Site icon Turkish Forum

KILIÇDAROĞLU YCHP’Yİ DE TÜKETTİ

 
  Türkiye seçmeni iradesini sandığa yansıttı.
AKP'nin çift koldan yürüttüğü, ekonomi başta olmak üzere istikrarsızlık ve koalisyon korkusuna dayandırdığı kampanyası, seçmenlerin bir bölümünde başka tereddütlerin önüne geçemedi.
Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesiyle başlayan yeni rejim dizaynı tutmadı.
AKP tek başına hükümet kuracak sayıda milletvekili çıkaramadı.
 
*
MHP Kürt Sorunu ve yolsuzluklar ekseninde yürüttüğü kampanya ile AKP ve CHP'den transfer ettiği oylarla daha merkez bir pozisyona ilerledi.
Kampanya boyunca YCHP'nin ilişmediği, MHP'nin vuruşmadığı HDP barajı rahat geçti.
HDP zaferini "Bize emanet oy veren yurttaşlarımızı hiç aklımızdan çıkarmayacağız" ifadesiyle kutladı...
 
*
En dramatik sonucu YCHP yaşadı.
İddiasını, duruşunu, sosyal demokrasi söylemini, koalisyon oluşturulması sırasında ihtiyacı olacak pazarlık gücünü tüketti.
Şapkası düştü keli göründü, kendine duyulan inancı sıfırladı, dinmez öfkeyi had safhada kabarttı, geleceğini kararttı...
 
* Çünkü Ortadoğu'daki gücün Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın yolunun arandığı bir süreç yaşanmaktaydı. 
Suriye ve Irak'ın yapısı kan akıtılarak değişmeye zorlanıyordu. 
Gelişmeler Ortadoğu'da Sykes-Picot anlaşmasıyla çizilen yapay sınırların sonsuza dek sürmeyeceğini gösteriyordu. 
 
*
Ama YCHP'nin Türkiye'nin bütünlüğünü, ulusal birliği ve tam bağımsızlığını belirleyen, bunlarla bağdaşmayan ödünlerde bulunulmasını engelleyen Türkiye'nin ne 1.Meclisinin Misak-ı Milli'sini ısrarla korumaya,
Ne de AKP'nin son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin ülke sınırlarını Suriye ve Irak'ın kimi bölgelerini de kapsar biçimde belirlediği Misak-ı Milli'sine  dolu dizgin koşmasını engelleyen bir anlayışı yoktu.
 
*
Ya da Kafkasya'da enerji koridorları etnik ve toprak sorunlarıyla örtüşürken,
Ermenistan, ABD ve Rusya'nın sorunlara yaklaşımdaki çifte standartlar, Dağlık Karabağ ve işgal altındaki Azerbaycan toprakları sorunu ve yer altı kaynaklarıyla, transit yollarına sahip olmaması yüzünden bütün projelerden by-pass edilmekteydi.
İran- ABD arasındaki gelişen  ilişkiler, nükleer anlaşma sağlanması halinde Türkiye'nin TANAP ve Türk Akımı boru hatları projelerinden dışlanması olasılıkları, bunların yerine İran, Kürdistan ve Azeri enerji kaynaklarının "Büyük Ermenistan İdeali"ni hatırlatırcasına  Güneydoğu, Doğu ve Karadeniz yönünde yeni bir hat ile Avrupa'ya intikali konuşuluyordu.
 
*
Ama  YCHP'nin İstanbul 2. bölgeden birinci sıradan adayı, Ermeni cemaati üyesi S.Doğan,
Seçim kampanyasında "1915 olaylarının 100. yılında mağduriyeti aynı şiddette devam ediyor. O mağduriyetleri yasal zeminde gidermek için elimizden geleni yapacağız. Ermenistan halkı zorlu koşullar altında yaşam mücadelesi sürdürüyor. Sınırın açılması iki halkın birbirini daha yakından tanıması açısından çok önemli. Ekonomik olarak, manevi olarak, politik olarak o kapıların açılması gerekiyor" diyordu. 
 
*
Ya da işte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  "Kıbrıslılığı" ön plana çıkaran vizyonla Güney Kıbrıs'la birleşme  müzakerelerini sürdürüyor, 
Bir taraftan da Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail , Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını "ENOSİS- Kıbrıs'ın Yunanistan'a Bağlanması İdeali"ni hatırlatırcasına Türkiye üzerinden değil, İsrail, Güney Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan'ın offshore sahalarının bağlanmasıyla oluşturulacak Doğu Akdeniz Boru Hattı ile Mısır'dan ya da Yunanistan üzerinden diğer Güney Avrupa ülkelerine ulaştırılmasını planlanıyordu.
 
*
Ama YCHP Kıbrıs'ta taraflar arasında sorunun, "Kıbrıs Halkı" anlayışından ya da 1960 Ankara Anlaşmasına rağmen 1963 Akritas Planının uygulanması ısrarından doğduğuna pek aldırış etmiyordu.
Halbuki Ankara Anlaşması Kıbrıs'ta Türklerin siyasi eşitliğini, idareye etkin katılımını, aynı toplumsal statülerle hak ve özgürlükleri, Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesini, Yunanlı olduğunu iddia eden Rumlarla Türkler arasında 1960 Kıbrıs Ortaklık Devletini  garantiliyordu.
Akritas Planı ise Rumların Türkleri zayıflatarak Kıbrıs'ın Yunanistan'a birleştirilmesini amaçlıyordu...
 
 
*
Üstelik Türkiye'de, ABD'nin AKP'ye verdiği destekle "Egemenlik"  iç içe iki aşamada el değiştirmişti.
İlkin ABD'nin Türkiye'de AKP siyasal iktidarına ve bir cemaate verdiği destekle Türk Milleti çerçevesi, esaslı bir İslamcı kadro hareketiyle devletin elit kadrolarını oluşturan tüm yapılardan silinmişti.
Bu sırada, AKP'nin hareketini kısıtlayan ekonomik dengelerin yeniden düzenlemesi karşılığında İslam coğrafyasına yönelik politikalarda açık işbirliği ve kurumlaşmalar oluşturulmuştu.
Sonra Milli İstihbarat Teşkilatı; ABD, İsrail ve AKP unsurları  bileşkesinde Türkiye'nin hem siyasetini hem askerini yöneten Türk Devletinin derin yapısının görünen egemeni edilmişti.
Hem siyaset hem asker, İslam coğrafyasının Sünni ekseninde İslamcılığa kaydırılırken,Türkiye ülkesi kimliksizleştirilmişti.
 
*
Ama YCHP Türk milletinin hiç bir soy, din, mezhep, konum  ayrımcılığını içermediği için  devrimci,milliyetçi, lâik, cumhuriyetçi, devletçi, halkçı  olan,bu yüzden bağımsızlıkçı-antiemperyalist ve çağdaş  karakterinden sonsuz boşanmıştır.
O yüzden Türkiye'nin egemenliğine ilişkin bir basireti gösteremiyor.
 
*
HDP ise Ayrılıkçı Kürtlerin "Serhildan-Sivil İtaatsizlik" eylemlerinden ivmelenen, "Demokratik Türkiye" konseptinde konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset talebinin sözcüsüdür.
Bugün Türkiye'de Kürt Hareketinin​ kendi anayasası, meclisi, yargısı, maliyesi, türlü  resmi görevde gölge eşbaşkanı ve öz savunma gücü bulunuyor.
Anayasası; Demokratik Özerklik ve Kürt toplumunun ekonomi,​siyasal,​hukukî,​öz savunma, sosyo-ekonomi, ekoloji ve diplomasi olmak üzere 8 başlıkla TBMM çatısı altından gölge devlet olmayı öngörüyor...
           
*
Ama YCHP'nin programı, 'Türkiye Cumhuriyeti din, dil ırk ve etnik köken temelleri üzerinde değil, siyasal bilinç ve ideal beraberliği zemininde kurulmuştur" aldatması üzerine inşa edilmiştir.
Zaten Kemalizmin demokratikleşmesi, CHP'nin Atatürkçü milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkilâp ve ilkeleri doğrultusunda belirlenen Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığı ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğüne bağlılığın esnetilmesi ve CHP'nin liberal sosyal demokrasi eksenine oturması anlamına geliyor...
         
*  
Rağmen Kılıçdaroğlu yeniCHP'yi AKP'nin oluşturduğu merkezin diğer kutbu haline getirmeyi başarmış görünüyor.
Cumhuriyet seçkinleri ve eğitimlilere ek olarak emekçi kitle hedeflenmiş, hedef kitleye ulaşmak üzere yeni bir jargon geliştirmiştir.
Egemenlik, Laik Cumhuriyet tartışmaları yerine bölüşüm tartışması, sınıfsal sorunlar, kişi hak ve özgürlükleri savunuculuğu yapılıyor,Kemalist çizgi sosyal demokrat politikalarla minimize edilmiştir.
Atatürkçü kadrolar tasfiye olmuş ve YCHP sosyal demokrat, sosyalist, revizyonist, kürtçü, cemaatçi, liberal, ondan-bundan kadrolarla "her kafadan bir sese" devşirilmiştir.
 
*
Halbuki, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir bölümünün düşüncesini ve karakterini oluşturan "CHP'lilik Duruşu" ki, Meşrutiyetler döneminde Mithat Paşa, Namık Kemal,Talât Paşa'lardan, emperyalizme karşı ezilen bir ulusun devriminde Atatürk'ün devrimlerinden yükselmekteydi.
Ne ki o günlerde de, bugün de  emperyalizmin sol ayağını temsil eden ve  Atatürk devrimlerini reddeden Sosyal Demokrasi'nin saldırısı altındaydı.
 
*
1960'larda Bülent Ecevit'in, Kemalist Devrimin bir üstyapı devrimi olduğu, o nedenle yüzeysel gelişme ve çağdaşlaşma sağladığı,devrime tanışık olmayan halkın demokratikleşme talebini 1946'da kazandığı yönündeki karşı devrimci ve popülist savıyla geliştirdiği Ortanın Solu politikasıyla birlikte yönelinen Kemalist Devrimin inkârı ve Sosyal Demokrasiye yönelişte CHP'nin  hiçbir başarısı olmamasına aldırılmadı, hiçbir eleştiri süzgecinden geçilmedi.
 
*
Neticede Mustafa Kemal Atatürk'ün makamını işgal eden Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçildiği 33. Olağan Kurultaydan bu yana Kemalistlerin tasfiyesiyle oluşturduğu YCHP'yi  türlü Sosyal Demokrat söylemleriyle işte bu kez tüketmiştir.
Şimdi seçmen Türkiye'yi kuran CHP'nin dönüştüğü YCHP'ye şanına yakışır bir görev yüklüyor.
YCHP yeni Türkiye'nin inşasında eski Türkiye'nin son kalıntılarını yıkma ve dev sorunlarını göğüslemekte AKP ve HDP'nin yükünü paylaşma görevine getiriliyor.
Ama geleceği olmayan ve lânetle anılacağı  bir profil de hazır bekliyor...
 
9.6.2015 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5
 
 
Türkiye seçmeni iradesini sandığa yansıttı.
AKP’nin çift koldan yürüttüğü, ekonomi başta olmak üzere istikrarsızlık ve koalisyon korkusuna dayandırdığı kampanyası, seçmenlerin bir bölümünde başka tereddütlerin önüne geçemedi.
Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesiyle başlayan yeni rejim dizaynı tutmadı.
AKP tek başına hükümet kuracak sayıda milletvekili çıkaramadı.
 
*
MHP Kürt Sorunu ve yolsuzluklar ekseninde yürüttüğü kampanya ile AKP ve CHP’den transfer ettiği oylarla daha merkez bir pozisyona ilerledi.
Kampanya boyunca YCHP’nin ilişmediği, MHP’nin vuruşmadığı HDP barajı rahat geçti.
HDP zaferini “Bize emanet oy veren yurttaşlarımızı hiç aklımızdan çıkarmayacağız” ifadesiyle kutladı…
 
*
En dramatik sonucu YCHP yaşadı.
İddiasını, duruşunu, sosyal demokrasi söylemini, koalisyon oluşturulması sırasında ihtiyacı olacak pazarlık gücünü tüketti.
Şapkası düştü keli göründü, kendine duyulan inancı sıfırladı, dinmez öfkeyi had safhada kabarttı, geleceğini kararttı…
 
*
Çünkü Ortadoğu’daki gücün Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın yolunun arandığı bir süreç yaşanmaktaydı. 
Suriye ve Irak’ın yapısı kan akıtılarak değişmeye zorlanıyordu. 
Gelişmeler Ortadoğu’da Sykes-Picot anlaşmasıyla çizilen yapay sınırların sonsuza dek sürmeyeceğini gösteriyordu. 
 
*
Ama YCHP’nin Türkiye’nin bütünlüğünü, ulusal birliği ve tam bağımsızlığını belirleyen, bunlarla bağdaşmayan ödünlerde bulunulmasını engelleyen Türkiye’nin ne 1.Meclisinin Misak-ı Milli’sini ısrarla korumaya,
Ne de AKP’nin son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin ülke sınırlarını Suriye ve Irak’ın kimi bölgelerini de kapsar biçimde belirlediği Misak-ı Milli’sine  dolu dizgin koşmasını engelleyen bir anlayışı yoktu.
 
*
Ya da Kafkasya’da enerji koridorları etnik ve toprak sorunlarıyla örtüşürken,
Ermenistan, ABD ve Rusya’nın sorunlara yaklaşımdaki çifte standartlar, Dağlık Karabağ ve işgal altındaki Azerbaycan toprakları sorunu ve yer altı kaynaklarıyla, transit yollarına sahip olmaması yüzünden bütün projelerden by-pass edilmekteydi.
İran- ABD arasındaki gelişen  ilişkiler, nükleer anlaşma sağlanması halinde Türkiye’nin TANAP ve Türk Akımı boru hatları projelerinden dışlanması olasılıkları, bunların yerine İran, Kürdistan ve Azeri enerji kaynaklarının “Büyük Ermenistan İdeali”ni hatırlatırcasına  Güneydoğu, Doğu ve Karadeniz yönünde yeni bir hat ile Avrupa’ya intikali konuşuluyordu.
 
*
Ama  YCHP’nin İstanbul 2. bölgeden birinci sıradan adayı, Ermeni cemaati üyesi S.Doğan,
Seçim kampanyasında “1915 olaylarının 100. yılında mağduriyeti aynı şiddette devam ediyor. O mağduriyetleri yasal zeminde gidermek için elimizden geleni yapacağız. Ermenistan halkı zorlu koşullar altında yaşam mücadelesi sürdürüyor. Sınırın açılması iki halkın birbirini daha yakından tanıması açısından çok önemli. Ekonomik olarak, manevi olarak, politik olarak o kapıların açılması gerekiyor” diyordu. 
 
*
Ya da işte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  “Kıbrıslılığı” ön plana çıkaran vizyonla Güney Kıbrıs’la birleşme  müzakerelerini sürdürüyor, 
Bir taraftan da Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail , Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını “ENOSİS- Kıbrıs’ın Yunanistan’a Bağlanması İdeali”ni hatırlatırcasına Türkiye üzerinden değil, İsrail, Güney Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan’ın offshore sahalarının bağlanmasıyla oluşturulacak Doğu Akdeniz Boru Hattı ile Mısır’dan ya da Yunanistan üzerinden diğer Güney Avrupa ülkelerine ulaştırılmasını planlanıyordu.
 
*
Ama YCHP Kıbrıs’ta taraflar arasında sorunun, “Kıbrıs Halkı” anlayışından ya da 1960 Ankara Anlaşmasına rağmen 1963 Akritas Planının uygulanması ısrarından doğduğuna pek aldırış etmiyordu.
Halbuki Ankara Anlaşması Kıbrıs’ta Türklerin siyasi eşitliğini, idareye etkin katılımını, aynı toplumsal statülerle hak ve özgürlükleri, Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesini, Yunanlı olduğunu iddia eden Rumlarla Türkler arasında 1960 Kıbrıs Ortaklık Devletini  garantiliyordu.
Akritas Planı ise Rumların Türkleri zayıflatarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a birleştirilmesini amaçlıyordu…
 
 
*
Üstelik Türkiye’de, ABD’nin AKP’ye verdiği destekle “Egemenlik”  iç içe iki aşamada el değiştirmişti.
İlkin ABD’nin Türkiye’de AKP siyasal iktidarına ve bir cemaate verdiği destekle Türk Milleti çerçevesi, esaslı bir İslamcı kadro hareketiyle devletin elit kadrolarını oluşturan tüm yapılardan silinmişti.
Bu sırada, AKP’nin hareketini kısıtlayan ekonomik dengelerin yeniden düzenlemesi karşılığında İslam coğrafyasına yönelik politikalarda açık işbirliği ve kurumlaşmalar oluşturulmuştu.
Sonra Milli İstihbarat Teşkilatı; ABD, İsrail ve AKP unsurları  bileşkesinde Türkiye’nin hem siyasetini hem askerini yöneten Türk Devletinin derin yapısının görünen egemeni edilmişti.
Hem siyaset hem asker, İslam coğrafyasının Sünni ekseninde İslamcılığa kaydırılırken,Türkiye ülkesi kimliksizleştirilmişti.
 
*
Ama YCHP Türk milletinin hiç bir soy, din, mezhep, konum  ayrımcılığını içermediği için  devrimci,milliyetçi, lâik, cumhuriyetçi, devletçi, halkçı  olan,bu yüzden bağımsızlıkçı-antiemperyalist ve çağdaş  karakterinden sonsuz boşanmıştır.
O yüzden Türkiye’nin egemenliğine ilişkin bir basireti gösteremiyor.
 
*
HDP ise Ayrılıkçı Kürtlerin “Serhildan-Sivil İtaatsizlik” eylemlerinden ivmelenen, “Demokratik Türkiye” konseptinde konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset talebinin sözcüsüdür.
Bugün Türkiye’de Kürt Hareketinin​ kendi anayasası, meclisi, yargısı, maliyesi, türlü  resmi görevde gölge eşbaşkanı ve öz savunma gücü bulunuyor.
Anayasası; Demokratik Özerklik ve Kürt toplumunun ekonomi,​siyasal,​hukukî,​öz savunma, sosyo-ekonomi, ekoloji ve diplomasi olmak üzere 8 başlıkla TBMM çatısı altından gölge devlet olmayı öngörüyor…
           
*
Ama YCHP’nin programı, ‘Türkiye Cumhuriyeti din, dil ırk ve etnik köken temelleri üzerinde değil, siyasal bilinç ve ideal beraberliği zemininde kurulmuştur” aldatması üzerine inşa edilmiştir.
Zaten Kemalizmin demokratikleşmesi, CHP’nin Atatürkçü milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkilâp ve ilkeleri doğrultusunda belirlenen Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığı ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğüne bağlılığın esnetilmesi ve CHP’nin liberal sosyal demokrasi eksenine oturması anlamına geliyor…
         
*  
Rağmen Kılıçdaroğlu yeniCHP’yi AKP’nin oluşturduğu merkezin diğer kutbu haline getirmeyi başarmış görünüyor.
Cumhuriyet seçkinleri ve eğitimlilere ek olarak emekçi kitle hedeflenmiş, hedef kitleye ulaşmak üzere yeni bir jargon geliştirmiştir.
Egemenlik, Laik Cumhuriyet tartışmaları yerine bölüşüm tartışması, sınıfsal sorunlar, kişi hak ve özgürlükleri savunuculuğu yapılıyor,Kemalist çizgi sosyal demokrat politikalarla minimize edilmiştir.
Atatürkçü kadrolar tasfiye olmuş ve YCHP sosyal demokrat, sosyalist, revizyonist, kürtçü, cemaatçi, liberal, ondan-bundan kadrolarla “her kafadan bir sese” devşirilmiştir.
 
*
Halbuki, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir bölümünün düşüncesini ve karakterini oluşturan “CHP’lilik Duruşu” ki, Meşrutiyetler döneminde Mithat Paşa, Namık Kemal,Talât Paşa’lardan, emperyalizme karşı ezilen bir ulusun devriminde Atatürk’ün devrimlerinden yükselmekteydi.
Ne ki o günlerde de, bugün de  emperyalizmin sol ayağını temsil eden ve  Atatürk devrimlerini reddeden Sosyal Demokrasi’nin saldırısı altındaydı.
 
*
1960’larda Bülent Ecevit’in, Kemalist Devrimin bir üstyapı devrimi olduğu, o nedenle yüzeysel gelişme ve çağdaşlaşma sağladığı,devrime tanışık olmayan halkın demokratikleşme talebini 1946’da kazandığı yönündeki karşı devrimci ve popülist savıyla geliştirdiği Ortanın Solu politikasıyla birlikte yönelinen Kemalist Devrimin inkârı ve Sosyal Demokrasiye yönelişte CHP’nin  hiçbir başarısı olmamasına aldırılmadı, hiçbir eleştiri süzgecinden geçilmedi.
 
*
Neticede Mustafa Kemal Atatürk’ün makamını işgal eden Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçildiği 33. Olağan Kurultaydan bu yana Kemalistlerin tasfiyesiyle oluşturduğu YCHP’yi  türlü Sosyal Demokrat söylemleriyle işte bu kez tüketmiştir.
Şimdi seçmen Türkiye’yi kuran CHP’nin dönüştüğü YCHP’ye şanına yakışır bir görev yüklüyor.
YCHP yeni Türkiye’nin inşasında eski Türkiye’nin son kalıntılarını yıkma ve dev sorunlarını göğüslemekte AKP ve HDP’nin yükünü paylaşma görevine getiriliyor.
Ama geleceği olmayan ve lânetle anılacağı  bir profil de hazır bekliyor…
 
9.6.2015
Exit mobile version