Batı’nın genel bir değerlendirmesinden çok, jeo-stratejist Thierry Meyssan’ın ‘Erdoğan Sisteminin Sonuna Doğru’ (*) bașlıklı makalesinde Erdoğan hakkında yazılanlar șöyle özetlenebilir :
1° Erdoğan, 2012 tarihinde Suudî prens Bandar bin Sultan’ın öldürülmesinin ardından uluslararası terörizmin ‘eșgüdümcüsü’ (koordinatör) olmuștur.
2° 1 Aralık 2014 tarihinde, Katar’ın Müslüman Kardeșler’le ișbirliği yapmaması üzerine, Katar’ın temsilciliğini de üstlenerek Müslüman Kardeșler’in gerçek lideri olmuștur.
3° Bu ‘görevler’in verdiği güvenle, ABD’nin vazgeçilmezi olduğunu sanarak, Rusya ile Türk Akımı anlașmasını imzalamıș ve NATO kurallarını çiğnemek cesaretini göstermiștir.
4° Rusya ile imzalanan bu anlașma üzerine, Erdoğan’ın AB ile olduğu gibi ABD tarafından da ‘üzeri çizilmiș’tir.
5° İște bu nedenle, 7 Haziran seçimleri öncesinde, AB ile ABD ‘el altından’ AKP aleyhine çalıșmıș ve HDP’ye ‘baraj atlatmıș’lardır.
6° 7 Haziran seçim sonuçları, böylece, sadece Erdoğan’ın projelerini engelleme tehlikesi tașımamakta, hatta AKP’nin iktidarını da sallamaktadır.
7° 2013 Haziran’ında eğer ABD desteği olmasaydı Erdoğan ‘Gezi’ hareketiyle gazi olabilecekti. Oysa, ‘Gezi’de sorun üç-beș ağaç değil, doğrudan Müslüman Kardeșler’in Türkiye versiyonuna ve Suriye ile savașa karșı olmak idi. Gezi’de, yanlıș bir biçimde Erdoğan’ın ‘düșürülemez’liği değil, tersine o’na geri adım attıralabileceği ortaya çıkmıș oldu.
8° Erdoğan’ın ‘zayıf noktaları’, 17 Kasım ve 25 Aralık, Silivri mahkemeleri, Bilal’in ’30 Milyon Eoro’su, Kürtlere verilen sözlerin tutulmaması, Fetullah Gülen, Kaçak Saray gibi ‘iç sorunlar’ değil, doğrudan ‘dıș politika’daki ‘yanlıșları’dır.
9° ABD Erdoğan’dan ‘sünni müslüman dünya’ya bir lider yaratmak için her türlü parasal desteği verdi. Ancak, Erdoğan 2011 yılında, ikinci büyük ekonomik desteği olan Libya Arap Cumhuriyeti’ni yıkmakla kalmadı, 18 ve 19ncu yüzyıllarda müslümanlığa dönmüș Misratas ve Aghdams yahudileriyle olan ‘eski bağ’ları canlandırmaya çalıștı. Oysa ‘plan’, Tunus’tan bașlayarak, Libya ve Mısır’da ve sonra Suriye’de Müslüman Kardeșleri iktidara getirmek ve ‘liderliği’ de Erdoğan Türkiye’sine vermek üzerine kurulmuștu.
10° Mısır’da Müslüman Kardeșler’in 2012 Haziran’ındaki bașarısı üzerine, son halka Suriye cephesinde, de değișikliğe gidildi. 2011’den itibaren zaten adım adım Suriye üzerine yürünüyordu. Sonra NATO ‘karargah’ı Türkiye’ye yerleștirildi ve Libya’daki El Kaide militanları ‘Özgür Suriye Ordusu’ adı altında örgütlenerek Suriye’ye geçirildi. Bașlangıçta Erdoğan, bunları ‘Sığınmacı Kamp’ları biçiminde gösterdi ve Batı’ya Suriye’ye de ‘Arap Baharı’ geliyormuș izlenimi verildi.
11° ABD Suriye’de, NATO’nun ‘gizli operasyon’ları biçiminde değil, Nikaragua örneği kapsamlı bir savaș planı uyguladı. 16 Nisan’da İȘID’ın önemli komutanlarından Abu Muhammed’in Idlip’te yaralanması üzerine, Hatay Devlet Hastanesi’nden fotoğrafları basına sızıyordu ve Erdoğan’ın MİT’iyle birlikte bu savaștaki yeri de ortaya çıkıyordu.
12° İki yılda 200 000 militan dünyanın dört bucağından Suriye’ye gönderildi. MİT, Katar’ın parası ve CIA’nın gözetiminde bu militanlara her türlü silah ve cephane sağladı. Biri Șanlıurfa, diğeri İncirlik yakınındaki Osmaniye ve üçuncüsü İstanbul’da olmak üzere, Erdoğan üç El Kaide kampı kurup, Amerikan türü askeri okullar açtı.
13° Erdoğan’ın El Kaide’nin bankası olan Yasin El Kadı ile dostluğu da biliniyordu. Ancak birlikte fotoğrafları yayınlanır yayınlanmaz, FBI ve Birleșmiș Milletler tarafında uluslararası tetörist listesinde yeralan Yasin El Kadı’nın adı hemen listeden çıkarıldı.
14° Türk Hava Yolları genel müdürü Mehmet Karataș’ın, 18 Mart 2014’te YouTube’e düșen bir veideosından, Türk uçaklarının Nijerya’daki Boko Haram’a silah ve cephane gönderdiği de ortaya çıkıyordu.
15° Mayıs 2014’te Suudî Arabistan’ın İȘID’a bağıșladığı yeni Toyota pikaplar ve ağır silahlar götüren bir ‘özel tren’in hareketleri saptanıyordu. Böylece bașlangıçta birkaç yüz olan militanlardan, binlerce kișilik tam teșekküllü bir ordu yaratılmıș oluyordu.
16° 19 Ocak 2015’te silah ve sağlık malzemesi tașıyan MİT Tırlarının artık bir gizemi kalmamıș bulunmaktadır. Ancak Tır’ların sayısının iki değil 2000 olduğu söylenmektedir.
17° Uluslararası Erdoğan Teröristlerini belirlemekte en önemli ișaret, West Point Askerî Akademisi eğitimli militanların önce Libya El Kaide’sinde yer alıp Muammer Kaddafi’yi devirmeleri sonra da Özgür Suriye Ordusu’nda görev almalarıdır. Sonra bunlar Suriye’de El Nusra cephesi adı altında Suriye El Kaide’sini olușturmușlardır. Bunlardan Mehdi al-Harati’nin Libya-İrlanda olmak üzere çifte vatandașlığı var. Mehdi al-Harati’nin, 2010 yılında Erdoğan’ı alnından öperken çekilmiș bir fotoğrafı bulunmaktadır. 2011’de İrlanda’da iken Kaddafi’yi devirmek üzere, yüklü bir parayla Libya’ya geçmiș, aynı yıl Abdelhakim Beljah’ın emriyle Suriye’ye gidip orada Fransa hesabına Özgür Suriye Ordusu’nu örgütlemeye bașlamıștır. 2012 sonunda Liwa al-Umma adında özel bir ordu kurduktan sonra Libya’ya dönerek Trablus Belediye Bașkanı olmuștur. Bilindiği gibi, bugün Linya’da biri Trablus’ta olup Türkiye tarafından desteklenen bir hükumet ile diğeri Tobruk’ta bulunan ve Mısır ile Emirlik tarafından desteklenen bir bașka hükümet bulunmaktadır.
18° Türkiye Suriye savașından olumsuz etkileniyor denilmesine bakılmasın; Türkiye Suriye’nin tüm arkeolojik ve diğer tüm zenginliklerini ‘talan’ etmektedir. Örneğin Halep’te bulunan fabrikalar sökülüp Türkiye’ye tașınmıștır. Buna itiraz eden avukat ise hala hapishanededir.
19° Erdoğan’ın bütün bu suçlarında ‘sır küpü’ Hakan Fidan olup, 7 Haziran seçimlerinde milletvekili olmak için değil, Erdoğan’ın Putin’le Türk Akımı projesini imzalamasına karșı olduğu için istifa etmiștir.
20° Erdoğan’ın Bașbakanı Ahmet Davutoğlu bir Fetullah yetiștirmesidir.
21° ABD’nin gözden çıkardığı Erdoğan’ı, AKP içinden Fetullah ve ANAP eskilerinden bir güçle parçalama girișimi beklenebilir. Her nasıl olursa olsun; Türkiye’de kurulacak hükümetler
– İlk iș olarak politik tutukluları serbest bırakacak
– Yolsuzluğa bulașmıș kișilerin yargılanmalarını sağlayacak
– Kimi islamî ağırlıklı yasaları kaldıracak
– Suriye’ye karșı düșmanlığa son verecek
– Ancak Suriye’den bașka yerlere gitmek isteyen militanlara kolaylıklar sağlayacak
– Putin’le yapılan Türk Akımı projesini durduracaktır.
Yazar neredeyse bir koalisyon hükumeti programı yazmıș.
Erdoğan bu koalisyana ‘he’ der mi? Bir tek onu yazmamıș.
Doğrusu, dıșarıdan, Erdoğan’ın da Türkiye’nin de iși oldukça zor görünüyor.
Habip Hamza Erdem
(*) Thierry Meyssan, ‘Vers la fin du système Erdoğan’, Réseau Voltaire, 15 Haziran 2015