Avrupa Komisyonu, AMB ve IMF ile Yunanistan’ın 20 Şubat 2015 tarihinde gerçekleştirilen toplantıda dört ay uzatılması kararlaştırılan mali yardım programı, 30 Haziran 2015 tarihinde sona ermiştir. Bu tarihten sonra Yunanlı yetkililer ile AB kurumları ve IMF arasındaki gerçekleştirilen görüşmeler sonuç vermemiştir. Bunun üzerine yeni bir anlaşmaya varılması amacıyla düzenlenen Euro Grubu toplantılarından da bir karar çıkmayınca, Hükümet ekonomik önlemler paketini referanduma götüreceğini açıklamıştır.
Yunanistan’daki son gelişmelerle ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın kredi görüşmelerindeki tutumunun kendisini hayal kırıklığına uğrattığını, referandumdan reform paketine hayır oyu çıkması durumunda bunun Avrupa’ya hayır anlamına geleceğini söylemiştir.
Yunanistan Başbakanı Çipras’ın kredi görüşmelerindeki tavrına tepki göstererek “Komisyon adına gösterdiğim tüm çabaların ardından yüz üstü bırakılmış hissediyorum, çünkü bu çabalar yeterince dikkate alınmadı” demiştir. “Referandumda sorulacak soru ne olursa olsun, hayır oyu Yunanistan’ın Avrupa’ya hayır dediği anlamına gelecektir” şeklinde konuşan Juncker, Yunan halkına reform paketini destekleme çağrısında bulunmuştur. “İnsan ölümden korktuğu için intihar etmez” diyen Juncker, Yunan liderlerin sorumlu davranarak, halka ortadaki durumla ilgili gerçekleri söylemesi gerektiğini belirtmiştir.
Yunan ekonomisinin tekrar ayağa kalkmasının kolay olmayacağını, ancak gerekli olduğunu kaydeden Juncker, kriz yılları boyunca katı kemer sıkma önlemleri almak zorunda kalan diğer Avrupa ülkelerine işaret ederek, “Başkaları bunu yaptı, İrlandalılara, Portekizlilere, İspanyollara ve Letonyalılara sorun” demiştir.
30 Haziran 2015 tarihinde IMF’ye 1,6 milyar Euro tutarında borç geri ödemesi için yeterli mali kaynağı olmayan Yunanistan’ın yardım paketinin 7,2 milyar Euro tutarındaki son diliminin serbest bırakılabilmesi için bir reform planı sunması gerekiyordu.
5 Temmuz 2015 tarihinde Yunanlılar, kreditörlerin nakit akışının yeniden sağlanması karşılığında öne sürdüğü koşulları hükümetin kabul edip etmemesi konusunda karar vermek üzere sandığa gitmiştir. Halkın kararının sandıklara yüzde 61,31 hayır, yüzde 38,69 evet olarak yansıması üzerine Yunanistan Maliye Bakanı Varoufakis, “Bugün ‘Hayır’ oyu, demokratik bir Avrupa için ‘Evet’ oyudur” demiş, eski Başbakan ve Muhalefet Lideri Antonis Samaras da partisinden istifa etmiştir.
24-25 Haziran 2015 tarihinde gerçekleştirilen Euro Grubu toplantısında Yunanistan bir reform paketi sunmuştur. Plan kapsamında alınması öngörülen önlemler arasında KDV’nin kapsamının genişletilmesi, yüksek cirolu şirketlerden daha fazla vergi alınması ve emeklilik yaşının kademeli olarak yükseltilmesi yer almıştır.
AB kurumları paketin büyüme odaklı olmadığını belirtirken, IMF Yunanistan’ın sunduğu programın başta emekli maaşları olmak üzere harcamaların kısılmasından çok vergilerin artırılmasına yöneldik olduğunu açıklamıştır. 27 Haziran 2015 tarihindeki Euro Grubu toplantısında taraflar arasında anlaşma sağlanamamıştır. Bunun üzerine Yunanistan, AB kurumları ve IMF’nin mali yardım programına karşılık öngördüğü reform programını kabul etmediğini açıklamıştır.
Referandum sonrasında Avrupa Parlamentosu’nda konuşan Yunanistan Başbakanı Çipras, referandumdan çıkan hayır sonucunun geçmişin yanlışları yapılmaksızın çözüm bulunması için verilen bir yetki anlamı taşıdığını şöyle belirtmiştir: “Son beş ayda yapılanların tüm sorumluluğunu alıyorum ancak Yunanistan’ın sorunları son beş yılda gelişti. Yunanistan’ın problemleri Avrupa’nın problemidir ve Avrupa’nın buna çözüm bulması gerekir.”
Oturumda Liberal Grup Başkanı Guy Verhofstadt sert bir konuşma yaparak Yunanistan’ın Grexit’e (Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkması) doğru yürünmediğini söyleyerek, “Kızgınım Sayın Çipras. Faturayı ödeyecek olan siz ya de ben değiliz. Drahmiye geçilirse sıradan Yunanlar gelirlerinin yüzde 30’unu kaybedecek. Halkınızın istediği bu değil. Onlar Euro Bölgesi’nde kalmak istiyor. Sayın Çipras tarihte nasıl hatırlanmak istiyorsunuz? Halkını daha da fakirleştiren bir seçim kazası olarak mı gerçek bir devrimci olarak mı?” demiştir.
Çipras ise Verhofstadt’a şu cevabı vermiştir: “Yunanistan’ın Euro’dan çıkması için herhangi gizli bir planım yok. Kreditörlerin istediği hedeflere ulaşmak için maddi yük dağılımını nasıl yapacağımız bizim işimizdir. Aksi takdirde seçimlere ne gerek var? Teknokrat hükümetler atansın bitsin. Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkan Almanya’nın 1953 yılında borçlarının yüzde 60’ını silmişti. Avrupa’nın yasalarını kurallarını elbette kabul ediyorum. Ancak Sofokles dediği gibi insanların hakkı en büyük yasanın bile üzerindedir.”
Yunanistan AB ile anlaşamayınca, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkması gündeme gelmiştir. 1999 yılında yürürlüğe giren Euro’ndan çıkışa ihtiyaç duyulabileceği düşünülmediğinden bu konuda AB mevzuatında bir düzenleme yapılmamıştır. Yunanistan Euro Bölgesi’nden çıksa bile AB ile yakın ilişkiler içinde olacaktı. Çünkü, İsviçre ve Norveç AB üyesi olmamalarına rağmen AB ile Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA) ile bir ekonomik alan içindedir.
Yunanistan para birliğinden ayrılsaydı, EUR yerine Yeni Drahmi kullanmak zorunda kalacaktı. Dünyada birçok para birimini basan İngiliz De La Rue şirketine göre yeni bir para biriminin tanıtılması ve basılması en hızlı bir şekilde yapılsa bile 4 aylık bir süreyi gerektirecekti. Bu geçiş dönemi birçok sıkıntıya yol açacaktı.
Halk bankalara hücum edecek, Euro mevduatlarını çekmeleri engellenecek, bu durumda Yunanlılar drahmiden çıkıp EUR ya da dolar almak isteyeceklerdi. Bunun sonucunda drahmi değer kaybedecek, devalüasyon kısa bir sürede yüksek bir enflasyon yol açacak, Yunanistan ülke dışına döviz çıkışını durdurmak isteyecek, bunun sonucunda da sermaye çıkışına engel olmak için sermaye ve döviz kontrolüne gidecekti.
Drahmideki devalüasyon ile birlikte bankaların aktifleri eriyecek, bu durumdaki bankalar borçlanamayacak, daha yüksek kaldıraç oranlarına sahip Güney Kıbrıs bankalarını batma noktasına getirecek, bu durumda da bir türlü çözüme yanaşmayan Kıbrıslı Rumlar adada çözüme yaklaşabilecekti.
Devalüsyon sanayi üretimini artırmayacaktı ama turizm sektörü ucuzlayan fiyatlarla daha fazla gelir elde edecekti. Deniz taşımacılığı ucuzlayan fiyatlardan olumlu etkilenecekti. Ancak bu iki sektördeki döviz gelirlerindeki artış ülkenin büyümesine gerekli olan katkıyı sağlayamayacak ve Yunanistan’ı şimdikinden daha büyük bir kriz bekleyecekti. Bu da Yunanistan’ın AB ve dünya ekonomisinden soyutlanması anlamına gelecekti.
Yunanistan ekonomisi, Euro bölgesi ekonomilerinin ve de nüfusunun ortalama yüzde 2’ni oluşturmaktadır. Yunanistan’a son 5 yılda toplam 240 milyar Euro’luk iki kurtarma paketi ile sağlanan kaynağa rağmen krizin sürüyor olması, tarafları zor durumda bırakmıştır.
Yunan hükümeti AB’yi insafsızlıkla, Almanya Yunanistan’ı sorumsuzluk ve uzlaşmazlıkla, AB vatandaşları ödedikleri vergilerin mali kurtarma paketlerine gitmesinden dolayı hükümetlerini haklarını korumamakla, Euro Bölgesi ülkeleri ise Yunanistan’ı gerçekçi olmamakla suçlamaktadır.
Yunanistan 3 yıllık üçüncü bir kurtarma paketi için kreditörlerden 53,5 milyar Euro talep etmiştir. Bunun karşılığında taahhüt ettiği emeklilik reformu, vergileri artırma ve yeni özelleştirmeler dahil bir dizi kemer sıkma önlemini içeren reform paketi gecikmiş ve yetersiz bir adım olarak değerlendirilmiştir.
Yunanistan’ın 5 Temmuz’da düzenlenen referandumda kreditörlerin şartlarını reddetmesi üzerine Brüksel’de toplanan Euro Bölgesi liderleri yeni kurtarma paketi için Atina’ya 5 gün süre tanımıştı. Geçen hafta Avrupa Birliği Zirvesi gerçekleşmemiş fakat bu zirve yerine Euro Bölgesi’ndeki 19 ülkenin liderleri, Yunanistan’ın borç krizinin çözümü ve üçüncü kurtarma paketini alması amacıyla Brüksel’de toplanmıştır.
Taraflar 15 saat süren Zirve’de yeni bir kurtarma planında uzlaşmaya varmışlardır. AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Yunanistan’ın ciddi reformlar ve mali destek ile kurtarılması için oybirliğiyle anlaşmaya varıldığını açıklamıştır. Fransa Başbakanı ise “Son bilgiler Yunanistan konusunda anlaşma olduğuna işaret ediyor, ancak temkinli olalım” demiştir.
Aslında Yunanistan anlaşmayı kabul etmekle, Osmanlı’nın borçları sebebiyle Osmanlı’ya Batılılarının dayattıkları bir nevi Duyun-u Umumiye İdaresi’nin kurulmasına onay vermiştir.
Yunanistan Avrupa’nın şımarık çocuğudur. AB’ye torpille girmiştir. AB Komisyon’u Yunanistan’ın üyelik başvurusu üzerine hazırladığı raporda, Yunanistan’ın o günkü şartlarda AB üyesi olamayacağının belirtmesine rağmen dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Valéry Marie René Giscard d’Estaing’in büyük desteği ve siyasi bir kararla AB üyesi olmuştur.
Böyle torpille AB üyesi olunursa, bunun sonucuna da AB üyesi vergi mükellefleri katlanacaklardır.