Zahide Uçar
29 Haziran 2015
Suriye’nin Kuzeyini Kürt koridoruna açma projesi yürütülüyor. Yani, BOP gözümüze sokula sokula yürüyor. AB-D kuyruğunda, küresel şirketlerin buyruğunda varılacak sonun bu olacağını on yıldır haykırıyoruz. Şimdi Erdoğan bas bas bağırıyor;
“Suriye’nin Kuzeyinden bir oluşuma asla izin vermeyiz(!)…”
Kendisi BOP Eş Başkanı olmakla övünen kişidir. BOP Türkiye dahil 22 ülkenin bölünme projesidir. Küresel şirketlerin Ortadoğu ülkelerini istikrarsızlaştırıp, yer altı ve yer üstü kaynaklarına el koyma projesi olan BOP, aynı zamanda Haçlı Savaşlarının da devamıdır.
Erdoğan Haçlı Savaşlarını aklayan bir kişidir.
Aynı Erdoğan Diyarbakır’da;
“-Diyarbakır BOP kapsamında bir yıldız olabilir” demiştir. Diyarbakır BOP kapsamında nasıl yıldız olabilir?
Türkiye, Irak, İran, Suriye’den koparılacak topraklar ile kurulacak Yahudi Kürdistan’ının Başkenti olarak bir yıldız olabilir tabii ki(!)… İslam coğrafyasına saplanacak olan ikinci Büyük İsrail Devleti, çok kıymetli yeraltı ve yerüstü kaynakları ile Irak petrollerinin üzerine oturacağı için, çekim merkezi haline getirilecektir. İşte Erdoğan o gün Diyarbakır’da “madalya aldığı üst beyinlerin gelecekteki hedeflerini Diyarbakır üzerinden müjdeliyordu(!)…”
Peki şimdi nasırına basılmış gibi neden bağırıyor?
İktidara geldiklerinden beri yaptıkları her gösterinin arkasından bir çapanoğlu çıktı. AKP tek başına iktidar olamadı, Erdoğan’ın başkanlık hayali suya düştü ya?.. Üstüne üstlük birde hem içeride, hem dışarıda yargılanma tehlikesi baş gösterdi ya?.
Anlaşılan o ki, Erdoğan seçim hesapları yapıyor. Suriye üzerinden milliyetçi oylara oynuyor. On yıl önce BOP Eş Başkanı olmakla övünen Erdoğan’ın şimdi BOP gerçeği nedeniyle dövünmesine aklı olan hiç kimse inanmaz. Daha dün Peşmergeyi Türkiye topraklarından geçirip Suriye’ye sokan kendileriydi. ABD’nin talebi doğrultusunda, “eğit-donat” projesiyle Peşmerge Türkiye’de eğitilmiyor mu? Eğitiliyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demezler mi adama?
Gelelim Suriye Gerçeğine…
Suriye’nin Kuzeyinde bir oluşuma izin vermek demek Türkiye için bir intihardır. Türkiye ABD, İngiltere ve İsrail’in kuyruğuna takılarak zaten intihar etme sürecine girmiştir. Hiçbir yanlış ve ihanet sonuna kadar sürdürülür diye bir şey yoktur. Her zaman akılcı yöntemler kullanılarak tehlike bertaraf edilebilir. Yeter ki akılcı, vatansever bir irade harekete geçsin.
ABD Irak’a saldırdığı zaman Türk Ordusu inisiyatifi AKP’ye bırakarak en büyük hatayı yaptı. Olması gereken, Rahmetli Ecevit’in ABD’lilere söylediği gibi;
Türk Ordusu İttifak Kuvvetlerinden bağımsız olarak Türkmen bölgelerini korumak, kırmızı çizgilerimize sahip çıkmak amacıyla Irak’a girmeliydi. O gün TSK üst kademesinin yaptığı hatanın sonuçları ortadadır. Aynı yanlış Suriye üzerinde devam ettirilemez.
Türkiye Esad ile acilen iş birliğine gitmek zorundadır. AKP ve Erdoğan’ın mecburiyetleri Türkiye’nin mecburiyeti değildir. Türkiye ağırlığını koymalı, Esat ile iş birliği yaparak Suriye’nin Kuzeyine PKK’nın yerleşmesine asla izin vermemelidir.
Eğit-donat projesi acilen sonlandırılmalıdır. Türkiye içinde bulunan bütün terör örgütlerinin elemanları derdest edilmelidir. Suriye devleti ile yapılan işbirliği ile Suriye’nin Kuzeyinde ortak bir operasyon yapılmalıdır. Operasyon başlarken de Türkiye’nin kritik bütün illerinde olağanüstü hal ilan edilmelidir. Böyle bir iş birliğine Rusya, İran, hatta Çin bile destek olur. BOP dalgası bu işbirliği neticesinde kırılabilir.
Bu operasyon öncesinde Esat ile Suriye’de bulunan Türkler için pazarlık yapılmalı, Suriye vatandaşı Türklerin gasp edilen haklarının verilmesi konusunda bir anlaşmaya varılmalıdır. Böyle kritik bir süreçte Esat böyle bir anlaşmaya hayır diyemez. Ayrıca Esat Türkiye’nin aslında Suriye’ye dost olduğunu, siyasilerin Suriye’ye saldırma planına halkın engel olduğunu net bir şekilde gördü. Gördüğü için de Türk Milletini karşısına almamaya özen gösterdi. Direk AKP’yi suçlayarak akılcı bir yöntemi benimsedi.
Türk Ordusu Irak konusunda yaptığı yanlışı Suriye konusunda da yaparsa, “caydırıcı bir güç olma, Türkiye’nin güvenliğini koruyup kollama görevini ya-pa-mı-yor” demektir ki, bu hatanın hesabını Türk Milletine asla veremezler.
Irak ve Suriye gerçeği Türkiye’yi birebir ilgilendiren bir konudur. Irak ve Suriye’de bulunan Türkleri korumak Türkiye’nin bir görevidir. Suriye ve Irak’ta yürütülen kirli savaş, aslında Türkiye’yi de içine alan bir savaştır. Saldırı aynı zamanda Türkiye’ye karşı yapılmaktadır. PKK’nın Türkiye’de bu kadar güçlendirilmesi bu kirli savaşın bir sonucudur. Irak ve Suriye’de çıkarlarımızı korumaktan vaz geçersek, Türkiye’nin parçalanmasına da evet demiş oluruz.
Şimdi diyecekler ki;
AKP ve Erdoğan’a güvenilmez.
Evet, haklısınız. Kurtuluş savaşında da Vahdettin ve Damat Ferit Hükümetine güvenmiyorduk ama hem içeride, hem dışarıda savaştık. Savaşmayı göze almasaydık, bir devlet olamazdık.
Ama içeride terör örgütleri elemanları arkadan vurur diyecekler.
Evet, mümkün. Kurtuluş savaşı döneminde de karşımızda İngiltere’nin maaşını ödediği, Saray destekli Kuva-i İnzibatiye Ordusu vardı. Birçok zararlı dernekler, bizi sırtımızdan vuran azınlıklar vardı. O gün bu hesapları yapsaydık, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti diye bir devletimiz olmazdı. Eğer “devlet gibi devlet olma iddianız varsa”, bu iddianın gereğini yerine getirmek zorundasınız. Aksi takdirde devletler çöplüğünde yer alıp, tarih olmanız kaçınılmazdır. Bir atasözü vardır:
“Akıllı düşünene kadar, deli dereyi geçer.”
zahide@zahideucar.com
Güncel Meydan
Bir yanıt yazın