Başbakan A.Davutoğlu, AKP Genel Merkezi’nden canlı yayında Türkiye ile Halep arasındaki koridorun kapanmamasını istedi.
“Türkiye’nin Halep ile irtibatını kesecek gelişmeleri engellemek için gereken tedbirler alınır” dedi.
*
Ardından Nusra Cephesi, Ensar ed Din, Ahraru Şam, Fevc Evvel, Liva Sultan Murad, Ensar Hilafe, Ebu Amara gibi cihatçı gruplar Ensar el Şeria (Şeriatın Destekçileri) çatı örgütüyle Halep’i Esad rejiminden tamamen almak için saldırıya geçti!
*
Halep, Tayyip Erdoğan için hep bir hassasiyet konusu oldu.
Öyle ki Erdoğan Halep hassasiyetinin Kobani’deki hassasiyetten daha fazla olduğunu da söyledi.
Çünkü Halep’in, muhalif Ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan ılımlı muhalefet ile Esat rejiminin dengelenmesi noktasında stratejik önemi bulunuyor.
ABD Suriye bataklığından çıkamayacağını bildiği için direkt olarak askeri faaliyette bulunmuyor.
Ama Suriye’de iki tarafın dengelenmesi görevini ABD desteği ile Ortadoğu pazarından hisse kapmanın peşinde olan ulusal koalisyonun hamisi Fransa ki,o da geride kalıyor ve Türkiye birlikte yürütüyor…
*
Kasım 2014’te Şanlıurfa/ Ceylanpınar ilçesinin karşısında Suriye/ Rasulayn ilçesinde Kürtler ile muhalifler arasında çok yoğun çatışmalar yaşandı.
Rasulayn hem muhaliflerin sınır boyunda en az 5 km.derinlikte güvenlikli bölge oluşturmaları, bu suretle Halep yolunun açılmasının başlangıcını oluşturuyor,
Hem de Kuzey Suriye’de Kürt federalizminin önemli bir kalesi olarak PKK destekçisi Suriyeli Kürtlerin Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve askeri kolu Halkçı Koruma Birliklerinin (YPG) kontrolünde bulunuyordu.
*
Halbuki Halep’in düşürülmesi için muhalif kara birliklerinin önce Doğu’da başlangıç noktası Rasulayn’ı ele geçirmesi,
Ardından sınır boyunca batıya doğru Tall al Abyat, Ayn al Arab, Cerablus, Azaz Harim, Bab şehirlerini kontrol etmeleri ve Halep’e en kısa mesafede Tel et Temr karayoluna hakim olmaları gerekiyordu.
*
TSK mensubları ve MİT görevlileri 2 milyon dolar bütçe ile Rasulayn’a saldırı tertiplenmesi için el-Bekkara aşireti lideri Nevvaf el Beşir ile temas kurdular.
Buna göre muhalif Özgür Suriye Ordusu militanları Rasulayn kentini tutan Suriye Kürtlerine saldırırken, Türk Silahlı Kuvvetleri değişen angajman kuralları sayesinde Suriye Hava Kuvvetleri uçaklarını bölgeden uzak tutacak ve ihtiyaç halinde özel kuvvetleriyle muhaliflere destek verecekti…
*
Teminen Haseke, Hama, Kamışlı’da muhalif kanat ve Türkiye’ye yakın Kürt Azadi Partisi ve Sünni Araplara ağır silahlar, uçaksavarlar verildi.
MİT’le işbirliği yapan Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani’den de istihbari ve lojistik destek alındı.
Bu plana göre sınır boyunca şehirlerin işgali ve Tel et Temir karayoluyla Halep’in ele geçirilmesi öngörüldü.
*
Fakat Suriye rejimi istihbarat almıştı.
Kürtlerle ordunun Rasulayn kentinden çekilmesi için anlaşmış, bu suretle muhaliflerin kente saldırmaları için uygun ortam hazırlamışlardı.
18 Kasım’da Nevvaf el Beşir, Sünni Nusra Cephesi ve El Kaide örgütüne bağlı Gurabaa Aş Şam örgütüyle birlikte Rasulayn’a saldırdı…
*
Muhaliflere destek veren bu örgütler ile PYD’e bağlı Halk Savunma Birlikleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.
23 Kasım’da Suriye Hava Kuvvetleri uçakları, TSK angajman kurallarına rağmen Rasulayn’ı bombardımana tuttu.
Muhalifler çok büyük kayıplarla ağır bir yenilgi aldı ve Ceylanpınar’a sığındı.
*
Bu suretle Esad Türkiye’yi Kürtlerle, Kürtleri de muhalif kesimlerle karşı-karşıya getirmenin stratejik kazancını sağladı.
Başlıca talepleri federalizm olan Suriye Kürtleri de bu fırsatla Arap Kuşağı projesiyle Kuzeydoğu’da topraklarına iskan edilen Araplar karşısında güçlendi ve Suriye’de etkin hale geldiler…
*
Erdoğan ise ABD desteği ve Osmanlıcı vizyonuyla Sünni ile Şii dünyası arasındaki karşılıklı bağımlılığı zayıflatmayı öngören bir strateji izliyor,
Sonuçta “bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” düşüncesiyle Suriye Kuzey’ini ve Irak Kürdistan Bölgesi’ni petrolüyle birlikte Misak’ı Milli topraklarına katmaya hevesleniyordu.
*
Bu yüzden ABD koalisyonunun İslamcı terör örgütleriyle yaptığı mücadelenin başarılı olması için Suriye muhalifleriyle bağlantının Halep merkezinde dar bir koridora sıkışmış olması gerçeğinden hareketle, “Uçuşa Yasak Bölge; Güvenli Bölge: Eğit-Donat” üçlemesiyle, “Suriye’de 36.paralelin üstünün güvenli ilan edilmesi gerekir” stratejisinde ısrar ediyordu.
*
Türkiye bu bölgede, bölgenin ekonomik kaynakları üzerinde egemen olunacağı senaryosunu IŞİD ile birlikte yürütüyordu.
Ya da petrol gelirlerine konmak, mevcuttaki kaçak petrolden kazanmak ama pastayı Kürtlere yedirmemek için uzun süre hem Nusra Cephesi,hem Müslüman Kardeşler örgütü,hem de IŞİD’le birlikte Suriye’de hem Kürt köylerine hem de Alevi köylerine yapılan saldırılara ortak olundu.
*
Kısa süre önce Türkiye ve Suudi Arabistan savaş dengelerini radikal örgütlerin lehine olacak bir şekilde değiştirmek,
Beşar Esad yönetimini devirmek ve Suriye’de gelecekte kurulması hedeflenen hükümeti oluşturmak konusunda anlaştı.
*
Birdenbire ABD’nin desteği ve İŞİD’in geri çekilmesiyle Suriye’de PKK bağlantılı Demokratik Birlik Partisi’nin silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri sınır kasabası Tall al Abyat’ı ele geçirdi.
Böylece sürpriz bir şekilde Türkiye’nin Suriye sınırında bir baştan diğerine Kürdistan koridoru oluştu.
*
Geçen Kasım’da Suriyeli muhalif grupların Halep merkeziyle bağlantısı, Leyramon bölgesiyle Handerat arasında kalan 4 kilometre genişliğinde dar bir koridor vasıtasıyla devam ediyordu.
Rejim ordusu ve muhalifler karşılıklı füzelerle bu koridora sahip olmaya çalışıyor, uzun ve orta menzilli silahlarla süren çatışmalarda yer yer karşılıklı sızmalar ve sıcak çatışmalar yaşanıyordu.
*
Şimdi cihatçı gruplar Ensar el Şeria (Şeriatın Destekçileri) çatı örgütüyle Halep’i Esad rejiminden tamamen almak için saldırıya geçmiştir.
Bu örgütler Kuzey Suriye’de oluşturulan Kürt koridorundan başka,
Sünni Araplar için Orta Suriye’de bir koridor hazırlıyor ki, bu koridorun Orta Irak Sünni Arap bölgesiyle birleşmesi öngörülüyor…
Üstelik Halep’in düşürülmesiyle, Esad rejiminin başkent Şam ile Akdeniz arasındaki alana sıkışması hedefleniyor.
*
Neden? Çünkü ABD, Türkiye ve Arabistan’ın Suriye’deki askeri faaliyetlerinde radikal örgütleri koordine ediyor.
Ama hem ABD, hem BM Suriye konusunda uluslararası düzeyde baskı altındadır.
Suriye ile ilgili olarak Cenevre I ve Cenevre II Konferanslarının yinelenmesi talepleriyle karşı karşıya bulunuluyor.
O yüzden Türkiye ve Arabistan’ın Suriye’nin kuzeyinde yeni bir cephe oluşturmasına destek veriyor.
*
Çünkü, Halep’in düşürülmesi halinde Esad rejimini başkent Şam ile Akdeniz arasındaki alana sıkıştırılacak,
Suriye ordusunun daha fazla geri çekilmesi halinde muhaliflerin Beşar Esad’ın istifası konusunda baskı yapmalarının önünü açılacak,
Olası Cenevre III Barış Konferansına, Suriye’de yönetim yapısının korunduğu fakat Beşar Esad’ın kenara itildiği görüntüsüyle gidilecektir.
*
Suriye Kürtler, Sünni Araplar ve Nusayriler arasında koridor-koridor bölünüyor.
Bundan Türkiye’nin girişimlerinden hiç bir yararının olmadığı çok açık görülüyor.
Ama Erdoğan elini kaptırmıştır, ya kendini kurtaramıyor ya da başka ellere hizmet etmek itikadındadır.
Halep yolunda deve izi aranırken,ne parti devlet, ne Kılıçdaroğlu, ne Bahçeli çare olamıyor!
5.7.2015