Yıl, 2 Temmuz 1993.
Ölümün, katliamın, vahşetin tarihi…
O tarihte, Madımak oteli önünde ölüm kol geziyordu…
Bir grup YERLİ IŞİD’li, şeriatçı, örümcek beyinli güruh, ellerinde benzin bidonları, yurtseverlerin, aydınların kaldığı Madımak Otelinin önünde toplanmıştı…
Aydınların ve aydınlanmanın Azrailleri bağırıyor, çağırıyor, küfrediyor, sloganlar atıyorlardı:
“Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak, Şeriat gelecek, batıl zail olacak“, “Yaşasın Şeriat!..”
“Şerefsiz vali istifa, Muhammed’in ordusu kâfirlerin korkusu, Yaşasın Hizbullah, kahrolsun laiklik, şeriat isteriz…”
“Yakın ulan, yakın…”
Ölüm göz göre göre, göstere göstere geliyordu…
Ama Cumhurbaşkanı seyrediyordu, Başbakan seyrediyordu, Genel Kurmay Başkanı, Başbakan yardımcısı, bakanlar, Emniyet Müdürü seyrediyordu…
Bugün, şeriatçı kalkışmanın, katliamın üzerinden tam 22 yıl geçmiş.
Ama bizim acımız, üzüntümüz dün gibi. Hiç eksilmiyor. Azalmıyor. Her gün biraz daha artıyor.
Dile kolay. Tam 33 can. 33 aydın. 33 yurtsever katledildi.
Kışkırtılmış, yönlendirilmiş, azgın bir yobaz sürüsü tarafından cayır cayır yakıldılar.
Hem de sorumluların, yetkililerin, polisin, jandarmanın gözü önünde…
Televizyonda canlı yayın izler gibi izledik olup biteni.
Saatlerce…
Kanımız dondu. İsyanımız yüreklerimize sığmadı. Sel oldu, aktı…
Ama çaresizdik. Elimizden gelen bir şey yoktu, sadece bakıyorduk…
Seyrediyorduk…
Katliamın avukatları ise daha sonra ödüllendirildiler.
Kimi AKP’den bakan oldu, kimi milletvekili, kimi belediye başkanı…
Sivas Katliamı Davası, zaman aşımından düşünce, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan:
“Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı” sözleriyle değerlendirmişti.
Sivas Katliamı davasının “zaman aşımından” düşmesi, RTE için “hayırlı” bir olaydı…
Katiller şimdi ellerini kollarına sallayarak aramızda dolaşmaktadırlar.
Ama bu zalimlere, bu kan içicilere, bu madımak canilerine bir kez daha anımsatalım:
Saltanatlarını ölüm, zulüm, acı üzerine kuranlar, yaptıklarının hesabını vakti, saati geldiğinde bağımsız Türk Yargısı önünde mutlaka vereceklerdir…
Ama mutlaka vereceklerdir…
Bir yanıt yazın