Geçenlerde bir dostumdan bir e posta aldım. Konu yurt dışında yaşayan Türklerden 7 Haziran seçimlerinde partilerin seçilebilecek yerlerden aday gösterip göstermediklerine ilişkindi. Almanya’da yayınlanan Yeni Posta’da, “5 Milyon Türk’ü fırıldak mı temsil edecek” başlıklı bir yorum yazan Mustafa Bozdurgut, Türkiye’de yapılacak genel seçimler için tamamlanan aday listelerinde yurt dışından çok az aday gösterilmesine kızmış ve şu yorumu yapmış:
“Ne günlere kaldık! 25. Dönem Milletvekili Aday Listeleri açıklandı. Avrupalı Türkler kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşıyor. Büyük tepki var. Avrupa’da yaşayan 5 milyonluk 25, 30 milletvekiliyle temsil edilmesi gereken Avrupalı Türkleri tüm partiler çizdi. AKP, CHP, MHP, HDP Avrupalı Türkleri, Kürtleri dikkate almadı. Listelerde Avrupalı Türklerden sadece üç isim var. Bu konuda en az tepki toplayan parti HDP.
Avrupa’dan aday yapılanlar, Ozan Ceyhun (AKP İzmir 1. Bölge 5. sıra), Turgut Öker (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkanı HDP İstanbul 2. Bölge 1. sıra), Mustafa Yeneroğlu (İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı –İGMG- Genel Sekreteri, AKP İstanbul 3. Bölge 10. sıra).
AKP, CHP, MHP’nin Avrupa örgütleri var.
Ya beyler 5 milyonluk kitleyi silerken, yıllardır sizin bayrağınızı sallayan örgütlerinize, koşuşturanlarınıza hiç mi saygınız yok? CHP Avrupa Birlikleri, Ülkücü Federasyon, UETD’den hiç mi adam bulamadınız! Aday olanları seçilemeyecek yerlere bile koymadınız. Şimdi hangi yüzle Avrupalı Türk’den oy isteyeceksiniz? Oy verenler de küfrederek oy verecekler. Bu seçim Avrupalı Türkler için tam bir yüzkarasıdır. Avrupa’da yaşayan Türkler bunu asla unutmaz bunu da bilesiniz…
5 Milyon Türk’ü bir fırıldak mı temsil edecek?
Öyle ya da böyle, HDP seçilir yerden Turgut Öker’i aday gösterdi. CHP ve MHP Avrupalı Türk’ü sıfır geçti. Gazetemizin redaksiyonuyla görüşeceğim bu partilerin Avrupa’daki çalışmalarına bundan sonra gazetemizde yer verilmemesini önereceğim. Çünkü, partilerinin dikkate almadığı örgütlerin çalışmalarına biz neden değer ve yer verelim? Ammaa! Bir aday var ki evlere şenlik. Ozan Ceyhun. Tam bir fırıldak politikacı. Troçkist sol gelenekle siyasete girmiş. Yeşillerle yoluna devam edip Alman Parlamentosunda yer almış. Sonrasında SPD’de siyasete devam etmiş. CHP’ye kuyruk sallamış, şimdi de İzmir’den AKP adayı.
Çok eleştirdiğimiz Alman ve Hollanda partileri siyasette görev yapacak Türkleri buluyor fakat, Türkiye partileri adam bulamıyor. Bu tavır Avrupalı Türkleri aşağılamaktan da öte düpedüz bir hakarettir. Bu hakareti kimileri yalar yutabilir ama Avrupalı Türk basınının bu durumu kabullenmeyeceğini sanıyor ve umuyorum. Bildiğim çok sayıdaki gazeteci arkadaşım duruma çok tepkili. Avrupalı Türk basınının büyük çoğunluğunun bu durumu asla kabullenmeyeceği çok açık görünüyor.”
Mustafa Bozdurgut haklı olabilir ama bazı istisnalar da var. Bazı önerileri adaylar kabul etmemiştir. Nürnberg’ten işadamı Murat Bülbül, CHP’nin Bayburt listesinde birinci sırada yer almıştır.
Adayların az olmasının sebebi, siyasetçilerin Türklere ‘çarıklı’ gözüyle bakmalarıdır. 40 yıl öncesinde Avrupa’ya çarıkla gelen Türkler şimdi işadamı, sporcu, yerel ve ulusal meclislerde üye ve Bakan olmuşlardır.
Türk futbolunun gelişmesine Avrupa’dan transfer edilen gurbetçi futbolcuların büyük katkısı olmuştur. Bunun gibi Türk siyasetinin gelişmesi için de yurt dışından transfer edilecek siyasetçilere ihtiyaç vardır.
1959 yılından bu yana Avrupa Birliği kapısında bekletilen Türkiye’nin, acaba Avrupa’da yetişen ve Avrupa’yı tanıyan Avrupalı Türklere ihtiyacı yok mu?
Madalyonun bir de ters yüzü var. Avrupa’daki bazı Türk sivil toplum kuruluşları içindeki çekişmeler göz ardı edilmemelidir. Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) içindeki rekabet bunun en belirgin örneğidir.
Remzi Meziroğlu’na göre AK Parti yönetimi UETD’den aday adayı olanları aday yapmamıştır. Aynı durum diğer siyasi partilerin Avrupa’daki örgütleri için de geçerlidir. İç çekişmeler Türkiye’de olduğu gibidir.
Avrupa’da “aşırı sağın” güçlenmesinin ve de sözde Ermeni soykırımının Avrupa’da tanınması için girişilen faaliyetlerin önlenmesi ile Türkiye aleyhine gelişen Avrupa kamuoyunun yeniden kazanılması için Avrupalı Türklerin daha fazla TBMM’de temsil edilmesi gereklidir.
Avrupa Birliği’den Rusya’ya 18 Mayıs Tepkisi
Kırım Tatarlarının sürgün edilişini anma törenlerine ilişkin AB sözcüsü tarafından yapılan açıklama aşağıdadır. AB, Rusya’nın tavrını kınamakta ve Rusya’yı insan haklarını ihlal etmekle suçlamaktadır.
“Kırım Tatarlarının 71 yıl önce yaşadıkları sürgün tarihlerinde trajik bir dönüm noktası olmuştur. Bu yıldönümünde Simferopol’de düzenlenmesi planlanan bir anma töreninin yasaklanması üzüntü vericidir. Bu olay, Kırım Tatarlarının karşılaştıkları kısıtlama ve sindirme girişimlerinin en son örneğidir.AB, 2014 yılında Kırım’ın Rusya Federasyonu tarafından hukuk dışı biçimde ilhak edilmesinden bu yana yarımadada azınlık mensuplarının insan hakları da dahil olmak üzere, kötüye gitmekte olan insan hakları durumuna ilişkin endişelerini sürekli dile getirmektedir. Hareket, ifade ve basın özgürlüğüne saygı gösterilmelidir. Uluslararası insan hakları aktörlerine Kırım ve Sivastopol dahil Ukrayna topraklarının tamamına kesintisiz, serbest ve sınırsız erişim sağlanmalıdır.”3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü sebebiyle yazılı bir açıklama yapan Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) kuruluşu da Rusya’yı bu konuda eleştirmiştir. RSF Putin’in; yeniden Kremlin’in başına geçtiği 2012’den bu yana hakaret suçuna yeniden hapis öngördüğünü, internet sitelerinden kara liste oluşturduğunu, haberleşme özgürlüğünü sınırlandırdığını, inançlara hakaret gibi suçlamalarla düşüncenin sınırlandırılması yoluna gittiğini bildirmiştir.
Ermeni Sorunu: Sanallık ve Gerçeklik
Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi tarafından 22-23 Mayıs 2015 tarihlerinde Ankara’da Ermeni sorunu konusunda uluslararası bir konferans düzenlenmiştir. Merkez Başkanı Hasan Celal Güzel konferansın önemine değinerek şunları söylemiştir:
“Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezimizin tertip ettiği bu konferans dünya ve Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış en geniş katılımlı Ermeni sorunu konferansıdır. Bu konferansa 20 tane yurt dışından profesör uzman katılmıştır. Ayrıca 29 tane Türkiye’den bilim adamları, bunun dışında katılımcılarımız, müzakerecilerimiz de 53 tanedir. Konferansı 9 oturum halinde yapıyoruz. Ermeni meselesinde tartışılacak konular masaya yatırılacak. Ama tek taraflı değil, her açıdan bakılarak tamamen objektif, bilimsel bir şekilde yapılacaktır. Türkiye’de ilk defa bu kapsamda bir çalışma yapılmaktadır. Bu konferanstan sonra inşallah sonuçları tüm dünyaya dağıtacağız.”
Sayın Hasan Celal Güzel’i bu Konferansı düzenlediği için kutlarım. Ama içimizde Orhan Pamuk(Türkler bir milyon Ermeni ve 30 bin Kürt’ü katletti) ve Elif Şafak gibi çok okunan yazarların yorumları var olduğu sürece, Türkiye istediği kadar yabancı araştırmacıyı davet ederek etkinlik yapsın, sözde soykırım yalanı ile başa çıkamaz.
Elif Şafak’ın Baba ve Piç romanından birkaç paragraf: “Sen kalk gel Orta Asya’dan, dal dosdoğru Anadolu’nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeni’ye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler. Mal mülklerinden oldular! (s. 65).Sıradan Türklerle ne konuşacaksın eğitim görmüşleri bile ya Milliyetçi ya cahil (s.130). Ayaş’ta sağ kalan olmamış. Çankırı’ya götürülenler de pey der pey öldürülmüşler… Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler. Bazıları açlıktan ölmüş bazıları da öldürülmüş (s. 170-171) Toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden (s.192).”
Tarihte gerçekleşmemiş olaylar somut delillerle desteklenirse tarih olur. Bunun dışına çıkıldığı zaman saldırdığınız sıradanlığa kendiniz de taraf olursunuz.
Başbakandan İntihal Suçlaması
Başbakan Davutoğlu geçen hafta CHP’yi intihal (bilimsel hırsızlık) yapmakla suçlamıştır. İntihal ağır bir suçtur. Eğer akademik personel intihal yapmış ise, bunun cezası öğretim üyeliğinden çıkarılmaktır.
Ama; yargı kararları ile intihal yaptığı kesinleşen bazı öğretim üyeleri, değil üniversite öğretim üyeliğinden çıkarılmak, taltif edilerek öğrencilere ders vermeye devam etmektedirler.
Acaba kendisi de bir öğretim üyesi olan sayın Başbakanın bu konudaki görüşü nedir? Ben merak etmekteyim.