Dünkü(7 Haziran 2015) Genel Seçimlerin sonucunu kim nasıl yorumlar bilmiyorum ama bana göre; dün yapılan genel seçimler beni hiç şaşırtmadı. Çünkü ben, şahsen bu sonucu bekliyordum. Beklemediğim tek sonuçise milletvekili bazında da olsa HDP ile MHP’nin eşit duruma gelmiş olmalarıdır!
Bana göre; bu seçimin iki başarılı partisi vardır. Birincisi elbette HDP’dir. Zira HDP, 2011 genel seçimlerine kıyasla oy oranını yaklaşık %100, milletvekili sayısını ise %122.2 arttırarak 80 milletvekiline ulaşmıştır. Neresinden bakılırsa bakılsın bu göstergeler, gerçek bir başarıdır. Bana göre; seçimin ikinci başarılı partisi AKP’dir! Neden mi? 13 yıl süren onca yıpranmışlığa rağmen AKP yine birinci partidir ve AKP yine neredeyse, meclise giren diğer üç partinin toplamına yakın milletvekili çıkarmıştır!
Zira onca yıpranmışlığa ve seçim sürecinde yapılan onca taarruza rağmen alınan %40.9 oranındaki oy ve 258 milletvekili az bir başarı değildir. Hele hele 2002 seçimlerinde, o dönemin iktidar partilerinin tamamının barajın altında kaldığını düşünürsek AKP, kesinlikle başarı ile çıkmıştır 7 Haziran genel seçimlerinden. AKP’nin tek başarısızlığı, artık tek başına iktidar olamayacağı ve eski Genel Başkanları Tayyip Erdoğan’ı başkan yapamayacakları gerçeğidir. Bunun tek sorumlusu da güç zahirlenmesine uğrayan ve bu sebeple iyice Ali biçen baş kesenleşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır.
Bana göre; Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı yeminine sadık kalarak meydanlara inmemiş olsaydı, AKP kesinlikle mecliste yine tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalayabilirdi! Yani eğer AKP başarısız sayılacaksa, bunun tek sorumlusu vardır; o da Tayyip Bey’in ta kendisidir. Dolayısıyla; bu konuda Ahmet Davutoğlu asla suçlanamaz. Onun AKP’deki pozisyonu zaten durumu herkesçe malumdur…
Tayyip Erdoğan’ı Kur’an Çarpmış, Allah Cezalandırmıştır!
Bizim kültürümüzde “Kur’an çarpsın” diye bir yemin vardır. Bazen sadece “Kur’an çarpsın” şeklinde, bazen de “Ekmek, Kur’an çarpsın” şeklinde söylenir bu yemin. Bazen de “Ekmek-Mushaf çarpsın” denildiği de olur. Doğrusu ya ben, böyle bir yeminin çok saçma olduğunu düşünürdüm. En azından düne kadar. Öyle ya; ekmek ve Kur’an nasıl çarpabilirdi insanoğlunu!
Ancak dün Tayyip Bey’in başına gelenleri gördükten sonra kesin olarak inandım Kur’an’ın gerektiğinde insanları çarpabileceğine!
Tayyip Erdoğan’ın AKP lehine olmak üzere ve parlamenter sistemi devreden çıkarıp başkan olma hevesiyle ve cumhurbaşkanlığı yeminini çiğneme pahasına seçim meydanlarında yapmış olduğu ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in de bazen gizli, bazen aşikâr şekilde vermiş/verdirmiş olduğu fetvalarla desteklediği en büyük propaganda argümanlarını gelin kısaca hatırlayalım:
– Diyanet İşleri Başkanı’na zırhlı mercedes makam aracı ve özel uçak tahsis edilecek!
– Diyanet İşleri Başkanına alınan aracın fiyatı 320.000 liracıktır (gerçekte 1.0006.064 TL’dir).
– 60.000 olan İmam-Hatipli öğrencisi sayısı 1.000.000 ‘a çıkarılmıştır.
– İmam-Hatiplerin orta kısımları açılmış ve İmam-Hatip öğrencilerine uygulanan katsayı ve alan sınırlaması kaldırılmıştır.
– Ben İmam-Hatip mezunu birisiyim, dört çocuğum da İmam-Hatiplidir.
– İlk defa Kürtçe Kur’an’ı biz bastık!
…
Tayyip Bey, gittiği her meydanda bu ve benzeri laflar ederek dini istismar etmiş, onu siyasete bulandırmış, hatta bununla da yetinmeyerek Doğu ve Güneydoğu illerinde çıkmış olduğu hemen her kürsüde eline Kürtçe Kur’an alarak sallamıştır. Yani Kur’an-ı Propaganda malzemesi yapmıştır Tayyip Erdoğan. Bilenler de onun bu tutumunu Muaviye’ye benzetmişler ve Muaviye’nin Hz. Ali ile giriştiği iktidar mücadelesi sırasında cereyan eden Sıffin Savaşı’nda Muaviye’nin askerlerinin mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını geçirterek, Hz. Ali Ordusu’nu savaşmaktan vazgeçirmesi ile Tayyip Erdoğan’ın Kur’an şovu arasında direk ilişki kurmuşlardır. Elbette bize göre de olay tam da bu anlama gelmektedir.
Dostum Prof. Dr. Nurullah Çetin, 7 Haziran gecesi seçim sonuçları belli olduktan sonra facebook sayfasında yapmış olduğu kısa değerlendirme yazısında AKP hakkında şöyle diyor:
“Çözüm süreci adlı aldatmaca ile, Türk milletini aptal yerine koyan bir tavırla güya PKK’yı bitireceklerdi. Ama gelinen noktada bunlar, Türklüğü silmiş, yok etmiş; ama PKK vesayetindeki Kürt ırkçılığını hem kutsamış, hem azdırmıştır. Çözüm ve çözülüş projesinin sonucu, Türk devletinin neredeyse bütün kurumlarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan çekilmesi, oraların adeta PKK’ya terk edilmesidir. Bu kafa, yıllardır şişine şişine diğer partilerin Sivas’ın ötesine geçemediğini söylerken aslında ‘Ben müzakere ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu PKK’ya devrettim, oralardan devlet otoritesini çektim; güvenlik güçlerinin elini kolunu bağladım, dolayısıyla diğer partilerin oralara girmesine izin vermeyen bir zemin döşedim’ demek istedi. Ama bugün gelinen noktada bu şımarık ekip, açıktan müzakere ve gizliden himaye ettiği PKK eşkiyalığının altında kaldı. Artık son seçim gösterdi ki Güneydoğu’ya kendileri de girememektedir. Başını ezmek bir yana büyüttüğü yılan tarafından sessizce nasıl sokulduğunu herhalde yakında anlarlar.
Tek görevi Türklüğü tasfiye olan bu zihniyet, bugün, Türk milletinin oyuyla Türklüğü nasıl aşağıladım, sildim ve Türkleri nasıl da kandırıp kündeye getirdim, olağanüstü ince politika oyunlarıyla PKK’yı devlete ortak olacak noktaya getirdim diye içten içe sevinip mutlu oluyordur. Bu seçimin tek bir galibi vardır, o da PKK’dır. Yani Aydın Doğan’ın medyası, Amerikalı Vaiz’in medyası, Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP’si, Yeni CHP’nin Cumhuriyet gazetesi, Amerika, İsrail, Avrupa Birliği, Ermenistan ve Ermeni Diasporasının doğrudan, AKP’nin de dolaylı ve gizli olarak destekledikleri HDP şekerine sarılmış PKK zehridir…”(1).
Nurullah Hoca’nın söylediklerine büyük ölçüde katılıyorum. Evet, PKK, gerçekten de güç zehirlenmesine uğrayan ve gittikçe şımaran AKP’yi söküp atmıştır bölgeden. Önceden fiilen olan bu gerçek, 7 Haziran’dan sonra resmiyete dönüşmüştür. Şimdi Güneydoğu silme, Doğu Anadolu ise kısmen PKK’nın kontrolüne geçmiştir. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden sonra AKP’li Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in PKK için yapmış olduğu “Ermeni sınırına dayandılar” şeklindeki tespit ve itiraf, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleriyle bir kez daha perçinlenmiştir!
N.Çetin’in söylediklerinde fazla katılmadığım tek nokta PKK’nın siyasi başarısının doğrudan sebeplerinden birisi olarak göstermiş olduğu “… Aydın Doğan’ın medyası, Amerikalı Vaiz’in medyası, Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP’si, Yeni CHP’nin Cumhuriyet gazetesi. Amerika, İsrail, Avrupa Birliği, Ermenistan ve Ermeni Diasporası…” faktörleridir. Eğer öyle olsaydı; HDP’nin Doğu ve Güneydoğu dışındaki illerden de kayda değer sayıda vekil çıkarması gerekirdi. Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan oldukça yoğun göç alan bazı büyük kentler dışında, HDP’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu dışında fazla bir başarı gösterememiş olması, yukarıdaki faktörlerin HDP’nin başarısında en azından birincil derecede etkili olmadığını göstermektedir. N.Çetin’in HDP’nin başarısı konusunda AKP’yi dolaylı etken olarak göstermesi de bence hatalıdır. Ancak N.Çetin AKP’yi bu konuda “Gizli destekçi” olarak tanımlamakla bu hatasını kısmen izale etmiş bulunmaktadır.
Oysa bize göre; PKK’nın ulaşmış olduğu siyasi başarıda AKP iktidarı doğrudan ve birincil derecede etkendir. AKP’nin Oslo’da başlayan, İmralı ve Kandil seferlerine izin vermesinin yanında Akil adamlar uygulamasını devreye sokmasıyla devam eden ve Dolmabahçe Mutabakatı’nın imzalanmasıyla sonuçlanan tavrı, HDP’nin seçim başarısında doğrudan ve en büyük etkendir. Çünkü bize göre; AKP’nin “Akil Adamlar” uygulaması, bir anlamda HDP (PKK) lehine piar araştırması yapmaktan başka bir şey değildi.
Allah Tuzak Kuranların En İyisidir!
AKP’nin, HDP üzerinden PKK’ya yapmış olduğu endirek destek olsa olsa, propaganda süresince yapmış olduğu yanlışlardır! Bu yanlışları tekrar yukarıdaki konuya dönerek açıklamak gerekirse; bu noktada ben, şöyle bir düşünceye kapıldım dün akşamdan beri: Elbette başka birçok faktör daha vardır AKP’nin 2011’de almış olduğu oy oranına(%49.95) kıyasla, yaklaşık %20 (18) oy kaybıyla %40.9’a inmesinin ve 2011 yılında almış olduğu 326 milletvekilinden 68’ni kaybetmesinin bir sebebi de Tayyip Erdoğan’ın alel acele ve yalan yanlış bir şekilde hazırlatmış olduğu Kürtçe Kur’an’ın, AKP’yi ve Erdoğan’ı çarpmış olmasıdır! Zira Allah Kur’an’da diyor ki;
“…Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun.(2) … Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah’ın azabı şiddetlidir.(3) Onlardan bir takımı, Kitapta olmadığı halde Kitaptan zannedesiniz diye dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde: ‘Allah katındandır’ derler, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.”(4).
AKP, biraz da işte Allah’ın bu emirlerini dinlemediği için Allah’ın gazabına uğramıştır özellikle Doğu ve Güneydoğu’da! Çünkü devletin (Diyanet) bütçesinden hazırlayarak Erdoğan tarafından Doğu ve Güneydoğu’da yapılan hemen bütün mitinglerde propaganda malzemesi olarak kullanılan Kürtçe Kur’an’da esaslı hatalar olduğunu Kürt dili üzerine uzman olan kişiler söylüyor bugün. Bunların başında da Artuklu Ü. İlahiyat Fakültesi kurucu dekanı ve AKP’nin kurdurmuş olduğu Kürdoloji Enstitüsü’nün Başkanı olan Prof. Kadri Yıldırım gelmektedir(5).
Özetle; AKP, kendi eliyle kazdığı kuyuya düşmüştür biraz da. Çünkü AKP ve Tayyip Erdoğan, hem bu milletin milli değerleriyle dalga geçmiş ve milletin arasına nifak sokmuşlardır, hem de Allah’ın kitabını siyasi menfaati için(çok ucuza) satmış ve değiştirmişlerdir(hatalı tercüme yaptırmışlardır). Sonuçta da hem Tayyip Bey, hem de partisi millet ve Allah tarafından cezalandırılmışlardır. Umarım anlarlar…
Öte yandan, Tayyip Erdoğan, AKP’li Üsküdar Belediyesi, belediye başkanlığının bahçesine Kâbe inşa etmeye kalkıştığı ve Zile Müftülüğü Kur’an’ı Kerim’i yaş pasta yapıp halka ikram ettiği halde, S.Demirtaş’ın başka amaçla Taksim için yapmış olduğu “Kâbe” benzetmesini alabildiğine istismar etmiş ve belki de içlerinde (en azından oy verenler arasında) gerçekten inanmış samimi Müslümanlar da bulunan bu kitleyi zerdüştlükle itham etmiştir(Öyle ya; HDP’ye oy veren yaklaşık 6.051 milyon insanın hepsi de herhalde zerdüşt olamaz!). Yani bir anlamda siyasi rakiplerine tuzak kurmaya yeltenmiştir. Bu durumu gören üstün güç, gereğini yapmakta gecikmemiş ve hesabını görmüştür. Zira o üstün güç Kur’an’da şöyle der:
“…Haberiniz olsun, hüküm O’nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir.(6)…Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.”(7)
Ayrıca; Tayyip Erdoğan’ın seçim meydanlarında gümbür gümbür sarfettiği bazı ayet ve hadisler de vardır. O hadislerden birisi de “men sabera zafera”dır. Anlamı “Kim sabrederse zafere ulaşır” dır bu hadisin. Ancak ne yazık ki; bu hadise mazhar olan kişi Tayyip Erdoğan ve onun attığı her yemi itirazsız yiyen kitlesi değil, her nedense HDP görünümlü PKK olmuştur! Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun her türlü hakaret ve saldırılarına karşı büyük oranda sabreden ve en azından seçim süreci boyunca tedbiri elden bırakmayan Demirtaş ve ekibi gerçekten de büyük bir başarı hikâyesi yazmışlardır! Kim bilir belki de Türk Milleti için “Allah sizi bazen de düşmanlarınızla imtihan eder” hükmü bu şekilde tecelli edecektir!
Zira Allah Kur’an’da şöyle buyurur: “And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri kırıp biçiyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz; sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı…”(8).
Peki şimdi ne olacak?
Seçimden çıkan partilerin liderleri tarafından yapılan açıklamalara bakılırsa bütün partiler, seçimden başarı ile çıkmışlardır. Gerçek anlamda başarılı olan PKK kılıflı HDP’yi bir tarafa bırakarak aktaracak olursak:
CHP cenahı (Kemal Kılıçdaroğlu ve Halmuk Koç) diyor ki: “Demokratik yollarla bir baskıcı dönemi sona erdirdik. Demokrasi kazandı, Türkiye kazandı…13 yıldır ilk kez gittikçe baskıcı bir yönetime dönüşen iktidar, millet tarafından düşürülmüştür. Türkiye kazanmıştır, Recep Tayyip Erdoğan kaybetmiştir. AKP iktidardan millet tarafından düşürülmüştür. Cumhurbaşkanlığı makamı siyaseten meşruiyeti tartışılan bir makam haline gelmiştir. AKP iktidarı sona ermiştir. Parlamenter demokrasi kazanmıştır. CHP, hükümeti kurabilecek en önemli siyasi aktör haline gelmiştir…”
MHP Cenahı (D.Bahçeli) diyor ki: “Partimiz 7 Haziran seçimlerinden alnının akıyla çıkmıştır. Milletvekili sayımıza 31 yeni ilave olmuştur. AKP 13 yıllık iktidarını kaybetmiştir. AKP için sonun başlangıcı görülmüştür…Yeni Türkiye propagandasına yeltenen Erdoğan kaybetmiştir. Erdoğan ya anayasal sınırlarda kalmalı ya da istifayı düşünmelidir. Türkiye yeni dönemi kriz aktörlerinden arınarak karşılamalıdır…”
AKP cenahı (A.Davutoğlu) diyor ki: “10 seçimi hep zaferle, birincilikle geçirdik. Hamd olsun 11’inci seçimin birincisi de Ak Parti’dir. Bu seçimler göstermiştir ki bu ülkenin omurgası Ak Parti’dir. Her bölgede olan, her vatandaşla kucaklaşabilen Ak Parti’dir. Herhangi bir çevre kriz senaryolarına yatırım yapmaya kalkarsa Ak Parti’nin iman dolu kadroları dimdik ayaktadır…”
Peki, elbette bana göre seçimlerden başarısız bir şekilde çıkan üç partinin lideri de “başarılıyız” diyorsa, şu halde “başarısız” olan kimdir? Evet, tıpkı sizlerin pek çoğuna olduğu gibi bana göre de başarız olan milletin ta kendisidir. Millet tıpkı 2002 yılında olduğu gibi ve Bahçeli’nin tabiriyle bu partilerin alayını barajın altına gömmeliydi ki; belki o zaman hanyayı-konyayı anlayabilirlerdi bu efendiler.
Haydi her şeye rağmen, CHP’nin 2 katı, MHP’nin ise üç katından fazla milletvekili çıkartarak birinci parti olan Davutoğlu’nu geçelim, sahi şu CHP ve MHP liderleri nasıl kendilerini başarılı görebiliyorlar bir türlü anlamıyorum. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, her ikisi de seçim meydanlarında “Tek başına iktidara geleceğiz” demiyorlar mıydı? 2011 yılında almış olduğu oy oranını ancak muhafaza edebilmesine karşılık 3 vekil daha noksan çıkaran CHP lideri kendisine nasıl başarılıyız diyebiliyor ki? Evet abi, senin adın Kemal; sen ne dersen doğrudur! Sen neymişsin be âbi!
Peki, 2011’de %12.98’le 53 milletvekilli çıkaran MHP, oylarını ancak %20 artırarak %16.3 oya, vekil sayısını da (herhalde seçim sisteminin azizliğinden dolayı) %50 arttırmakla birlikte ancak 80’e yükseltmesine karşın MHP lideri, nasıl olup da kendisini başarılı ilan edebiliyor? Bu anlayıştaki bir parti nasıl iktidar olabilir ki? Kardeşim, Güneydoğu’da sıfırsın, eskiden milletvekili ve belediye başkanı çıkardığın Kars, Van, Bitlis, Bingöl, Erzincan gibi Doğu Anadolu’nun pekçok ilinde sıfır çekmişsin, hâlâ “başarılıyım” diyorsun. Haydi Güneydoğuyu ve Doğuyu geçtik; Türklüğün nabzının attığı Amasya, Bartın, Bilecik, Bolu, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Karaman, Kırklareli, Ordu, Rize ve Yalova’da da yoksunuz farkında mısınız? Diğer pekçok ilde de oldukça zayıfsınız. Lütfen artık farkına varın; Türkiye sadece Osmaniye’den ibaret değildir!
Diğer parti liderlerinden bana ne; ancak bu seçimlerde ailecek oy verdiğimiz ve seçimler belli olduktan sonra hanımdan kallavi bir azar işitmeme sebep olduğu için, kürsüde konuşma yaparken ikide bir öksürük krizine giren MHP lideri Sayın Bahçeli’ye ithafen bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatmama lütfen müsaade ediniz:
Nasreddin Hoca her zaman olduğu gibi minberde okuduğu hutbenin metnini namaz öncesinde cübbesinin iç cebine koyar ve cübbeyi de yandaki askılığa asar. Bu durumu gören uyanıklardan birisi, hocayı cemaatin karşısında müşkül durumda bırakmak için hutbe metnini bulunduğu yerden alır. Hoca, bu durumda hutbesiz şekilde çıkar minbere. Hutbenin Arapça metnini okuyup Türkçe metnine geçer ve “Muhterem Müslümanlar bugünkü hutbemizin konusu…” der arkasını getiremez. Birkaç kere aynı şeyi yineler, ancak arkası gelmez. Çünkü hutbe metni yoktur cebinde. Çaktırmadan bütün ceplerini karıştırır ama nafile. Metni bir türlü bulamaz. Hocanın içinde bulunduğu müşkül durumu gören ve aşağıda cemaatin arasında bulunan oğlu seslenir aşağıdan:
-Babacığım, madem hutbenin konusu aklına gelmiyor; peki oradan inmek de mi aklına gelmiyor?
___________
1-https://www.facebook.com/nurullah.cetin.75/posts/946418078722062
2- Bakara/41
3-Bakara/211
4- Âl-i İmrân/78
5-http://mobil.zaman.com.tr/politika_prof-dr-kadri-yildirim-kurtce-kuran-mealini-inceliyorduk-bir-baktik-erdoganin-elinde-meydanda_2298444.html
6- Enfâl/30,
7- En’âm/62,
8- Âl-i İmrân/152.
Bir yanıt yazın