CHUWALL’LI SENELER (2)

CHUWALL’LI SENELER (2)

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Bu gün 4 Temmuz..

Amerikan Bağımsızlık Günü.. Bir türlü unutamıyorum..Hiç aklımdan çıkmıyor..

Nasıl unutayım ki? Onlar için Bağımsızlık Günü, benim için Chuwall günü.

İlk Chuwall’dan bu yana tam 12 yıl olmuş..

12 yıl önce Süleymaniye’de Türk askerinin başına Chuwall geçirilmişti..

Türk askerleri Süleymaniye’de Chuwallanmış, Kerkük’te sorgulanmış ve Chuwallar içinde kamyonla Bağdat’a taşınmışlardı..

12 yılda derelerin altından “öyle” sular aktı ki, bakın şimdi Kerkük, Musul, Süleymaniye’den…

Halep’ten….

… “nasıl” bahsediyoruz..

Suriyeliler Edirne’de, Sinop’ta, Rize’de…

Demek ki o Chuwall, bu sürecin “milat”ı idi.

O halde yılın yine Attila İlhan mevsimi, ben de o mevsimin Attila İlhan haftasındayım..

 

ittihatçılar da vardı hilâl bıyıklıydılar

                                  sustasına basılmış birer çakıydılar

                                  mor kumrular patlıyordu câmilerden

                                  mavzerlerin gözü dönmüştü

                                  kara kalpaklıydılar

                                  bir tambur kanat çırpmasın ıtrî’den

                                  eksiksiz bütün ölmüşlerimiz ayaktaydılar

                                  kılıçlar çekilmişti bâkî’nin gazellerinden

                                  budin’den yaşlı sipahiler

                                  ezan okumaktaydılar

                                  Ertuğrul gâzi mi tutmuştu

                                                  kemal paşa’nın ellerinden

                                                                  oğuzlar mıydı yoksa bismillah

                                                                                 yeniden başlamaktaydılar”

 

Bence “cuk” oturdu.

Sizce?

Geçenlerde sosyal medyada üzerinde, sarıya boyattığı saçlarıyla ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf’e atıfta bulunarak gündem yaratan ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, 4 Temmuz’un 239’uncu yıldönümü resepsiyonunda açıklamalarda bulunmuş..

“Bizim açımızdan çok önemli olan bir şey var o da Suriye’de sınır bölgesini kim kontrol ediyorsa birincisi IŞİD’le mücadele etmeli ve IŞİD’in o bölgeyi kontrol etmesini engellemeli. IŞİD’in sınırdaki varlığı Türk hükümetinin yoğun çabalarına rağmen IŞİD’in kayıplarının önemli bir bölümünü Türkiye’den kaçakçılıkla kapatmasını sağlıyor. İkincisi demokratik ve toprak bütünlüğü korunmuş bir Suriye ilkesine bağlı olmak. Üçüncüsü de o bölgenin vatandaşlarının kendi işlerini yürütmesine izin vermek ve çatışmalar nedeniyle yerlerinden edilmiş kişilerin kendilerini güvende hissettikleri zaman evlerine dönmelerine izin verilmesi” demiş…

Yâni 1).Suriye sınırından giren-çıkandan siz sorumlusunuz diyor, 2).“Demokratik ve toprak bütünlüğü” hatırlatmasıyla Esad’ın arkasında olduğunu söylüyor ve 3).Dört milyon Suriyeliyi evlerine gönderin diyor.

Bunları acaba geceye katılan “AB Bakanı ve Başmüzakereci” Volkan Bozkır da benim gibi mi anladı?

Devam ediyor Bass;

“Türkiye ve ABD 1952’den bu yana yaşamsal önemdeki ittifak bağlarına sahiptir. Sarsılmaz ortaklığın temelinde demokrasi insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ortak değerler var. Vazgeçilmez nitelikteki bu ilişki bölgesel ve uluslararası barış ve istikrarı tehdit edici unsurların üstesinden gelinmesinde hayati öneme sahiptir. ABD ile müttefik ortak ve dost olarak ilişki geliştirilmesi, derinleştirilmesi ve bölgesel küresel anlamda güçlü şekilde hareket etmeye hazırız.”

Falan filan..

Vesaire, vesaire..

O nasıl “yaşamsal önemdeki sarsılmaz ittifak”mış gibi Chuwall ile sonuçlanmıştı be birader?

Neden sayın temsilci, meslektaşı Ross Wilson’un deyimiyle “Chuwall’ın yarattığı travma”dan hiç bahsetmemiş?

Ben bundan önceki “yıldönümleri”nde bitirdiğim gibi sadece rakamları değiştirerek bitiriyorum yazımı..

Çünkü en ufak bir değişiklik, bir “gelişme” yok.

“ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson Washington’a 30 Ocak 2006 tarihinde gönderdiği şifreli mesajda, Türk askerinin başına çuval geçirilmesinin yarattığı travmayı anlatıyor ve ‘Bunun acısı bir kuşak boyunca geçmez’ ifadesini kullanıyormuş.

Amerikalı’nın kendi fikridir.

Ben kendi hesabıma, çocuklarım ve torunlarım dâhil en az üç neslin bu acıyı/ayıbı/faciayı unutmayacağının garantisini veriyorum.

Sonrası Allah kerim..

Aynı noktadayım..

Geçen yılki değil, 2224 yıl önceki değil, tam 5000 yıl önceki noktadayım..”

2224 neyin yıldönümüydü biliyor musunuz?

Bir hafta önce, 28 Haziran’da “kutladık”..

Kim kutladı, nerede kutladı, nasıl kutladı?

Hiç haberiniz oldu mu, haber değeri taşıdı mı?

2224’ü bilmeyen, 5000 yılı nereden bilecek?

Elbet 239 yılla filan idare edecek.

Attila İlhan’la başladık, Arif Nihat Asya ile bitirelim;

 

“Nerde o yiğitler ki gür

Sesleri ülkeyi bürür,

‘Yürü!’ dese dağlar yürür,

‘Dur!’ dese kalpler dururdu”

 

Neredeler? 4 Temmuz 2015

 

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

CHUWALL’LI SENELER (2) - iran

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir