NECDET BULUZ
Suriye’deki karışıklıklar nedeni ile en büyük sıkıntıyı şu anda Türkiye çekiyor. Sınır boylarımızdaki güvenliğin tam anlamı ile sağlanamaması, IŞİD ve PYD’nin sınır komşumuz olması, Kuzey Suriye’de Kuzey Irak örneği gibi bir Kürt bölgesinin oluşumuna doğru gidilmesi bizi yönetenleri kara karar düşündürüyor.
Askere verilen talimatla, Suriye’ye girebiliriz. Ancak, askeri kanat bu konuda sivil otorite gibi düşünmüyor. Bütün riskleri masaya yatırdılar ve olası bir askeri harekâtta karşılaşılabilecek tüm tehlikeleri sivil otoriteye ilettiler. Asker “Biz göreve her zaman hazırız.” derken şu endişeleri de sıralıyorlar:
“IŞİD saldırabilir, PYD/PKK saldırabilir, El Nusra ve diğer cihadist gruplar saldırabilir ve ayrıca bu gruplar Türkiye içinde eylemlere başlayabilir”
Ayrıca, askerin Suriye’ye fiilen girip yerleşmeyi gerekli görmediği, hedef bölgede kontrolü sahra topçusu ve hava unsurlarının ateş gücüyle uzaktan sağlayabileceği görüşü de kamuoyu ile paylaşıldı. Bunun yanında Suriye’ye girmek için BM kararının olması, diplomatik çalışmaların sonuçlanması ve Esad ile temas kurulması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Bütün bunları alt alta koyduğumuzda Suriye’ye girmemiz o kadar kolay olmayacak.
Savaş naraları atmanın bir anlamı yok. İşin bu noktaya gelmemesi gerekirdi. Yanlış Suriye politikaları ile tehlike yanı başımızda kadar uzandı. Yakında içimize sızar ve bizi de bu ateş çemberine alırsa ne duruma düşeriz?
Hadi diyelim ki asker Suriye’ye girdi. Ya sonrası? Çıkmak için hangi koşulların oluşması gerekecek? Mehmetçik Suriye’ye girerse yıllarca çıkmayabilir de. Bunun getirisi ve götürüsü ne olacak? Oluşturulacak olan tampon bölge kime bırakılacak? Türkiye’deki 2 milyonun üstündeki sığınmacının durumu ne olacak? Bölgedeki Amerikan politikası sekteye mi uğrayacak? Yanıt bekleyen o kadar soru var ki, bu işin içinden çıkmak neredeyse imkânsız gibi görünüyor. Nasıl bir zayiat verebileceğimizi de düşünmek bile istemiyoruz.
Geçen gün Genelkurmay Eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ paşa ile Bodrum’da görüşme fırsatımız oldu. Başbuğ Paşa “Nasıl Bir Türkiye” adlı kitabının imza gününde Suriye konusunda da görüşlerini yansıttı. Paşa, Suriye ile ilişkilerin normale çevrilmesi gerektiğini, bunun için de Esad ile diyaloga geçilip, sorunların diplomatik yollardan çözülmesi gerektiğinin üzerinde görüş yansıttı.
Burada hemen anımsatalım:
Türkiye’nin, Rusya üzerinden Suriye ile temas kurmaya çalıştığı haberleri geliyor. Sınırımızdaki gelişmelerin ve tehlikenin Esad ile dayanışma içine girilerek çözülebileceği konuşuluyor. Daha düne kadar “Esad gitmelidir” diyerek 3 yıldan bu yana Esad karşıtlarına her türlü desteği verenlerin, bugün Esad ile birlikte olma çabası içine girmiş olmalarını “kaderin cilvesi” olarak değerlendirebilir miyiz?
Asıl sorgulamamız gereken yanı başımızdaki bu yangını kimler çıkardı, kimler ateşledi? Türkiye bu noktaya nasıl sürüklendi? Yanlış politikalar uğruna Suriye’nin cehenneme çevrilmesinde rol oynayanlar, “Birkaç hafta içinde Cuma namazını Şam’da kılacağız” diyenler, “şimdi sınırlarımdaki güvenliği nasıl sağlarız? Yanı başımızda bir devletin kurulmasına izin vermeyiz” telaşı içindeler. Geldiğimiz noktayı görüyor musunuz?
Şimdi gelelim İlker Başbuğ Paşa’nın Suriye konusundaki görüşlerine. Biz, Paşa’nın görüşlerine katıldığımızı baştan belirtelim. Çünkü konu Türkiye’nin güvenliği ve tehlikeden uzaklaşmasıdır. Bunun için de doğru olan neyse o yapılmalıdır. Gerektiği zaman düşman ile bile işbirliğine gidilmesinde bir sakınca görmüyoruz. Söz konusu ülkemizin güvenliği ve bölünmez bütünlüğü ise bu konuda atılması gereken her türlü adımın da arkasındayız.
Başbuğ, Suriye konusuna değinirken “Türkiye gündemini yakından ilgilendiren konuların başında, Suriye sınırındaki gelişmeler geliyor. Sınıra baktığımızda, maalesef üç tarafından paylaşılmış durumda. Çok az bir kısmını Suriye devleti kontrol ediyor. Bir kısmı tamamen IŞİD kontrolünde, bir kısmı da PYD kontrolünde. Parçalı karışık bir durum var” diyor.
Paşa daha sonra da şu görüşlerini yansıttı, kendisini dinleyelim:
“Bu sorunun içinden nasıl çıkılacak. Gerçekten zor bir durum var.. Geçmişe bakmak lazım. Aslında Irak bağlamında, Irak’ın kuzeyinde yaşadığımız olayları bir nevi Suriye’nin kuzeyinde yaşıyoruz. Tabii durum gerçekten vahim. “O bölgedeki mücadeleyi Suriye devletinin kendisinin yürütmesi lazım. Bu, maalesef şu anda o bölge Suriye devletinin kontrolü dışında olan bir bölge. İran, ABD var, koalisyon güçleri var bölgede. Karmaşık bir durum. Nasıl çıkılacak ben de bilmiyorum. Gerçekten zor bir konu. Uluslararası hukuk içinde kalarak, en doğrusu merkezi hükümetle, Suriye devletiyle bence ilişkilerin en kısa zamanda normale çevrilerek, Suriye devletini de desteklemek suretiyle bu soruna çözüm bulunması daha iyi olur diye düşünüyorum.”
İlker Başbuğ Paşa, baştan bu yana dış politikada yanlışların olduğunu, Suriye politikalarındaki yanlışlıkların da bölgedeki bu kargaşayı yarattığını söylüyor. Paşa “Dış güçlerin hesapları başkadır. Hesaplar iyi yapılmaz ise sizi her zaman dışarıda tutarlar, kullanırlar, çaresiz bırakırlar. Bugün Suriye’de yaşananlar bu söylediklerimden biridir. Bölgede hesabı olanlar bunu önceden planlamış ve düğmeye basmışlardır. A-B-C planları vardır. Gelişmelere göre de bu planları devreye sokarlar. Türkiye, Suriye’deki gelişmelerden yara olmadan nasıl sıyrılabilir şu anda bunun hesabını yapmak gerçekten zor görünüyor. “diyor.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın