi halinde belki kamuoyunda çok şey söylenebilirdi. Ancak MHP’ye, Yusuf Halaçoğlu’nun aklına gelen şekilde bir tenkit asla yapılmazdı/yapılamazdı. Çünkü MHP’nin benzer destekleri geçmişte de olmuştur. Mesela 1977 yılında CHP’li Cahit Karakaş, ancak MHP’nin desteğiyle TBMM Başkanı olabilmiştir. 14 Temmuz 2015 akşamı CNN-Türk kanalında yayınlanan “Her Şey” programına katılan Taha Akyol ve Altan Öymen’den öğrendik ki; merhum Alparslan Türkeş, 1977 yılında MHP olarak CHP’li Cahit Karakaş’ı destekleyeceklerini deklare etmiş ve gereğini de yapmıştır. Dikkat ediniz lütfen; Merhum Türkeş, CHP’li gençlerle MHP’li gençlerin sokaklarda birbirlerini öldürdüğü bir zaman diliminde vermiştir bu desteği CHP’ye. Taha Akyol’un aktardığına ve Altan Öymen’in de başını sallayarak destek verdiğine göre; Sadi Somuncuoğlu gibi MHP’nin o dönem ki milletvekilleri de Cahit Karakaş’ın desteklenmesi konusunda görüş belirtmişlerdir(2). MHP’nin, 1999 yılında, 1970’lerin CHP Genel Başkanı Ecevit ile koalisyon hükümeti kurması da cabasıdır.
Yusuf Halaçoğlu’nun yukarıdaki açıklamasını duyunca 08 Temmuz 2015 günü, facebook sayfamda konuya ilişkin olarak yapmış olduğum yorumun sonunu şöyle bağlamıştım: “Dolayısıyla; bu açıklamasından sonra diyebilirim ki; Halaçoğlu belki iyi bir bilim adamı olabilir. Ancak kendisi hiçbir zaman iyi bir siyasetçi olamaz. Çünkü yukarıdaki sözler, iyi bir siyasetçiye yakışan sözler değildir. Yeri gelmişken açıkça ifade edelim ki; CHP’ye hiç kimse dinsiz ve inançsız bir parti diyemez. Bu, düpedüz bölücülüktür. Bunu ancak ‘CHP, camileri ahıra çevirdi, yaktı, sattı…’ diyenler şeklinde iftara atanlar söyleyebilirler.”
Sabıkalı General Engin Alan ve Yusuf Halaçoğlu
08 Temmuz 2015 günü yapmış olduğum ikinci yorumda ise şöyle demiştim: “Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, hiç şüphesiz günümüz Türk tarihçiliğinin yüz akı isimlerinden birisi. En azından benim için öyle. Ancak iyi bir siyasetçi olmadığı her halinden bellidir. Zira bazen öyle abuk sabuk açıklamalar yapıyor ki; insan ‘Bunları Yusuf Halaçoğlu mu söylemiş’ diye durup düşünmeden edemiyor.
Medya, Halaçoğlu’nun üçüncü kişilerin ağzını kullanarak CHP hakkında yapmış olduğu ‘dinsiz-imansız’ nitelemesiyle çalkalanıyor. Halaçoğlu durduk yerde bunu nereden çıkardı bilmiyorum. Gerçi CHP’nin parti tüzüğünü ve programını okumadım, eğer orada bu anlamda bir şeyler yazıyorsa Halaçoğlu haklıdır! Yok eğer böyle bir şey bulunmuyorsa ve Halaçoğlu, CHP’nin altı ilkesinden birisi olan ‘Laiklik’ ilkesini ‘Dinsizlik’ olarak yorumluyorsa, bilinmelidir ki; bu ülkede çok küçük bir azınlık dışında hiç kimse “Laiklik” ilkesini “Dinsizlik” olarak yorumlamıyor.
Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun sık sık dile getirdiği ‘Biz dinsel ve etnik temelli siyaset yapmayacağız…’ sözünden böyle bir anlam çıkar mı onu da Sayın Halaçoğlu’nun insafına ve bilimsel namusuna havale ediyorum. Kanaatimizce, Halaçoğlu CHP yönetiminden ve CHP’ye oy veren seçmenlerden özür dilerse kendisine yakışanı yapmış olur. Yoksa bu sözünden dolayı ömrü billah ‘AKP’nin dümen suyuna girmiş bir bedbaht…’ olarak anılacaktır.
Gerçi bu iyi tarihçi ve kötü siyasetçi daha önce de benzer açıklamalar yapmıştır. Mesela 2011 yılında milletvekili olan Engin Alan ve Sinan Oğan’ın, 7 Haziran seçimleri için aday yapılmamasının gerekçelerini açıkladığı twit’i hem bizzat Sinan Oğan tarafından, hem de Engin Alan’ın kızı tarafından yalanlanmıştır.
Alan’ın kızı Tülin Alan Pekkoç’un konuya ilişkin açıklaması şöyle: ‘Aynı davadan yargılanan Albay Hanefi Yıldım mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı alıp aday adayı olabilmiştir. Yani aday adayı olmama sebebi bu değildir…’ (Bilmeyenler için söyleyelim, milletvekili aday adayı olmak isteyenler öncelikle Cumhuriyet Savcılığından milletvekili adayı olacaklarını da açıkça beyan ederek sabıkasızlık belgesi almak zorundadırlar).
Doğrusu, Halaçoğlu’nun Engin Alan’ın aday olmama/olamama gerekçesini adı geçenin ‘Sabıka Kaydı’ olarak açıklaması bence de çok enteresandır. 2011 yılında tutuklu olarak hapiste iken milletvekili seçilen Engin Alan’ın ‘Kumpas” olduğu devletin zirvesi tarafından ilan edilen, Yargıtay ve AYM tarafından da bozulan uyduruk bir mahkeme kararına istinaden ‘Sabıkalı’ olduğu gerekçesiyle aday yapılmaması hayli ilginçtir. Balyoz kararı bozuldu ise şu halde karar kesinleşmemiş demektir ve bu sebeple bu davada yargılananların bu davadan dolayı ‘Sabıka Kaydı’ olmaması gerekmez mi?
Peki, aynı davada yargılanan ve hüküm giyen Albay Dursun Çiçek nasıl sabıkasız bulunarak milletvekili seçildi? Peki, Ergenekon kapsamında yargılanıp mahalli mahkemede hüküm giyen ve eğer AYM karar vermeseydi Yargıtay’ca da onanması kuvvetle muhtemel olan Ergenekon sanıkları Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan nasıl sabıkasız bulunarak milletvekili seçildiler? Peki, HDP listelerinden seçilen 80 vekilin tamamı sütten çıkmış ak kaşık mı? Bunlar neden sabıkalı bulunmadı? Peki, PKK üyeliğinden hüküm giyen ve kararı Yargıtayca da onanan Sebahat Tuncel nasıl vekil seçilmişti?
İmam-ı Azam Ebû Hanife’ye ocakta kaynayan tencereyi göstererek sormuşlar; ‘Hocam şu fokur fokur kaynayan suyun bir anlamı var mı?’ Ebu Hanife hiç düşünmeden cevap vermiş: ‘Biz bizi yaktık, biz bizi yaktık…’ diyorlar! Uzun lafın kısası; Ülkücüler var oldukça Ülkücülere başka düşman gerekmez…”
Bahçeli’den Halaçoğlu’na Uyarı Geldi…
9 Temmuz 2015 günü saat 00:06’da ise şu yorumu yapmıştık:
“CHP hakkında dolaylı olarak da olsa ‘Dinsiz-İmansız’ nitelemesi yapan Halaçoğlu’na Bahçeli’den uyarı geldi. Bahçeli twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
‘İfrat ve tefritten kaçınmak herkesin vazifesidir. Din ve inançlar üzerinden yeni istismar kanalları açmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır. Kimin neye, nasıl inandığını tayin makamı kimseye düşmeyecektir. Kasten çarpıtılan cümleleri fitne santrali gibi kullanmak da şirretliktir. Herkes ağzından çıkan sözlerin nereye gideceğini iyi ölçmeli, iyi tartmalıdır. Söze hakim olunmazsa tutsak düşülmesi mukadderdir…'(3).
Halaçoğlu’nun MHP grup başkan vekilliğinden alınması mukadder gibi gözüküyor…”
Siyasi İntihar!
Birkaç gündür yapmış olduğum ve bazılarını yukarıda aktardığım yorumlar sebebiyle beni, Yusuf Halaçoğlu’na takmakla suçlayan arkadaşlarıma ancak şunu diyebilirim: Kesinlikle Halaçoğlu’na takmış değilim. Sadece büyük bir şok yaşıyorum şu anda; bir insan acaba durduk yerde neden siyasi intihara kalkışır?
Halaçoğlu, “Grup başkanvekilliği külfetti zaten. Doğrusunu isterseniz, sevindim” demiş(4). Madem külfetse, milletvekilliğini de bırakması gerekmez mi? Var mı öyle her ay 15.000 TL’yi cebe indirip sonra da yan gelip yatmak? Ülkücülerin kendisine bağlanan umutlarını bir çırpıda çöpe atmaya ne hakkı var Sayın Halaçoğlu’nun?
Peki onun için külfet olan bu görev, Sayın Oktay Vural için külfet değil mi? Sayın Vural, muhterem eşini kaybettiğinde bile “Külfet” deyip bırakmadı Grup Başkan Vekilliğini. Eşinin arkasından gözyaşı döktüğü günlerde bile acısını içine gömerek partideki görevini aksatmadı Oktay Bey. Oktay Vural’ın son üç-beş aydır taşıdığı sakalları bile eşinin ölümü sebebiyle duyduğu üzüntünün göstergesidir aslında. Bunu ben değil, kendisi söyledi televizyonlarda. Şu halde Yusuf Halaçoğlu’na en can alıcı soruyu sorarak bitirelim yazımızı:
Sahi senin asıl derdin ne hoca? MHP Grup Başkanvekilliği neden külfetti senin için? Senin külfet olarak gördüğün o makama gelebilmeyi kim bilir kaç milyon Türk Milliyetçisi hayal ediyordur, bundan haberin var mı senin? Sahi sen İsviçre Devleti’nin hakkında vermiş olduğu karar sebebiyle neden AİHM’de dava açmamıştın hoca? Elin oğlu gitti benzer bir karar için dava açtı ve aslanlar gibi de savundu kendisini. Hatta kazandı da. Peki aynı şeyi sen neden yapmadın/yapamadın? Bundan sonra da “Türk milliyetçiliğine hizmet edeceğim” diyorsun. Peki nasıl edeceksin? Tutuklanma korkusuyla İsviçre’ye bile gidemeyen bir insan, Türk milliyetçiliğine nasıl hizmet edecek? Hele bir deyiver bakalım.
Yusuf Halaçoğlu’nu grup başkan vekilliğinden alarak, MHP lehine olmak üzere son zamanların en mühim kararını veren Devlet Bey’i içtenlikle kutluyorum. CHP hakkında söylemiş olduğu absürt ve saçma sözler için “Özür dilenecek bir durum yoktur” diyerek diklenen bir adama başka türlü muamele de edilemezdi hani. Hiç kimse, Sayın Halaçoğlu’nda siyasi kerametler vehmederek Bahçeli’nin görevden alma kararını eleştirmeye kalkışmasın lütfen. Neticede kendisini o makama getiren de Bahçeli’dir, alan da. Üstelik Halaçoğlu kendi ipini kendisi çekmiş bulunmaktadır. Ne ipi mi diyorsunuz? Ne ipi olacak; siyasi intihar ipi tabi ki de…
__________________
1-http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29481501.asp,
2-Kendisiyle yapmış olduğumuz görüşmede, Sayın Sadi Somuncuoğlu da Taha Akyol ve Altan Öymen’in sözlerini teyit etmiştir.
3-http://www.radikal.com.tr/politika/yusuf_halacoglu_gorevden_alindi-1396152,
4-http://www.haberturk.com/gundem/haber/1102289-yusuf-halacoglu-grup-baskanvekilligi-kulfetti-zaten