NECDET BULUZ
Son günlerde Çin’in Uygur Bölgesi’ndeki Doğu Türkistanlılara karşı başlattığı işkence, gereksiz tutuklama ve baskı büyük yankı uyandırmaya başladı. Türkiye’de birçok yerde Çin uygulamalarından dolayı protesto ediliyor. Yapılan tüm uyarılara ve Çin’in insanlık dışı davranışlarına dünyanın sessiz kalması da eleştiriliyor.
Özellikle Ramazan ayı boyunca Uygur Türkleri’nin oruç tutmalarını engelleyen, oruç tutanları tutuklayan ve işkenceden geçiren Çin’in bu tutumu aynı zamanda sivil toplu örgütlerince de kınanıyor ve protesto ediliyor. Hükümet olanların da Çin’in tutumuna duyarsız kalmaması çağrıları yapılıyor.
Burada en çok dikkatimiz çeken, İslam ülkelerinin de bu duruma karşı sessiz kalmalarıdır. Dikkat edilecek olursa, Araplar başta olmak üzere, Doğu Türkistan Müslümanlarına karşı Çin’in başlattığı bu uygulamalara bugüne kadar hiçbir İslam ülkesinden tepki gelmemiştir.
Bu da Arapların başta olmak üzere Müslüman ülkelerin nasıl bir duyarsızlık içinde olduğunu göstermesi açısından çarpıcı bir örnektir.
Bir diğer çarpıcı örnek de “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözünün bir kez daha doğrulanmasıdır.
Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, yaptığı katliamlarla Doğu Türkistan halkına psikolojik baskı uygulayan Çin’in adeta dünyaya meydan okuduğunu belirtiyor ve “Çin komünist yönetimi, İslam’a, Müslümanlara karşı adı konmamış bir savaş ilan etti. Maalesef dünya hala duyarsız” diyor.
Dikkat edilecek olursa burada Müslüman ülkelere de çağrı yapılıyor, Doğu Türkistan Müslümanlarına sahip çıkmamakla suçlanıyor.
Bugünkü yazımızda Doğu Türkistan Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk’ün konu ile ilgili açıklamalarına değineceğiz. Tümtürk, Uygur Türkleri’ne karşı yapılan Çin zulmünün sona ermesi için tüm dünyayı yardım ve desteğe çağırıyor.
Ramazanda orucun yasaklandığı tek İslam coğrafyasının Doğu Türkistan olduğunu ve bundan derin üzüntü duyduklarını kaydeden Tümtürk, “Geçtiğimiz yıl da oruç yasaklanmıştı. Yarkent ilçesine bağlı köylerden yasağa tepki gösterilmesi sonucu halk sokağa dökülmüş ve katliam gerçekleşmiş, 3 bin Doğu Türkistanlı kardeşimiz Ramazan Bayramı’nın birinci günü şehit edilmişti” şeklinde görüşlerini yansıtıyor.
Çin’in Uygur Bölgesi’ndeki Doğu Türkistan halkına karşı başlatılan baskıları çok iyi okumak ve değerlendirmek gerekiyor. Bu nedenle Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk’ün açıklamalarını önemsiyoruz. Tümtürk, bakınıza neler diyor:
” Müslüman Uygur Türklerinin yaşadığı bölgelerde birkaç gün önce gündüz içki festivali düzenlenerek İslam ve Müslümanların oruç ibadetiyle dalga geçilip halk kışkırtıldı. Bu olayların devamında Kaşgar’da bir karakola Uygurlar taşlı sopalı saldırı yaptı. Asker ve polislerin olaya müdahale etmesi sonucu çıkan olaylarda 100’ün üzerinde Doğu Türkistanlı kardeşimizin hayatını kaybettiğini öğrendik. Çin, Doğu Türkistan’daki Müslümanların inancına, kültürüne, geleneklerine karşı tacizde bulunup halkı kışkırtarak sokağa teşvik ediyor. Sokağa çekilen halkı da katliamdan geçirilerek çok ağır bedeller ödetiyor. Yaptığı katliamlarla Doğu Türkistan halkına psikolojik baskı uygulayan Çin, adeta dünyaya meydan okuyor.”
Tümtürk, 1949’da Doğu Türkistan bağımsız bir devletken uluslararası hukuk kurallarını ihlal ederek bölgeyi işgal eden Çin’in, 66 yıldır fiili işgal ve sistematik asimilasyon politikası uyguladığını da belirtiyor. Sözlerinin sonunda da şu görüşlerini yansıtıyor:
“Çin, bu destekle katliamlarını sürdürüyor. Çin, başörtüsü, takke, tesbih gibi İslami sembolleri terör unsuru kapsamına alarak Doğu Türkistan’da cadı avı yapıyor. Çin komünist yönetimi, İslam’a, Müslümanlara karşı adı konmamış bir savaş ilan etti. Maalesef dünya hala duyarsız. Birleşmiş Milletlerden sonra hükümetler nezdinde en üst temsil eden sivil örgüt İslam İşbirliği Örgütünün, Doğu Türkistan’da ramazanda orucun yasaklanması, namazın yasaklanması, Kur’an eğitimi alan çocuklara hapis cezası verilmesi, halkın katledilmesi gibi konulara karşı suskunluğuna anlam veremiyoruz.”
Geçenlerde Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü konu ile ilgili bir açıklama yapmıştı. Sözcü açıklamasında Uygurlarla ilgili iddiaların asılsız olduğunu söyleyip, bunun Çin’e karşı bir komplo olduğunun altını çizmişti.
Türkiye’den ise bu açıklamalara yanıtı Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eren’den geldi. Eren, açıklamasında bölgenin uluslararası basına kapatılması nedeni ile nelerin olup bittiğinin tam olarak anlaşılamadığını, bilgilere tam olarak ulaşılamadığını, bu nedenle de bir bilgi kirliliği yaşandığını bunun için bölgenin dünya basınına ve bağımsız uluslar arası gözlemcilerin bölgede çalışma izni verilmesi gerektiğini söylüyor. Doğru söze ne denir?
Sanıyoruz EkoAvrasya bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da Türk dünyasının sesi olarak Çin’e Uygur Türkleri’ne karşı başlattığı baskı ve işkenceye karşı sert tutumunu sürdürecektir.
Bu noktada Hükümet olanların konuyu daha da sahiplenmesini, Çin zulmünün sona erdirilmesinde daha aktif rol üstlenmesini bekliyoruz.
Bir de her zaman kol kola olduğumuz, birbirimizden ayrılmaz parçalar olarak görüntü verdiğimiz Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi Arap ülkeleri bu konuda neden seslerini çıkarmazlar ki? Bu da ayrıca değerlendirilmesi ve tartışılması gereken bizim için çok önemli bir konudur, unutulmasın.
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın