Site icon Turkish Forum

YENİ BİR DÜNYA’ NIN EŞİĞİNDE

Türkiye'nin de kurucu üyesi olduğu Asya Altyapı Yatırım Bankası için imzalar atıldı.
Asya'daki enerji, ulaştırma ve altyapı projelerini destekleyecek olan bankanın yıl sonundan önce faaliyete geçmesi öngörülüyor.
Çin'in ve 56 ülkenin birlikte kurduğu bankanın, Pekin'in dünyada giderek artan ekonomik ve diplomatik rolü paralelinde Dünya Bankası'na rakip olacak bir potansiyeli sergilemesi bekleniyor.
 
*
Asya'da hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı  sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı gelişiyor.
Çok sayıda serbest ticaret anlaşması "Asya'nın kaynakları, Asya'nın hizmetine" sloganıyla, çok zengin kaynakları Asya barışının ve kalkınmasının hizmetine sunuyor.
Asya'da barışa, istikrara, gelişmeye ve güvenlik ihtiyacının karşılanmasına yönelik güçlü adımlar atılıyor.
 
*
Bu çevreler uzun süredir Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi çok taraflı kalkınma kurumlarını eleştiriyor.
DB ve IMF gibi kalkınma kurumları gelişmekte olan ülkeleri ulusötesi şirketlerin boyunduruğu altına sokmakla,
Ekonomilerini baltalayarak ülkeleri krize sürüklemekle,
Şirketlerin çıkarları için emeği ve çevreyi koruyan yasaları ihlal etmekle suçlanıyor. 
 
*
Nitekim, DB ve IMF tarafından kuvvetle desteklenen piyasa güçlerinin küreselleşmesinin daha fazla eşitsizlik yarattığını gösteren pek çok veri bulunuyor.
BM Kalkınma Programı'nın raporuna göre dünya nüfusunun en zengin yüzde 20'si dünya kaynaklarının yüzde 86'sını tüketirken, en yoksul yüzde 80'i dünya kaynaklarının sadece yüzde 14'nü tüketiyor.
 
*
Bu aşırı eşitsizlikte, mesela hemen hemen üç saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor!
Dünya'daki yokluk, açlık ve ölümün gerçek suçlularının, serbest piyasa mekanizması, bu mekanizmanın gerekliliği üzerinden hayata geçirilen neoliberal ekonomi politikaları ve bu politikaları dayatan DB, IMF üzerinden bu politikaların uygulanmasıyla kârlarına kâr katan çok uluslu şirketler olduğu  çok açık görülüyor...
 
*
Bu kurumlar gelişmekte olan ülkelerin seçkinlerine de milyarlarca dolar borç vererek pek çok ülkenin ekonomik stratejisini ciddi oranda kontrol ediyor.
Dünya yoksullarının sırtına yüklenen borç dağı her geçen gün büyüyor.
 
*
Mesela, Yunanistan'da hükümetin kreditörlerin nakit akışının sağlanması için öne sürdüğü koşulları 5 Temmuz'da halk oylamasına sunma kararının ardından başkent Atina'da Sintagma Meydanı'nda toplanan onbinlerce "hayır" taraftarı, "Borç hemen silinsin. Hayatlarımız bize aittir" sloganları atıyor.
 
*
Benzeri sorunlara çözüm bulunması için uzun süredir başta Çin, Brezilya, Hindistan, Rusya olmak üzere bir çok gelişmekte olan ülke, DB ve IMF'te oy haklarının güçleri oranında artırılmasını talep ediyor.
Çünkü, daha az oy gücü, bu kurumlarda biriken fonların nereye gideceği konusunda karar verilirken daha az söz hakkına neden oluyor.
Ne ki, gelişmekte olan ülkelere dayatılan bu rahatsızlık, başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından kabul edilmiyor.
Mesela Çin ekonomisinin bu yıl 10 trilyon dolar büyümesi bekleniyor, ancak henüz Bretton Woods kurumlarındaki oy hakkı yalnızca yüzde 3,72'dir, ABD için bu oran yüzde 17,4' te tutuluyor!
 
*
Şimdi Asyalı hattâ Afrikalı ve Latin Amerikalı gelişmekte olan ekonomiler, ABD ve batılı gelişmiş ülkelerin yakın zamana kadar kendilerini yalnızca kaynak ve pazar olarak algılamalarını, ekonomik olarak kendilerine bağımlı kılıp, bu ekonomik sistemle de dünya ekonomisi üzerinde tam egemenlik kurmuş olmalarını reddediyor.
 
*
Çünkü Çin, artık gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında küresel ekonominin dengeleyicisi olma noktasındadır.
Büyük pazarı ve güçlü üretim kapasitesiyle gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarına yanıt veriyor.
Gelişmekte olan ülkelerin yeniden sanayileşmelerine yardımcı olurken, yüksek teknolojili yatırım gereksinimlerini de karşılıyor.
Bu Çin'in küresel ekonomide sadece gelişmiş ülkelerle dikey rekabette olmadığını, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerle kollayıcı ve yatay rekabette olduğunu,
ABD ekonomisi dursa bile Çin'in küresel ekonominin sigorta mekanizması haline geldiğini gösteriyor...
 
*
Gelişmekte olan ülkeler küresel ekonominin itici gücü olduklarını algılamışlardır.
ABD'nin yönlendirdiği tek kutuplu dünya sistemi yavaş yavaş geride kalıyor.
İkinci bir ekonomik motor olarak devreye giren ve dünya ekonomisinde çok önemli rol oynayan, gelişmekte olan ekonomilerin en büyük temsilcisi Çin, şimdi çok kutuplu dünya sistemini inşa ediyor...
 
*
Çin öncülüğünde Asya Altyapı Yatırım Bankası'nda, en fazla oy hakkına sahip üç ülkenin hepsi gelişmekte olan ülkedir ve gelişmekte olan ülkelerin oy hakkı yüzde 70'i aşıyor.
Banka, üye ülkelerin çok taraflı işbirliği ilkesini izleyerek, dışa açık, kapsayıcı, karşılıklı yarara ve ortak kazanca dayalı yeni bir platform hâline gelmeyi ve küresel kalkınmayı amaçlayan diğer finans kuruluşlarıyla birbirini tamamlayıcı rol oynamayı amaçlıyor.
 
* 
Nasıl? Yalnızca Çin'in 3,9 trilyon dolarlık döviz rezervinin bir kısmını yatırıma yönlendirilmesi,
Çinn Renminbi'sinin uluslararasılaştırması,
Üye ülkelerin şirketlerinin güvenli sözleşmeler yapmasına yardımcı olunması,
Kalkınma Bankaları  ve Exim Banklar aracılığıyla dünya çapında birçok altyapı projelerinin finanse edilmesi,
Böylece istihdam olanaklarının artırılması,
Bu paralelde uzun vadede  DB ve IMF gibi kurumların da daha iyi performans sergilemesi ve gecikmiş reformlara razı olmalarıyla sağlanabileceği,
Nihayet yoksulluğun azaltılarak ortak refahın gerçekleştirileceği belirtiliyor.
 
*
Bu mekanizmaya herhangi bir meydan okumaya karşı durmak için,
Bilhassa ABD'nin, 21. yüzyılın sorunlarıyla tek başına mücadele edemeyeceği, o yüzden işbirliğinin daha fazla zorluklar başlamadan kurulmasının tek etkili çözüm olduğunda pekişmesi,
İşbirliği ruhunu geliştirerek Soğuk Savaş zihniyetini terk etmesi ve uluslararası ilişkilere bu perspektiften bakarak sorunlara çözümler bulmak için tüm uluslararası toplumu birlikte çalışmaya teşvik etmesi gerekiyor...
 
*
ABD'nin işinin zor olduğu, o'na ilişiklenenlerin ise işinin çok daha zor olduğu kabul edilmelidir.
 
1.7.2015 - world dunya harita politika
Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu Asya Altyapı Yatırım Bankası için imzalar atıldı.
Asya’daki enerji, ulaştırma ve altyapı projelerini destekleyecek olan bankanın yıl sonundan önce faaliyete geçmesi öngörülüyor.
Çin’in ve 56 ülkenin birlikte kurduğu bankanın, Pekin’in dünyada giderek artan ekonomik ve diplomatik rolü paralelinde Dünya Bankası’na rakip olacak bir potansiyeli sergilemesi bekleniyor.
 
*
Asya’da hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı  sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı gelişiyor.
Çok sayıda serbest ticaret anlaşması “Asya’nın kaynakları, Asya’nın hizmetine” sloganıyla, çok zengin kaynakları Asya barışının ve kalkınmasının hizmetine sunuyor.
Asya’da barışa, istikrara, gelişmeye ve güvenlik ihtiyacının karşılanmasına yönelik güçlü adımlar atılıyor.
 
*
Bu çevreler uzun süredir Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi çok taraflı kalkınma kurumlarını eleştiriyor.
DB ve IMF gibi kalkınma kurumları gelişmekte olan ülkeleri ulusötesi şirketlerin boyunduruğu altına sokmakla,
Ekonomilerini baltalayarak ülkeleri krize sürüklemekle,
Şirketlerin çıkarları için emeği ve çevreyi koruyan yasaları ihlal etmekle suçlanıyor. 
 
*
Nitekim, DB ve IMF tarafından kuvvetle desteklenen piyasa güçlerinin küreselleşmesinin daha fazla eşitsizlik yarattığını gösteren pek çok veri bulunuyor.
BM Kalkınma Programı’nın raporuna göre dünya nüfusunun en zengin yüzde 20’si dünya kaynaklarının yüzde 86’sını tüketirken, en yoksul yüzde 80’i dünya kaynaklarının sadece yüzde 14’nü tüketiyor.
 
*
Bu aşırı eşitsizlikte, mesela hemen hemen üç saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor!
Dünya’daki yokluk, açlık ve ölümün gerçek suçlularının, serbest piyasa mekanizması, bu mekanizmanın gerekliliği üzerinden hayata geçirilen neoliberal ekonomi politikaları ve bu politikaları dayatan DB, IMF üzerinden bu politikaların uygulanmasıyla kârlarına kâr katan çok uluslu şirketler olduğu  çok açık görülüyor…
 
*
Bu kurumlar gelişmekte olan ülkelerin seçkinlerine de milyarlarca dolar borç vererek pek çok ülkenin ekonomik stratejisini ciddi oranda kontrol ediyor.
Dünya yoksullarının sırtına yüklenen borç dağı her geçen gün büyüyor.
 
*
Mesela, Yunanistan’da hükümetin kreditörlerin nakit akışının sağlanması için öne sürdüğü koşulları 5 Temmuz’da halk oylamasına sunma kararının ardından başkent Atina’da Sintagma Meydanı’nda toplanan onbinlerce “hayır” taraftarı, “Borç hemen silinsin. Hayatlarımız bize aittir” sloganları atıyor.
 
*
Benzeri sorunlara çözüm bulunması için uzun süredir başta Çin, Brezilya, Hindistan, Rusya olmak üzere bir çok gelişmekte olan ülke, DB ve IMF’te oy haklarının güçleri oranında artırılmasını talep ediyor.
Çünkü, daha az oy gücü, bu kurumlarda biriken fonların nereye gideceği konusunda karar verilirken daha az söz hakkına neden oluyor.
Ne ki, gelişmekte olan ülkelere dayatılan bu rahatsızlık, başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından kabul edilmiyor.
Mesela Çin ekonomisinin bu yıl 10 trilyon dolar büyümesi bekleniyor, ancak henüz Bretton Woods kurumlarındaki oy hakkı yalnızca yüzde 3,72’dir, ABD için bu oran yüzde 17,4′ te tutuluyor!
 
*
Şimdi Asyalı hattâ Afrikalı ve Latin Amerikalı gelişmekte olan ekonomiler, ABD ve batılı gelişmiş ülkelerin yakın zamana kadar kendilerini yalnızca kaynak ve pazar olarak algılamalarını, ekonomik olarak kendilerine bağımlı kılıp, bu ekonomik sistemle de dünya ekonomisi üzerinde tam egemenlik kurmuş olmalarını reddediyor.
 
*
Çünkü Çin, artık gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında küresel ekonominin dengeleyicisi olma noktasındadır.
Büyük pazarı ve güçlü üretim kapasitesiyle gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarına yanıt veriyor.
Gelişmekte olan ülkelerin yeniden sanayileşmelerine yardımcı olurken, yüksek teknolojili yatırım gereksinimlerini de karşılıyor.
Bu Çin’in küresel ekonomide sadece gelişmiş ülkelerle dikey rekabette olmadığını, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerle kollayıcı ve yatay rekabette olduğunu,
ABD ekonomisi dursa bile Çin’in küresel ekonominin sigorta mekanizması haline geldiğini gösteriyor…
 
*
Gelişmekte olan ülkeler küresel ekonominin itici gücü olduklarını algılamışlardır.
ABD’nin yönlendirdiği tek kutuplu dünya sistemi yavaş yavaş geride kalıyor.
İkinci bir ekonomik motor olarak devreye giren ve dünya ekonomisinde çok önemli rol oynayan, gelişmekte olan ekonomilerin en büyük temsilcisi Çin, şimdi çok kutuplu dünya sistemini inşa ediyor…
 
*
Çin öncülüğünde Asya Altyapı Yatırım Bankası’nda, en fazla oy hakkına sahip üç ülkenin hepsi gelişmekte olan ülkedir ve gelişmekte olan ülkelerin oy hakkı yüzde 70’i aşıyor.
Banka, üye ülkelerin çok taraflı işbirliği ilkesini izleyerek, dışa açık, kapsayıcı, karşılıklı yarara ve ortak kazanca dayalı yeni bir platform hâline gelmeyi ve küresel kalkınmayı amaçlayan diğer finans kuruluşlarıyla birbirini tamamlayıcı rol oynamayı amaçlıyor.
 
Nasıl? Yalnızca Çin’in 3,9 trilyon dolarlık döviz rezervinin bir kısmını yatırıma yönlendirilmesi,
Çinn Renminbi’sinin uluslararasılaştırması,
Üye ülkelerin şirketlerinin güvenli sözleşmeler yapmasına yardımcı olunması,
Kalkınma Bankaları  ve Exim Banklar aracılığıyla dünya çapında birçok altyapı projelerinin finanse edilmesi,
Böylece istihdam olanaklarının artırılması,
Bu paralelde uzun vadede  DB ve IMF gibi kurumların da daha iyi performans sergilemesi ve gecikmiş reformlara razı olmalarıyla sağlanabileceği,
Nihayet yoksulluğun azaltılarak ortak refahın gerçekleştirileceği belirtiliyor.
 
*
Bu mekanizmaya herhangi bir meydan okumaya karşı durmak için,
Bilhassa ABD’nin, 21. yüzyılın sorunlarıyla tek başına mücadele edemeyeceği, o yüzden işbirliğinin daha fazla zorluklar başlamadan kurulmasının tek etkili çözüm olduğunda pekişmesi,
İşbirliği ruhunu geliştirerek Soğuk Savaş zihniyetini terk etmesi ve uluslararası ilişkilere bu perspektiften bakarak sorunlara çözümler bulmak için tüm uluslararası toplumu birlikte çalışmaya teşvik etmesi gerekiyor…
 
*
ABD’nin işinin zor olduğu, o’na ilişiklenenlerin ise işinin çok daha zor olduğu kabul edilmelidir.
 
1.7.2015
Exit mobile version