HANGİ SİYASET (KKTC)?
HÜSEYİN MÜMTAZ
Siyaset KKTC’de de Türkiye’deki gibi.
Ankara’da, şimdi de görevi alan Dâvutoğlu ağırdan almaya başladı. Türkiye bir ayı aşkın bir süredir çoğunluğu kaybeden “müstafi” bir hükümet tarafından idare edilirken, Suriye’ye girdik-gireceğiz tartışmaları ayyuka çıkmışken, NATO-Rusya belki de nükleer bir savaşın eşiğine gelmişken (Bakınız Rusya Dışişleri Bakanlığı Silah Denetim Dairesi Başkanı Mihail Ulyanov’un, İnterfaks’a açıklaması), Kıbrıs’ta “yangından mal kaçırma” ahengiyle “müzakereler” yapılırken, dört milyon Suriyeli’yi cebimizden beslerken….
Her yer güllük gülistanlıkmış gibi Dâvutoğlu 11/12 Temmuz’da Bosna’ya gidecekmiş.
13/14/15’inde de diğer partilerle görüşmeler yapacakmış.
Sonrası zaten bayram..
Gitti 45 günün 15 günü..
Ankara’da öyle de, Lefkoşa’da farklı mı?
Orada da Talât kendi çalıp, kendi söylüyor, kendi oynuyor.
Talât kim? CTP Genel Başkanı.. Milletvekili bile değil.. Hükümeti kurma görevini Kalyoncu’ya verdi, Akıncı da “mecburen” onayladı..
Talât her gün ve gece “yetkili kurulları”nı topluyor, 400 sayfalık koalisyon protokolü hazırlıyor sonra da “görüşülüyor”..
Ertesi gün ve gece aynı “filim”..
Tam Türk “filimi”.
UBP ve DP de seyrediyor.
Koalisyonu ille de CTP kuracakmış, ya DP ile yahut UBP ile..
Yanılıyor muyum diye KKTC Meclisi’nin web sitesine tekrar baktım.
Son baktığımda (bugün 12.01 itibariyle) CTP’nin 21; UBP’nin 18; DP’nin 8 ve TDP’nin de 3 sandalyesi vardı.
Aritmetik olarak uygun olan bu tablodan bir de neden meselâ UBP-DP koalisyonunun çık(a)madığını, hiç düşünülmediğini merak ettim..
UBP vebalı mı, KKTC’nin HDP’si mi?
Neden “alayı” UBP’ye karşı?
DP, vaktiyle UBP’den ayrılan vekiller tarafından kurulmamış mıydı? Tabanları, tavanları müşterek değil miydi?
Son genel seçimlerde halkın sandığa yansıyan eğilimi UBP-DP koalisyonu değil miydi?
Ama bunun için önce Serdar’ın partisini koalisyondan çekmesi, sonra da CTP’nin teklifini reddetmesi gerekir ki yeni görev Talât tarafından değil, bu sefer usulüne göre Akıncı tarafından Özgürgün’e verilsin..
Siyasetteki bu karmaşa sağ ve sol kamuoyunda da görülüyor..
Hep Rumcu, sonra da Rumcu olan, komünizmin karikatürü/acentesi Lefkoşa “Sol”unda; bıyıklılar/bıyıksızlar, eski kaleşnikoflar/maşinganlar/yeni ağızdan dolma av tüfekler tartışmaları sürüyor.
(Lenin’in “Büyük Ruslar’ın Ulusal Gururu Üzerine” isimli makalesindeki “Kendi ulusal varlığından utanan adama, komünist denemez” cümlesini hatırlatan dosta bin selâm….)
“Sağ”da da nereye bakacağımız şaşırdık..
Vaktiyle köşesine çekilmeye zorlanan rahmetli Denktaş Annan Planı zamanında kamuoyunu etkilemek/şekillendirmek için 3 /5 kişiyle 75 farklı “Kurum ve Kuruluş” kurdurduydu.
Bir düdükle 75 kuruluşa mensup 25 kişi meydanlara dökülüyordu.
Uzun zamandır faaliyet gösteren bir “Milli Varoluş Konseyi” varken, “aynı cenahta” son olarak bir de “Kıbrıs’ta Varoluş Hareketi” kurulmuş.
İsimler nasıl?
“Birlikten kuvvet doğar” lafını ben mi yanlış anladım, yoksa “her yerde çokluk” iyidir diye mi yorumluyorsunuz bu lâfı?
“Kıbrıs’ta Varoluş Hareketi Başkanlar Konseyi” (zannedersiniz BM Güvenlik Konseyi) Büyük Han’da basın toplantısı düzenlemiş, iki gün sonra da ara bölgeye yürüyüş yaparak Hrisostomos’u protesto eden “İngiliççe” bir mektubu Barış Gücü’ne vermiş..
Neden “İngiliççe?”
Barış Gücü’nün, Türkçe metni ilgili dillere çevirecek tercümanı yok muymuş?
Marsilya’da veya Köln’de yolda/sokakta, kahvede/lokantada çok iyi bildiğiniz İngiliççe’yi konuşmaya kalkın bakın nasıl ters ters bakıyorlar size..
Bir başka yerden başka bir örnek..
Akıncı’dan “açıklık ve şeffaflık talep ediliyormuş”… “Görüşmeler konusunda örgütün düzenli olarak bilgilendirilmesi ve görüşme tutanaklarının okunma imkanı yaratılması talep ediliyormuş”…”Müzakere heyetinde ve teknik komitelerde örgütün önereceği uzman birer temsilcinin de yer alması talep ediliyormuş”…
İlahi dostlar…Yapmayın Allah Aşkına!.. “Kendinize yakın hissettiğiniz” (ama seçimde nedense kararsız/tarafsız kaldığınız) Eroğlu’ndan “Cumartesi Kahvaltıları”nda “ne kadar bilgi alıp, onun heyetinde önerdiğiniz kaç tane uzman görevlendirmiştiniz” de aynısını, hatta daha fazlasını Akıncı’dan “talep ediyorsunuz?”
Ha bu arada gözünüz aydın.. “Güven yaratıcı önlem” olarak boş mayın tarlalarının haritalarının yanı sıra telefon hatlarının ortak kullanımı önerilmişti ya..
Kıbrıs Rum İstihbarat Teşkilatı Başkanı Andreas Pendaras’ın, KİP’in bilgisayar ve cep telefonlarını dinlediğine dair bilgileri “dolaylı olarak doğruladığını” yazan Fileleftheros gazetesi, Pendaras’ın açıklamasını aktarmış. Gazeteye göre Pendaras, “Teknolojik araçlarla stratejik bilgiler toplanması için bazı sistemler satın alındığı konusundaki haberlerle ilgili olarak, KİP’in, yasal ve tüm öngörülen prosedürler izlenerek, teknik ekipmanlarla donatılmakta olduğunu teyit etmek isterim” ifadelerini kullanmış.
Yânisi şu;
Akşam ailece nerede yemek yiyeceğinizi, Beşparmaklardan güneşin batışını seyredip etmeyeceğinizi önce KİP öğrenecek. Bunun için Rumca konuşmanıza da gerek olmayacak. Çünkü eminim onların Türkçe tercümanları vardır.
“Güven yaratıcı önlem” hoşunuza gitti mi?
Ankara ve Lefkoşa’daki bunca örnekten sonra “siyaset”in ne olduğunu anlayabildiniz mi?
10 Temmuz 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ