Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hollandalı Sosyal Demokrat Parlamenter Kati Piri tarafından kaleme alınan ve 2014 yılında Türkiye’deki gelişmelerin değerlendirildiği Rapor, 11 Mayıs tarihinde Parlamento Dış İlişkiler Komisyonu’nda kabul edilmiş, 10 Haziran’da Genel Kurul’da onaylanmıştır.
Rapor’da Türkiye’ye yönelik çok fazla eleştiri vardır: “Güçler ayrılığı, yolsuzlukla ve örgütlü suçlarla mücadele, toplanma ve barışçıl protesto özgürlüğü, ifade ve medya özgürlüğü, kadın hakları, din özgürlüğü, azınlık hakları, Romanlar ve lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks (LGBTİ) bireyler gibi korunmasız birey ve gruplara karşı ayrımcılıkla mücadele dahil olmak üzere hukukun üstünlüğü ilkesi müzakere sürecinde merkezi öneme sahiptir.
Türkiye AB ile Ortaklık Anlaşması’na Ek Protokol’den kaynaklanan yükümlülüğünü dokuz yıldır yerine getirmemektedir ve bu durum müzakere sürecini olumsuz yönde etkilemektedir. Yüzde 10’luk seçim barajının toplumun tüm kesimlerinin siyasi katılımına olanak sağlayacak şekilde azaltılmasının önemi yeniden vurgulanmaktadır.
Çoğulcu, kapsayıcı ve toleranslı bir toplumu destekleyen maddelere dayalı yeni bir Anayasa hazırlanması Türkiye’de reform sürecinin, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin hayata geçirilmesinde temel oluşturacaktır.
Kürt sorununun çözüme ulaştırılmasının Türkiye’de demokrasi, barış, istikrar ve insan haklarının korunmasına önemli oranda olumlu katkısı olacaktır. Tüm siyasi partiler çözüm sürecini desteklemeye davet edilmektedir.
Türk Hükümeti ve TBMM’nin Aralık 2013’de ortaya atılan ve eski Hükümet yetkililerini de içeren yolsuzluk iddialarını ele alma şekli ve ciddi yolsuzluk iddiaları soruşturmalarının takibinin yapılmamış olması derin üzüntü ile karşılanmaktadır.
Bu iddialara yönelik takip yürüten araştırmacı gazetecilere karşı açılan davalar endişe yaratmaktadır. Aralık 2013 iddiaları üzerine saydam ve bağımsız bir soruşturma yürütülmelidir.
Makul şüphe kavramı dâhil olmak üzere Türk Ceza Kanunu üzerinde yapılan değişiklikler endişe yaratmaktadır. Bu değişiklikler müzakere sürecinde varılan uzlaşının aksine AB Komisyonu ile istişare yürütülmeden gerçekleştirilmiştir.
Yüksek düzeyde siyasi kutuplaşma endişe yaratmaktadır.”
Türkiye¸ Avrupa Parlamentosu’nun 2014 yılı Türkiye Rapor’una tepki göstermiştir. AB Bakanı Volkan Bozkır “Bu rapor AP tarihinde ilk defa Türkiye ile ilişkiler bağlamında Türkiye tarafından reddedilen, kabul edilemez addedilen bir ilerleme raporu olarak kayıtlara geçecektir” demiştir.
Dışişleri Bakanlığı raporla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, “Bu yıl Hollandalı Sosyal Demokrat Parti üyesi Kati Piri tarafından hazırlanan… ilk taslağı itibariyle dengeli ve yapıcı eleştirel bir ton içeren AP karar taslağı, AP Dış İlişkiler Komisyonu’nda kabul edilme sürecinde, maalesef tek yanlı ve objektiflikten uzak bir metin haline getirilmiştir. Bu tutum AP Genel Kurulu’nda da devam etmiş ve böylece ülkemiz hakkında AP tarafından alınan en talihsiz kararlardan biri kabul edilmiştir…Ülkemize birçok alanda yöneltilen mesnetsiz iddialar içermesi nedeniyle söz konusu karar tarafımızdan kabul edilmemekte ve iade edilmektedir” denilmiştir.
Parlamento Karar’ında en önemli nokta, “AP, Türkiye’yi, Ermeni Soykırımı’nın 100. yılını bu yöndeki çabalarını sürdürmeyi bir fırsat olarak kullanmaya teşvik eder” denilmesidir. Bu çabalar arasında arşivlerin açılması, geçmişle yüzleşilmesi, Ermeni Soykırımı’nın tanınması sayılmış ve böylece Türk ve Ermeni halkları arasında bir uzlaşmanın yolunun açılabileceği öne sürülmüştür.
Karar’da, Türkiye ve Ermenistan’a Avrupa ülkelerini örnek alarak ilişkilerini normalleştirmeleri çağrısı yapılmış, iki ülke arasında bu amaçla imzalanan protokollerin de ön şartsız olarak onaylanması ve yürürlüğe konması, diplomatik ilişkilerin kurulması, sınırın açılması ve sınırlar arası işbirliği ekonomik entegrasyon ile aktif işlerlik kazanması çağrısında bulunulmuştur.
Konuyla ilgili açıklama yapan İKV Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, “Raporda en dikkat çeken siyasi unsur, 1915 olaylarına ilişkin Nisan ayında kabul edilen AP kararına atıfta bulunulmasıdır. 1915 olaylarıyla ilgili Türkiye’nin tüm açık tavrına ve uyarılarına rağmen müzakere sürecinde yeri olmayan bir konunun AP raporuna girmesi kabul edilemez” demiştir.
Türkiye’den gelen tepkilere hemen cevap verilmiştir. Raportör Kati Piri tepkileri, “Bugün verdikleri tepkiyi vermelerini gerektiren bir durum olduğunu düşünmüyorum. Bu kuruma yapılmış saygısızlık” olarak” değerlendirmiştir. “AP’den iki ay önce aldığı kararı inkar etmesini isteyemezsiniz” diyen Piri, raporda Ermeni soykırımı paragrafı olmadığını ve sadece daha önce alınmış karara atıf olduğunu belirtmiştir.
Bu tespit doğrudur.
Son kararda; AP tarafından 15 Nisan 1915 olaylarının 100. yılı sebebiyle alınan ve bu olayları “soykırım” olarak tanımlayan, Türkiye’den de “tanıma” talep edilen karara atıf vardır.
Bu, atıf dolaylı yoldan Türkiye’ye sözde soykırımı tanımasını istemektir.
Avrupa Parlamentosu’nun sözde Ermeni Soykırımı’nı Türkiye’nin tanıması doğrultusunda daha öncede almış olduğu kararlar vardır. İlk karar 18 Haziran 1987 tarihinde alınmıştır. Daha sonra 15 Kasım 2000 (COM (1999) 513-C5-0036/2000-2000/2014 (COS) ve 28 Şubat 2002 ile 28 Eylül 2005 tarihlerinde de benzer kararlar alınmıştır.
Avrupa Konseyi de 24 Nisan 1998 ve 24 Nisan 2001 tarihlerinde Ermeniler lehinde kararlar almıştır.
Türkiye’de tüm siyasi partiler bu kararlara tepki gösterirken TBMM’ne yeni seçilen bir milletvekili Avrupa Parlamentosu üyesi iken AP’nun almış olduğu sözde Ermeni soykırımını kabul eden karara “evet” oyu vermiştir. Bu milletvekiline de acaba tüm siyasi partiler tepki gösterecekler mi?
28 Şubat 2002 tarihindeki AP Genel Kurulu’ndaki oylamalara katılan 626 milletvekili arasında Almanya Sosyal Demokrat Parti üyesi Ozan Ceyhun, (AKP’den adaydı seçilemedi) sözde soykırım için uzlaşma çağrısına “ret” oyu verirken, bir zamanlar şu anda Birleşik Avrupa Solu/Kuzeyli Yeşil Solu olarak bilinen Demokratik Sosyalizm Partisi’nden (PDS) Avrupa Parlamentosu milletvekili seçilen Feleknas Uca ise sözde soykırım konusundaki uzlaşma çağrısı için “kabul” oyu kullanmıştır.
Parlamento’nun o tarihte almış olduğu iki kararı Meclis’te grubu bulunan partiler ortak bir bildiriyle kınamışlardır. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz kararların Türkiye açısından “hükümsüz” olduğunu söylemiştir.
TBMM’deki yemin töreninde acaba Avrupa Parlamentosu’nda sözde Ermeni soykırım kararına olumlu oy veren Uca hakkında yeni üyeler acaba ne düşünürler?
HDP Diyarbakır milletvekili Feleknas Uca, 17 Eylül 1976’da aşağı Saksonya Eyaleti’nin Celle kentinde Batmanlı Yezidi Kürt bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Uca, 1999’da 22 yaşında iken Avrupa Parlamentosu’na seçilmiştir. 2009 yılına kadar AP milletvekili olan Uca, Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu üyeliği de yapmıştır. TBMM’deki ilk Yezidi milletvekilidir.
Hızlı Trenlerde Beyefendiler Hanımefendilerin Önünde
Aşağıdaki yazım bu köşede yayınlandıktan sonra DDY bir düzeltme yaparak hanımefendileri beyefendilerin önüne geçirmişti. Fakat geçen hafta bindiğim hızlı trende yapılan anonsta yine öncelik beyefendilere verilmiş.
Bu durumu Eskişehir’den TBMM’ne giden iki “hanımefendi milletvekilimizin” dikkatine önemle sunarım.
“Türkiye’de kadına yönelik şiddet dil, din, ırk, etnik köken, sosyo-ekonomik durum ayrımı yapmaksızın onların yaşamında var olmaya devam etmektedir. Bu şiddete “zemin hazırlayan ortam” ortadan kalkmadığı sürece şiddetin de son bulması mümkün değildir.
Tüm uygar ülkelerde yapılan anonslarda “hanımefendilere” öncelik verilirken Ankara İstanbul YHT’de , Türkçe anonslar “BEYEFENDİLER, HANIMEFENDİLER ve SEVGİLİ ÇOCUKLAR” şeklinde yapılmaktadır. Ama ardından yapılan İngilizce anonsta “LADIES AND GENTLEMEN” denilmektedir.
Acaba neden? Eğer bu bir “çeviri hatası” değilse, bunun başka bir anlamı mı var diye insanın aklına gelmiyor değil. Yoksa Türk hanımları yabancılardan daha mı az değerlidir?”
Bir yanıt yazın