NECDET BULUZ
Seçimden çıktık ama Suriye’de özellikle cihatçı çeteler bölgedeki gelişmelerin ısınmasında etkili olmaya başladı. Baştan bu yana cihatçı çetelere destek vermekle suçlanan Türkiye’nin bu gelişmelerden başının ağrıyabileceğinden kuşku duymaktayız.
Cihatçı çetelere destek verdiği iddia edilen Türkiye’nin bu konudaki sicili ne yazık ki kötü bulunuyor. Bu imajın en kısa zamanda yok edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Esad’ın devrilmesi konusunda katı tutum sergileyen Türkiye, 4 yıldan bu yana bu konuda bir başarı sağlayamadı.
Amerika Başkanı Obama, G 7 Zirvesi’nin kapanışında yaptığı konuşmada “IŞİD, Türkiye’den Suriye’ye geçen binlerce savaşçıyla güç sağlıyor. Hala çok sayıda yabancı savaşçının önce Suriye ve Irak’a gittiğini görüyoruz. Türkiye-Suriye sınırının daha iyi izlenmesi ile bunların büyük bölümü önlenebilir” diyerek üstü kaplı Türkiye’yi suçlamıştır.
Obama’nın daha önce de Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlayamadığını, sınırdan geçen cihatçıların bölgede tehlikeli olduğunu, bu konuda Türkiye’nin sınırda daha sıkı önlem alması gerektiğini anımsattığını biliyoruz.
Aynı şekilde Batı’nın da bu konuda Türkiye’yi defalarca uyardığı biliniyor.
Türkiye’yi suçlayanlar sadece Amerika ve Batı değil, bazı Arap ülkeleri, İran, Rusya ve Suriye’deki Ulusal Koalisyon güçlerinin yetkileri de aynı noktalarda buluşuyor. Bölgede Türkiye’nin büyük bir kumar oynadığına dikkat çekiliyor. Özellikle de bir mezhep çatışmasının önünün açıldığı söyleniyor.
Dış güdümlü ‘Suriye Ulusal Koalisyonu’nun Başkanı Halid Hoca, Mayıs 2015’te yaptığı açıklamada “Körfez ülkelerinden Suudi Arabistan, Katar, Ürdün’le beraber Türkiye’yle de bir koordinasyon halinde Suriye konusunda bir anlaşmaya doğru gitmesi gerektiğini anladı” diyerek Türkiye’nin kuzeyden, Suudi Arabistan’ın güneyden cihatçı çeteleri desteklediğini söylemişti.
Savaşın kuzey cephesinin komutasında yer alan ve AKP’nin desteklediği iddia edilen cihatçı çeteler, Mart ayı sonunda başlattıkları saldırılar ile önce İdlip’i, Nisan’da ise Cisr Eş-Şuğur’u ele geçirmişti. Arap basını bu saldırıların Türkiye’de ‘Antakya operasyon odası’’nda planlandığını ve hayata geçirildiğini belirtiliyor.
Geçenlerde konu ile ilgili yazdığımız yazıda, Suriye’deki durumun özellikle İran tarafından izlendiğine değinmiş ve İran’ın Suriye’ye cihatçı çetelerle savaşmak için 7 bin Hizbullah savaşçısını gönderdiğini belirtmiştik. Son gelişmeler üzerine İran’dan yapılan açıklamada “Suriye’de cihatçı çeteler temizleninceye kadar bu topraklarda İran sonuna kadar Esad’a destek verecek ve Suriye Ulusal cephesi ile düşmanlara karşı omuz omuza savaşacaktır” denildi.
Aslına bakılacak olursa şu anda Suriye topraklarında bir Şii-Sünni mezhep çatışması yapılıyor. Bu çatışmaların bölgeyi içine alması ve buna Türkiye’nin de katılması ile geniş bir mezhep çatışmasının körüklenmesinden endişe ediyor. Biz de yazdığımız yazılarda bundan endişe duyduğumuzu hep dile getirdik.
İdlib sonrası silahlı cihatçı (Sünni) grupların hedefinin Hama ve Lazkiye olduğu bizzat bu grupların kendileri tarafından dile getiriliyor. İdlib’in alınması silahlı gruplara Hama kırsalına ve özellikle Alevilerin yoğun yaşadığı ‘Gab’ düzlüklerine ulaşma imkânı verdi. Öyle ki bu düzlükler Cebel el-Zavi’den çıplak gözle bile görünebiliyor.
Diğer yandan Esad’ın, batıda yer alan Cisr eş-Şuğur’u elinde tutup buradaki lojistik merkez sayesinde hem Lazkiye kırsalını korumayı hem de İdlib’e yönelik saldırılar gerçekleştirmeyi umuyordu. Ancak silahlı gruplar (yardım eden ülkelerin askeri aklı burada ortaya çıkıyor) Cisr eş-Şuğur’u da aldılar. Böylece ordu önemli bir noktayı daha kaybetti. Cisr eş-Şuğur’un alınması sonrası ise Lazkiye kırsalı ve sonrasında Lazkiye için tehdit başladı.
Hama ve Lazkiye’nin silahlı gruplar için kolay erişilebilir duruma gelmesi bu iki şehirde yaşayanları paniğe sürükleyince Türkiye sınırına doğru kaçmaya başlamalar yoğunlaştı. Lazkiye Hama’nın aksine dağ silsilesi ile Cisr eş-Şuğur ve İdlib’den ayrılıyor; ancak dağlarda yüzlerce köy var ve bu köylerin hiç birisi güvende değil. Savaşın yoğunlaşması ile sığınmacıların daha da kalabalıklar halinde sınırda yığılması da kaçınılmaz görünüyor.
Şimdi bütün sıkıntı, daha önce Türkiye’ye gelen ve büyük sorun olan Suriyeli sığınmacıların yanına yenilerinin eklenmesi olacaktır. Biz, bu nedenlerden dolayı Suriye konusunda Türkiye’nin başının çok daha fazla ağrıyabileceğini düşünüyoruz.
Burada şu noktaya da dikkatlerinizi çekmek istiyoruz:
Suriye’deki çatışmalarda İsrail’in de katkısının olmaya başladığı görülüyor. Daha önce nükleer çalışmaları nedeni ile İran’a odaklanan Suriye, İran’ın Amerika ve Batı ile barışmasından sonra dikkatlerini şimdi Suriye üzerine çekmiş bulunuyor. Eğer İsrail, bu konuda ağırlığını ortaya koyabilirse Esad’ın devrilmesinde katkı sağlamış olacaktır.
Bu da ne anlama geliyor:
Suriye’de Esad rejiminin sona ermesi Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve İsrail işbirliği ile gerçekleşmiş olacaktır. Ondan sonra bölgedeki gelişmeler hangi noktaya doğru sürüklenir bunu şimdilik göremiyoruz.
necdetbuluz@mynet.com
necdetes@mynet.com